Esas No: 2021/298
Karar No: 2022/4893
Karar Tarihi: 15.06.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/298 Esas 2022/4893 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/298 E. , 2022/4893 K.Özet:
Davalı adına tescilli “karaca” ibareli markasını müvekkilinin tanınmış KARACA markasıyla aynı şekilde tescil ettirdiğini iddia eden davacı vekili, davalının bu markayı kullanmadığını ve 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, kullanmaya devam etmesi halinde ürünlerinin toplatılması ve imha edilmesini talep etmiştir. Ancak mahkeme, davaya konu markanın 2003 yılında tescil edilmesi sebebiyle hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeniyle davanın reddedilmesine karar vermiştir. İstinaf mahkemesince de kararın esastan reddine karar verilmiş ve yapılan temyiz başvurusu reddedilmiştir. Kanun maddeleri olarak ise, dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK'nın 14. maddesi ve HMK'nın 353/b-1, 370/1 ve 372. maddeleri belirtilmiştir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 44.HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 14.03.2017 tarih ve 2013/172 E- 2017/43 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi'nce verilen 22.10.2020 tarih ve 2020/32 E- 2020/228 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı adına TPMK nezdinde 2002/19953 nolu “karaca” ibareli markasını müvekkilinin tanınmış KARACA markasıyla aynı şekilde tescil ettirdiğini, davalının bu markayı tescil ettirdiği sınıftaki ürün ve hizmetlerin hiçbirinde markasal olarak kullanmadığını, 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, bu markayı KHK 14. maddesi gereğince kullanmaması ve kötüniyetli tescil ettirmesi nedeniyle hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalının bu markayı verilecek karar tarihinden itibaren kullanmasının önlenmesine, kullanmaya devam etmesi halinde bu ibareli davalı ürünlerinin ve her türlü tanıtım ve ambalaj materyalinin toplatılarak imha edilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, 1989 yılından beri KARACA markası ile tekstil sektöründe ve dava konusu alanda faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin kendi alanında tanınmış marka olduğunu, davacının bu eylemlerine karşı Bakırköy Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi'nin 2012/122 sayılı dosyası ile açtıkları iptal davasının lehlerine sonuçlandığını, davacının dava konusu alanda herhangi bir faaliyetinin olmadığını, davalının 25. sınıfta tekstil, dava konusu 3.sınıfta kozmetik alanında tescil yaptırıp faaliyetlerini de bu alanlarda yürütmesine rağmen davalının 300'e yakın alanda markayı tescil ettirmeye çalışarak marka ticareti yapmaya çalıştığını, davacının kendi mağazalarında müvekkili adına tescilli sınıflarda ürünler pazarladığını, davacının 25. sınıftaki müvekkil markasını da hükümsüz kılmak için açtığı davaları red olunca bu kez 3. sınıf için tescilli markalarını iptal etmek için uğraştığını, davacının iddiasının aksine 3. sınıf kozmetik alanında ürünlerini bulunduğunu, Karaca markalı ipek eşarp yıkama şampuanı ve saç cilt bakım ürünleri ürettirdiklerini ancak istenilen kalite yakalanamadığı için hacimli üretimlerini imha etmek zorunda kaldıklarını, bu gelişme üzerine bu kez 2012 yılında tescilli markayı taşıyan organik ürünler geliştirmeye başladıklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK'nın 14. maddesinin Anayasa Mahkemesi'nin iptali sebebiyle davanın yasal dayanağı kalmadığı, davanın 2013 yılında açılmış olması ve davaya konu markanın ise 2003 yılında tescil edilmiş olması sebebiyle, tescilin ilanından itibaren beş yıllık süre geçtikten sonra açıldığı ve hükümsüzlüğe dayalı davada da hak düşürücü sürenin dolmuş olduğu, davacının sessiz kalarak dava hakkını kaybettiği gerekçesiyle davanın tüm talepler yönünden reddine karar verilmiş kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
İstinaf mahkemesince, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 15/06/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.