Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/2018 Esas 2022/4797 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/2018
Karar No: 2022/4797
Karar Tarihi: 13.06.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/2018 Esas 2022/4797 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı şirket, davalının görevi sırasında kötü niyetle yaptığı eylemler nedeniyle şirketi zarara uğrattığını ileri sürerek tazminat talebinde bulunmuştur. Davacı, 10.000 TL tazminat talebinde bulunmuş, ancak sonradan yükseltmiştir. Mahkeme, davalının eylemlerinde cezaı müstelzim olup olmadığını değerlendirmemiş ve 15 yıllık zamanaşımı süresine tabi olup olmadığına karar vermemiştir. Bu nedenle karar bozulmuştur.
Kanun Maddeleri:
- 6762 s. TTK'nın 309. maddesi: Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkının, davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve herhalde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş sene geçmekle müruruzamana uğrayacağı, şu kadar ki fiilin cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre müddeti daha uzun müruruzamana tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o müruruzamanın tatbik olunacağı hükmünü getirir.
- 6102 s. TTK'nın 560. maddesi: Zamanaşımı yönünden T.C.K.ya göre daha uzun dava zamanaş
11. Hukuk Dairesi         2021/2018 E.  ,  2022/4797 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen davada Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 02.12.2020 tarih ve 2015/954 E. - 2020/988 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, davalının müvekkili şirketin eski yöneticisi olduğunu, davalının görevi sırasında kötü niyetle yaptığı eylemler nedeniyle müvekkili şirketi zarara uğrattığını, davalı tarafından temsil ve imza yetkisinin kötüye kullanılması suretiyle 13/07/2009 tarihinde kendi lehine toplam 153.833 TL. bedelli 4 adet çek keşide ettiğini, ayrıca 3 adet solüsyon ruhsatı ile ŞİFTRAP adlı ürüne ilişkin marka tescil belgesinin yönetim kurulu kararı olmadan dava dışı üçüncü kişiye devredildiğini, davacı şirket ticari defterlerine göre, masraf hesapları kaleminden 105.169,43 TL, cari hesaplar kaleminden 135.488,18 TL'lik belgesiz harcama yaptığını, yine dava dışı TDO Tasarım Basım Yayın Matbaa Danışmanlık Sab. Tic. Ltd. Şti. ile Povisor Kutu tasarımı konusunda şirket kayıtlarına girmeyecek şekilde hayali sözleşme yaparak şirketi zarara uğrattığını ileri sürerek davalının kendi lehine keşide ettiği 4 adet çekten dolayı şimdilik 2.000,00 TL, masraf hesaplarından yaptığı belgesiz harcamalardan dolayı 2.000,00 TL, şirket cari hesaplarından yaptığı belgesiz harcamalardan dolayı 2.000,00 TL, TDO Ltd. Şti.'ne aktarmış olduğu bedelden dolayı 2.000,00 TL, solisyon ruhsatı ve marka devri nedeniyle davacı şirketin uğradığı gelir kaybından dolayı 2.000,00 TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL 'nin, her bir usulsüz işlemin yapıldığı tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirketin dava dışı TDO Tas. Bas. Yay. Ltd. Şti.'ye aktarılan 16.520 TL'den dolayı alacağının bulunmadığı, bu ödemenin usulsüz bir ödeme veya faturanın hayali bir fatura olduğuna dair her hangi bir delil bulunmadığı tespit edilmiş, bu ödeme yönünden istenilen 2.000,00 TL'lik tazminat talebinin ispat edilememesi nedeniyle reddine, iş avansları ve ortaklara borçlar hesapları ile dava konusu çeklerden dolayı davacı şirketin davalıdan 187.333,61 TL alacağının bulunduğu, hesaplama yapılırken mahkemenin 2017/707 E. sayılı davasına konu olan 38.500,00 TL bedelli çekin mahsup edildiği, dava ve eylem tarihi itibariyle uyuşmazlığa uygulanması gereken 6762 s. TTK'nın 309. maddesi gereğince, davalı yönetim kurulu üyesinin, davacı şirketi zarara uğratmadığını ispatlaması gerektiği, genel kurullardaki soyut ibraların borçtan kurtulmak için yeterli olmadığı, davalının bu harcama kalemleri ve çekler yönünden davacı şirketi zarara uğratmadığını ispat edemediği, açıkça yemin deliline de dayanılmadığından davacı şirkete yemin teklif edip etmeyecekleri sorulmadığı, iş avansı hesabı ve ortaklara borçlar hesabı ile dava konusu 3 çekten dolayı, davalının davacı şirketi 187.333,61 TL zarara uğrattığı sonucuna varıldığı, davacının 27/10/2020 tarihli ıslah dilekçesiyle, belgesiz bu harcamalar ve çekler yönünden talebini 187.333,61 TL'ye yükselttiği, davalının ise, zamanaşımı itirazında bulunduğu, ıslah tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 s. TTK'nın 555 ve 560., 5237 s. TCK'nın 155/2 ve 66/1-d maddesi gereğince dava konusu uyuşmazlığın 15 yıllık zamanaşımına tabi olduğu ve ıslah tarihi itibariyle bu sürenin dolmadığı sonucuna varıldığından ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı itirazının reddedildiği, davacının 3 adet solisyon ruhsatı ve 1 markanın usulsüz devrinden doğan gelir kaybına ilişkin 2.000,00 TL'lik tazminat taleplerini 23/05/2012 tarihli dilekçeleriyle atiye terk ettiklerini (davayı bu yönden geri aldıklarını) beyan ettiği ve davalı vekilinin de geri almayı kabul ettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacı tarafın 3 adet solisyon ruhsatının ve 1 adet markanın devrinden kaynaklanan 2.000,00 TL'lik gelir kaybına ilişkin tazminat talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 187.333,61 TL tazminatın, dava tarihi olan 10/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine, karar verilmiştir.
    Karara karşı davalı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
    1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2-Dava, Anonim şirket yöneticisinin sorumluluğu istemine ilişkindir.
    10.08.2010 dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 6762 sayılı TTK 309/son maddesinde “mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkının, davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve herhalde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş sene geçmekle müruruzamana uğrayacağı, şu kadar ki fiilin cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre müddeti daha uzun müruruzamana tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o müruruzamanın tatbik olunacağı” hükmü getirilmiş, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK 560 maddesinde de, zamanaşımı yönünden aynı hüküm sevk edilmiştir.
    Somut uyuşmazlıkta, 10.08.2010 dava tarihinde, davalının 2009 yılına ait eylemlerine dayalı olarak 10.000.00 TL.nin tazmini istemi ile kısmi dava açılmış, yargılama sırasında davacı vekili 27.10.2020 tarihli dilekçesi ile dava değerini arttırarak 187.333.61 TL.nin tazminini istemiş, davalı vekilince ıslahla arttırılan bölüm yönünden zamanaşımı def’i ileri sürülmüş, yerel mahkemece davalının eyleminin cezayı müstelzim olduğu, 15 yıllık ceza zamanaşımına tabi bulunduğu, zamanaşımının gerçekleşmediği gerekçesiyle davalının zamanaşımı def’i reddedilerek yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir.
    Oysa, davalının sorumluluğuna esas eylemler nedeniyle davacı tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuş olup, Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 10.11.2010 tarih ve 2010/30790-20574 sayılı kararı ile “şikayete konu hususların hukuk mahkemesinde çözümlenmesi gereken sorunlar olduğu, yeterli delil bulunmadığı” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş, şikayetçi vekilinin itirazı Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesi’nin 08.02.2011 tarih ve 2011/290 D.İş sayılı kararı ile ret edilmiştir.
    Islah tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK 560 maddesinde T.C.K.ya göre daha uzun dava zamanaşımının uygulanabilmesi için kamu davası açılması ve ceza mahkumiyeti bulunmaması şart olmayıp eylemin cezayı müstelzim olması yeterlidir.
    Bu halde yerel mahkemece, davalının hangi eylemlerinin hangi nedenle cezayı müstelzim olduğu hususunun karar yerinde, denetime elverişli bir şekilde tartışılıp değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Islah tarihi itibariyle TTK 560 maddesinde düzenlenen 2-5 yıllık zamanaşımı süreleri geçmiş olup, yerel mahkemece hiçbir gerekçe gösterilmeden ve tartışılmadan davalının eyleminin salt cezayı müstelzim olduğu ve 15 yıllık uzamış ceza zamanaşımına tabi bulunduğu gerekçesiyle davalının zamanaşımının def’inin reddi ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, ıslahla arttırılan bölüm yönünden davalının temyiz isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 13/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara