23. Hukuk Dairesi 2012/2538 E. , 2012/4812 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili kooperatifin ortağı olan davalının aidat borçlarını ödememesi üzerine başlattıkları ilamsız icra takibinin davalının itirazı durduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptali ile %40"tan az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin peşin bedelli üye olduğunu, bu sebeple aidat ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı kooperatif ile yüklenici firma arasında düzenlenen sözleşmeye istinaden davalının davacı kooperatifin ortağı olduğu, 1999 yılı genel kurul kararına göre davalıdan ek aidat ödemesi talep edilemeyeceği savunulmakta ise de, yüklenici firmanın satışları nedeni ile kooperatifin zor durumda kaldığının genel kurul kararlarında belirtildiği, gelinen bu aşamada 1999 yılı genel kurulunun Kooperatifler Kanunu"nun 23. maddesinde yer alan eşitlik ilkesini zedeleyecek hale dönüştüğü, peşin bedelli ortaklar ile normal ortaklar arasında eşitsizliğin söz konusu olduğu, oysa ortakların hak ve yükümlülüklerde eşit olması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 2.150,00 TL asıl alacak ve 4.20 TL işlemiş faiz yönünden takibin devamına karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1) Dava, aidat alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Dava tarihinde yürülükte olan HUMK’nun 1/1. maddesine göre mahkemelerin görevi kanunla belirlenir. Anılan kanunun 8. maddesinde sulh hukuk mahkemesinde hangi dava ve işlerin görüleceği düzenlenmiş olup, son fıkrada ise bu ve diğer kanunların sulh mahkemesi veya hâkimlerini görevlendirdiği dava ve işler denilmiştir. Buna göre, bir davanın sulh hukuk mahkemesinde görülebilmesi için yasada açık bir düzenleme olması gerekmektedir.
Somut olayda ise, davalı, salt ödeme ve benzeri nedenlere dayanarak borçlu olmadığını değil, peşin ödemeli ortak olduğunu, bu nedenle aidat bedellerinden sorumlu tutulamayacağını savunduğuna, bilirkişi raporunda peşin ödemeli üyeliğe ilişkin genel kurul kararlarının varlığına değinilmesine göre davalının borçlu olup olmadığı ve borcun miktarı, davalının normal statülü ortak mı yoksa peşin ödemeli ortak mı olduğunun tesbitinden sonra belirlenecektir. Üyeliğinin statüsünde çekişme bulunan davalının hukuki durumunun
tesbitine yönelik bu dava, salt malvarlığı hukukuna ilişkin bir dava kapsamında görülemeyeceğinden görev hususunun parasal değere göre belirlenmesi de mümkün bulunmamaktadır. Buna göre, çözümü üyelik statüsünün tesbitine bağlı bu tür bir davanın sulh hukuk mahkemesinde görüleceğine dair bir düzenleme mevcut olmadığından, salt mal varlığı hukukuna dayalı olmayan bu davaya bakmanın asıl görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinin görevine girdiğinin kabulü ile mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devam olunarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2)Bozma nedenine göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 11.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.