Esas No: 2020/7668
Karar No: 2022/4590
Karar Tarihi: 07.06.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/7668 Esas 2022/4590 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/7668 E. , 2022/4590 K.Özet:
Davacı, banka tarafından açılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline ve kötü niyetli takip tazminatına karar verilmesi için dava açtı. İlk Derece Mahkemesi, davacının itirazın iptali davası açıldıktan sonra menfi tespit davası açması nedeniyle hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verdi. Bölge Adliye Mahkemesi de aynı gerekçeyle davacının istinaf başvurusunu reddetti. Yapılan temyiz incelemesi sonucunda da kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldı ve Bölge Adliye Mahkemesi kararı onandı. Kararda HMK'nın 353/b-1 ve 370/1 maddelerinin ve takdir edilen duruşma vekalet ücreti ile temyiz ilam harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesi ve bakiye temyiz ilam harcının da temyiz eden davacıdan alınması hükümleri yer almaktadır.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 09.05.2018 tarih ve 2017/206 E. - 2018/487 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce verilen 03.09.2020 tarih ve 2018/2360 E. - 2020/756 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 07.06.2022 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Dr. ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı bankanın kredi sözleşmesine dayalı müvekkili hakkında icra takibi başlattığını, taraflar arasında 16.07.2012 tarihinde 900.000,00 TL bedelli çek karşılığında kredi kullanımı için sözleşme imzalandığını, ardından 575.000,00 TL bedelli ikinci kredinin kullanıldığını, 2012 ve 2014 tarihleri arasında hiçbir zaman toplamda 1.475.000,00 TL kredi kullanımının gerçekleşmediğini, 2012’de 600.000,00 TL'lik kredi kullanıldığını, kredi kullanan şirketin anonim şirkete dönüşmesi nedeniyle yeniden sözleşme yapılmasının talep edildiğini, 13.12.2014 tarihinde 1.500.000,00 TL bedelli yeni sözleşme imzalandığını, 16.07.2012 ve 20.12.2012 tarihli sözleşmelerin şirketin limited şirket durumunda iken yapılması nedeniyle 13.10.2014 tarihli sözleşmede ise davacının imzasının bulunmaması nedeniyle şirkete kullandırılan kredilerden kefil sıfatıyla sorumluluğunun bulunmadığını iddia ederek müvekkilinin davalı bankanın yaptığı icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline, kötü niyetli takip tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafın itirazı nedeniyle İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2016/1301 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açtıklarını, davacının bu davadaki iddialarını itirazın iptali davasında da dile getirdiğini, davanın derdest olduğunu, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, esasa ilişkin iddialarının haklı olmadığını, sorumlu olduğu miktarın usul ve yasaya uygun olarak verilen kefalet limitlerinden kaynaklandığını, 13.10.2014 tarihli kredi sözleşmesinin davacı tarafından kefil sıfatıyla imzalanmamış olmasının davalının kefaletinin sona ermesi anlamına gelmeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce, borçlu davacının itirazın iptali davası açıldıktan sonra takip konusu borçla ilgili olarak menfi tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle HMK’nın 114(1)/h maddesinin yollamasıyla 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce, aynı icra takibi nedeniyle davalı banka tarafından 06.12.2016 tarihinde itirazın iptali davasının davacı aleyhine açıldığı, itirazın iptali davasının açılmasından sonra işbu menfi tespit davasının 20.02.2017 tarihinde açıldığı, menfi tespit davasının itirazın iptali davasından sonra açılmış olması nedeniyle davalının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı, zira menfi tespit davasında ileri sürülebilecek hususların itirazın iptali davasında da ileri sürülebileceği, hukuki yararın varlığı dava şartlarından olup, mahkemece bu hususun resen dikkate alınması gerektiği, İlk Derece Mahkemesi’nce davacı tarafın dava açmakta hukuki yararının bulunmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 07/06/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.