Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1011 Esas 2022/4809 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/1011
Karar No: 2022/4809
Karar Tarihi: 13.06.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1011 Esas 2022/4809 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2021/1011 E.  ,  2022/4809 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 44. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 27.10.2016 tarih ve 2014/1397 E. - 2016/627 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi'nce verilen 17.12.2020 tarih ve 2020/133 E. - 2020/424 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, taraflar arasında 24/03/2014 tarihinde 6 maddeden oluşan ve davalıya ait malların Irak ülkesinde satılması konusunu düzenleyen bayilik sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme kapsamında 29/03/2014 tarihinde davacı yanın ilk siparişi karşılığı malı satın aldığını ve Irak ülkesine ihraç ettiğini, 28/05/2014 tarihinde ikinci parti mal için siparişinin e-mail yolu ile davalıya iletildiğini, aynı gün mal siparişini onaylayan e-maili davacıya gönderdiğini, davacının söz konusu malı teslim almak için tırları davalının adresine yolladığını, ancak malın tıra yüklenilmediğini, davalıya çekilen ihtarname üzerine davalının malı teslim ettiğini, 13/08/2014 tarihinde 3. parti malın e-mail yoluyla davalıdan talep edildiğini, ancak davalı ile irtibat kurulamadığını ve akabinde davalının mal vermeyeceğini davacıya bildirdiğini, bunun üzerine davacının davalıya 25/08/2014 tarihinde ihtarname keşide ederek malın teslim edilmesini talep ettiğini, ancak davalının 01/09/2014 tarihli ihtarname ile bayilik sözleşmesini tek taraflı olarak feshettiğini bildirdiğini, sözleşmenin süresinin 3 yıl olduğunu, bu sebeple davacının sözleşmenin 3. maddesinde belirtilen 200.000 USD cezai şart bedelini davalıdan talep hakkı doğduğunu belirterek, 200.000 USD cezai şartın ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili, davacının, davalı mallarını Irak'a satmak istediğini, bunun üzerine davacı tarafından hazırlanan sözleşmenin ön sayfasının paraf atılmak suretiyle ikinci sayfası da kaşe ve imza atılmak suretiyle onaylandığını, ancak davacının işbu davada ön sayfa olarak paraf olmayan sayfa koyduğunu, halbuki paraflı ön sayfada cezai şart bedelinin 20.000 USD olarak kararlaştırıldığını, bu nedenle sözleşmenin geçerli olmadığı, deneme süresi içerisinde veya haklı nedenle fesih halinde cezai şart ödenmeyeceği, mücbir sebep bulunması halinde cezai şartın talep edilemeyeceği, üretici firmanın bilgisi dışında satış, reklam ve tanıtım çalışmaları nedeniyle haklı fesih olmayacağını, sözleşmenin deneme süresi içerisinde feshedildiğini ve cezai şart talep edilemeyeceğini, sözleşmenin cezai şart hükmünün şartları gerçekleşmediğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
    Mahkemece,tüm dosya kapsamına göre; sözleşmenin davalı tarafından feshedildiği, davacının akde aykırılık sebebiyle sözleşmenin feshedildiği iddiasına dayanarak cezai şart talebinde bulunduğu, akdin daha önce davalı tarafından feshedilmiş olması nedeniyle akde aykırılık nedeni ile cezai şart isteminde bulunulmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince; davacı tarafından sözleşmeye aykırılık nedeniyle cezai şart talebinde bulunulduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından.... Noterliği'nin 01/09/2014 tarih ve 26833 yevmiye nolu ihtarnamesi ile feshedilmiş olduğu, davacı tarafından sözleşmenin haksız feshi nedeniyle cezai şart talebinde bulunulmadığı, sözleşme davalı tarafından feshedilmiş olduğundan ortada bir sözleşme bulunmadığından sözleşmeye aykırılık sebebiyle cezai şart talep edilebilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    1- Dava, bayilik sözleşmesine aykırılık nedeniyle cezai şart istemine ilişkindir. 6098 sayılı TBK’nın 179/1. maddesinde ‘’Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.’’ denilmektedir. Bu maddede öngörülen ceza koşulu, alacaklıya ifayı ya da ceza koşulunu talep etmek bakımından seçimlik hak tanır. Seçimlik ceza koşulu öngören sözleşmelerin feshedilmesi, feshin geçerlilik tarihinden sonraki dönemler için ceza koşuluna dayalı istemleri haksız kılacak ise de, feshin geçerlilik tarihinden önceki işlem ve eylemler bakımından tarafların seçimlik ceza koşuluna dayalı taleplerinin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmekte olup, bu husus tartışılmaksızın sadece feshin karşı tarafça yapıldığı gerekçesine dayalı olarak ceza koşuluna dayalı istemlerin reddedilmesi isabetli değildir. Bu durumda dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta, feshin haklı sebebe dayalı olarak yapılıp yapılmadığı meselesidir.
    Somut olayda; taraflar arasındaki ‘’Bayilik Sözleşmesi’’ başlıklı akdin 3.5. maddesinde ‘’Taraflardan biri taahhüdünü yerine getirmemesi durumunda karşı tarafa 200.000 USD cezai şart ödemeyi taahhüt ve kabul eder.’’ denilmekle TBK’nın 179/1. maddesinde yerini bulan seçimlik ceza koşulu kararlaştırılmıştır. Sözleşme kapsamında davacının ilk iki siparişi davalı tarafından teslim edilmekle bu kısma ilişkin ifa tamamlanmış, ancak davacının 13.08.2014 tarihinde e-mail yoluyla, 25.08.2014 tarihinde ise noter kanalıyla 3. parti sipariş için kendisine ürün verilmesini davalıdan talebi üzerine, davalı 01.09.2014 tarihli ihtarname ile davacının sözleşmeye aykırı olarak davalıya ait ürünleri Irak ülkesi üzerinden İran ülkesine sattığı gerekçesiyle sözleşmeyi feshettiğini bildirmiştir. Davalının sözleşmeyi fesih tarihinden önce davacının sözleşme kapsamında ürün satın alma talebi olduğuna göre, davalının sözleşmeyi haksız olarak feshedip etmediği, ceza koşuluna dayalı istemler bakımından önem kazanmaktadır. Davalı, gerek 09.06.2014 tarihli ihtarmesinde gerekse 01.09.2014 tarihli feshi gerçekleştirdiği ihtarnamesinde ve cevap dilekçesinde, davacının sözleşmeye aykırı eylemleri nedeniyle sözleşmesinin feshedildiğini ileri sürmüş, davacı tarafından bu iddialar da inkar edilip feshin haksız olduğu ileri sürüldüğüne göre, bu durumda mahkemece, tarafların sözleşmenin feshinin haksız olup olmadığı konusundaki iddia ve delilleri değerlendirilip neticesine göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hatalı değerlendirme ile eksik inceleme araştırmaya dayalı olarak karar verilmesi isabetli olmamış olup, bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurularını esastan reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı yararına bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı yararına BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 13/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Hemen Ara