Esas No: 2021/697
Karar No: 2022/4924
Karar Tarihi: 15.06.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/697 Esas 2022/4924 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/697 E. , 2022/4924 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 44.HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 03.11.2016 tarih ve 2015/125 E- 2016/231 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi'nce verilen 05.11.2020 tarih ve 2020/65 E- 2020/275 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin davalıya ait Tv8 isimli televizyon kanalında 08/06/2012 tarihli belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışmaya başladığını, 27/11/2013 tarihinde davalı işveren tarafından sözleşmenin tek taraflı haksız feshedildiğini, uzun yıllara dayalı deneyimi bu alandaki tanınırlığı ve spor haberciliği alanındaki başarıları ile Tv8 kanalının Spor Müdür yardımcılığı görevini üstendiğini, kanalın tüm spor haberlerinin hazırlanması ile birlikte verilen görevi yerine getirdiğini, bu kapsamda haber ve röportajlar ile spor haberlerinin akışından sorumlu olarak çalıştığını, müvekkilinin bir kısım ücretinin banka aracılığı ile ödendiğini, önemli bir kısmının ise elden ödendiğini, banka aracılığı ile yapılan ödemenin tazminat ve yıllık izin ücretinde esas alındığını, kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretinin de eksik ödendiğini iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, 60.000,00 TL alacak miktarı ve 60.000,00 TL cezai şart alacak miktarı olmak üzere toplam 120.000,00 TL'nın, ödenmesi gerektiği tarihlerden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin 08/06/2012 tarihinde içeriğinde üç farklı hukuki ilişkinin düzenlendiği karma bir sözleşmenin imzalandığını, müvekkil şirketin kurulduğu günden bu yana büyük ticari zararı olduğunu, söz konusu sözleşmenin tamamı için talepte bulunan davacı tarafın en azından yorumculuk görevi ve fikri haklarla ilgili sözleşme maddelerinden doğan talepler açısından mahkemenin görevli olduğunu ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak, müvekkili hakkında açılmış işbu davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapamına göre; davacı ile davalı arasında yapılan sözleşme doğrultusunda davacının nitelikli çalışan olarak yaptığı sözleşme ve ayrıca Tv 8 logosu ile yayın yapan kanalda yayınlanan Telegol isimli spor programında doğaçlama olarak oluşturduğu programın FSEK 1:B ve 2/1.maddesi kapsamında eser niteliğindeki programın mali haklarını davalıya devrettiği, sözleşmenin, kanalın dava dışı üçüncü şahıs olan ...'ya devredilmesi sebebiyle feshedildiği, dolayısıyla feshin davacının kusurundan kaynaklanmadığı ve davacının ekibi ile sunduğu programın kanalı devralan kişinin ekibi ile çalışmak istediği şekildeki irade açıklaması sebebiyle davacı tarafından yerine getirilemediği ve dolayısıyla feshin davalı tarafından yapılmış kabul edileceği, davacının programı sonlandırmak istediği ya da yeni gelen kanal sahibi ile çalışmak istemediği yolunda herhangi bir girişiminin olmadığı, doğrudan kusur atfedilemeyeceği, celbedilen hesap ekstreleri ve sunulan deliller çerçevesinde de programdaki davacının sözleşme kapsamında yorumculuk faaliyetinden kaynaklanan alacak miktarının 6.250,00 TL olduğu, eser niteliğinde olan Telegol isimli programın esere dayalı haklarının davalıya devredilmiş olması sebebiyle lisans devri alacağından da bakiye 12.500,00 TL alacağı bulunduğu gibi, taraflar arasında düzenlenen 18/06/2012 tarihli sözleşmenin 7. maddesinde belirtildiği üzere, sözleşmenin süresinden önce feshedilmiş olması sebebiyle Basın İş Kanununda belirtilen surette davacı yanın eser sahipliğinden ve lisans devrinden kaynaklanan alacak ile yorumculuk işleminden kaynaklanan sözleşme bedeli kaynaklı alacakların toplamı kadar cezai şart bedeli ödeneceği belirtildiğinden, bu madde gereğince de cezai şart bedelinin belirtilen iki kalem alacak toplamı olan 18.750,00 TL olduğu anlaşıldığından, davanın kısmen kabulü ile 6.250,00 TL yorumculuk faaliyeti alacağı, 12.500,00 TL lisans devri alacağı ve 18.750,00 TL cezai şart alacağı olmak üzere toplam 37.500,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ve fazla talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı ile davalı arasında imzalanan sözleşme ile sözleşmenin feshi halinde cezai şartın ve fesih sebebiyle yorumcunun uğrayacağı zararların ödenmesi kararlaştırılmış, her ne kadar 6098 sayılı TBK’nın 180. maddesi ile hem cezai şartın hem de zararın tazmininin birlikte istenemeyeceği kabul edilmiş ise de, taraflarca imzalanan sözleşmenin 7. maddesi ile bunun aksi açıkça kararlaştırılmış olduğundan ve davalı tarafça zararın istenemeyeceğine dair istinaf istemi bulunmadığından, sözleşme özgürlüğü ilkesinin genel bir sonucu olarak tarafların sözleşmenin içeriğini özgürce saptayabilmeleri mümkün bulunduğu, dolayısıyla ilk derece mahkemesince davacının tazminat ve cezai şart bedel talebinin kabulüne karar vermesinin yerinde olduğu ve cezai şart miktarının tespitinde usul ve yasaya aykırı durum bulunmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
1- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından, davacının aşağıda yazılan bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan tazminat isteminin tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasında imzalanan 08.06.2012 tarihli Sözleşme uyarınca, davacı, spor müdür yardımcısı olarak görev yaptığı davalı şirkete ait TV kanalında yayınlanmak üzere “TELEGOL” isimli spor yorum programını hazırlamayı ve sunmayı üstlendiği, programın yayın haklarını davalı tarafa ait olduğu, davacının bu faaliyetlerini bağımlılık ilişkisi çerçevesinde yürüttüğü, Sözleşmenin devamı sırasında TV kanalının davalı şirket tarafından bir başka yayın kuruluşuna devredildiği, böylelikle sözleşme ilişkisinin süresinden önce son bulduğu, davacının da sözleşmede öngörülen ücreti elde etmekten mahrum kaldığı anlaşılmaktadır.
FSEK 1/B maddesinde yer alan “Eser: Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri,” tanımlaması uyarınca, bir ürünün eser vasfında olabilmesi için mutlaka Kanun’da sayılan eser türleri arasında yer alması ve eserin sahibinin hususiyetini yansıtması gerekir. Bir eserden doğan mali haklar ise Kanun’un 21 vd. maddelerinde “işleme, çoğaltma, yayma, temsil ve umuma iletim” hakları olarak sayılmıştır. Öte yandan, tarafların Sözleşme ile bir ürünü FSEK anlamında bir eser saymaları da mümkün değildir. Bu açıdan bakıldığında “spor yorum programları” belirli bir senaryo içermeyen ve kanundaki tanımlanan eser türleri içerisine girmeyen, anlık spor haberi sunumları ve yorumlarından ibaret, sahibinin hususiyetini de yansıtmayan ürünlerin TBK’nın 470 vd. anlamında eser mahiyetinde olsa bile 5846 sayılı FSEK açısından “eser” niteliği bulunmadığı halde Mahkemece davacının hazırladığı ve sunumunu yaptığı spor programının “eser” olarak kabul edilmesi ve buna göre değerlendirme yapılması doğru olmamıştır.
3-Öte yandan, eser niteliğinde olmasalar bile, FSEK 80/1-C maddesi uyarınca, radyo-televizyon kuruluşlarının aşağıda belirtilen komşu hakları vardır. radyo-televizyon kuruluşları, gerçekleştirdikleri yayınlar üzerinde; (1) Yayınlarının tespit edilmesine, diğer yayın kuruluşlarınca eş zamanlı iletimine, gecikmeli iletimine, yeniden iletimine, uydu veya kablo ile dağıtımına izin verme veya yasaklama, (2) Özel kullanımlar hariç olmak üzere, yayınlarının herhangi bir teknik veya yöntemle, doğrudan veya dolaylı bir şekilde çoğaltılmasına ve dağıtımına izin verme veya yasaklama, (3) Yayınlarının umuma açık mahallerde iletiminin sağlanmasına izin verme veya yasaklama, (4) Tespit edilmiş yayınlarının, gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda yayınlarına ulaşılmasını sağlamak suretiyle umuma iletimine izin verme, (5) Haberleşme uyduları üzerindeki veya kendilerine yöneltilmiş olan yayın sinyallerinin diğer bir yayın kuruluşu veya kablo operatörü veya diğer üçüncü kişiler tarafından umuma iletilmesi ve şifreli yayınlarının çözülmesine ilişkin izin verme veya yasaklama, hususlarında münhasıran hak sahibidirler. Bu anlamda gerçekleştirdikleri yayınlar üzerinde yayıncı kuruluşlara komşu hak sahipliği ile bağlantılı hak sahipliği tanınmıştır. Keza Kanun’da bağlantılı hak sahiplerine, aynen eser sahipleri gibi; Tecavüzün Ref'i, Tecavüzün Men'i ve Tazminat Davası haklarından faydalanma hakkı tanınmış olması, yayıncılar adına çalışan, programı sunan kişilere de bağlantılı hak sahipliği veya komşu hak sağlandığı anlamına gelmez.
Somut olayda, davacı ile davalı arasında kesinleşen Yargıtay 9. HD’nin ilamı karşısında Sözleşmenin karma bir sözleşme niteliğinde olduğu, bu anlamda bir yandan davalı yayın kuruluşunun spor müdürü olarak çalışması nedeniyle taraflar arasında iş ilişkisi olduğu, diğer taraftan spor programı hazırlama ve sunma görevi açısından sürekli edimi gerektiren bir iş görme sözleşmesinin (TBK anlamında eser sözleşmesi) bulunduğunun kabulünün gerekir. Davacı, belirli bir zaman dilimi yönünden kendi edimini (spor programı hazırlama ve sunma) yerine getirmeye devam ederken, davalı şirketin TV kanalını bir başka yayıncı kuruluşa devretmesi nedeniyle kendisine atfı kabil bir kusur bulunmaksızın kalan süreler yönünden edimini yerine getirememiş, kanalın yeni sahibi de davacıyla sözleşme ilişkisini devam ettirmemiştir. Diğer bir anlatımla davacı, Sözleşme kapsamında 34 maçlık futbol liginin 12 haftalık bölümü için program hazırlanması ve sunumunu yapmış, ancak sözleşme ilişkisi ligin bitimine 22 hafta kala, 17.11.2013 tarihinde davalıdan kaynaklanan sebeple sona ermiştir. Bu durumda davacının Sözleşmenin erken sonlandırılması konusunda 5846 sayılı FSEK uyarınca talep edebileceği bir hakkı bulunmamakla birlikte, TBK’nın 485. Maddesi uyarınca Sözleşme uyarınca işin tamamlanmasının iş sahibinden kaynaklanan beklenmedik olay dolayısıyla imkansızlaşması nedeniyle davalıdan yaptığı işin değeri ile bu değere girmeyen giderler yanında, ayrıca tazminat isteme hakkı da bulunmaktadır. Sözleşmenin davalı tarafından feshi halinde hangi miktarda alacak ve tazminat talebinde bulunulabileceği Sözleşmenin 3. Bölüm 5. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre kusuru bulunmaksızın sözleşmenin sona ermesi halinde davacının davalı iş sahibinden kalan süre için hem sözleşme bedelini, hem de cezai şart ödenmesini talep edebilecektir. Sözleşmenin bu hükmü, TBK’nın 180. Maddesindeki “Alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile, kararlaştırılan cezanın ifası gerekir. Alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklı, borçlunun kusuru bulunduğunu ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemez” hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde, davacının sözleşmenin feshi tarihinden, sözleşmenin sona ereceği (kalan 22 haftalık sürenin sonu) 30.06.2014 tarihine kadar olan dönem yönünden Sözleşme uyarınca talepte bulunabileceğinin kabulü gerekirken, Mahkemece, davacının aynı nitelikte bir işi 5 haftada bulabileceği kabul edilerek tazminat hesabı yapılması doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 15.06.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.