Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/16977 Esas 2022/13135 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Ceza Dairesi
Esas No: 2020/16977
Karar No: 2022/13135
Karar Tarihi: 13.12.2022

Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/16977 Esas 2022/13135 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Sanık, uyuşturucu madde bulundurmaktan mahkum edilmiş ancak tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulamalarına uyulmaması nedeniyle tekrar hüküm giymiştir. Ancak temyiz itirazlarından bazıları kabul edilmiş ve mahkeme kararı bozulmuştur. Bozulmaya sebep olan nedenler ise şunlardır:
1) Sanığın suç tarihinde geçerli olan TCK madde ve ceza miktarının yerine, sonradan değiştirilen yasa kapsamında cezalandırılması gerektiği ama bu durumun sanığın lehine bir sonuç doğuracağına dair Anayasa Mahkemesi kararı uyarınca yeniden gözden geçirilmesi gerektiği,
2) Sanık hakkında verilen denetimli serbestlik tedbirinin gereklerinin kontrol edilmeden mahkumiyet kararı verilmesi,
3) Sanığın denetimli serbestlik tedbirine uyumlu davranmadığı gerekçesiyle dosyasının kapatılmasının usulsüz olduğunun tespit edilerek sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği,
4) Sanığın hapis cezasının direkt olarak adli para cezasına çevrilmek yerine, kanunen belirlenen prosedüre uygun olarak adli para cezasının belirlenip hükmedilmesi gerektiği,
5) Sanığın adli para cezasının infazı konusunda yapılan hükümde kanunda belirtilen prosedür ve kısıtlamaların göz önünde bulundurulmadan karar verilmesinin hatalı olduğu.
Kanun Maddeleri: TCK Madde 7, CMK Madde 251 (3. Fıkra), 5271 Sayılı CMK Madde 251, 7188 Sayılı Kanun Madde 24 ve Geçici 5. Madde, 5275 Sayılı Kanun Madde 106/3, 6545 Sayılı Kanun Madde 81.
10. Ceza Dairesi         2020/16977 E.  ,  2022/13135 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
    Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
    Hüküm : Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uyulmaması üzerine mahkûmiyet


    Dosya incelendi.
    GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
    1) Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK'nın 191. maddesinde sanığa isnat edilen suç için temel ceza miktarının "bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası" olarak belirlendiği; hükümden sonra yürürlüğe giren 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesiyle 5271 sayılı CMK'nın başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan 5271 sayılı CMK'nın "Basit Yargılama Usulü" başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "Asliye Ceza Mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir." şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan "01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz." şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19/08/2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 25/06/2020 tarihli, 2020/16 esas ve 2020/33 sayılı iptal kararı ile, "...kovuşturma evresine geçilmiş..." ibaresinin, aynı bentte yer alan "... basit yargılama usulü..." yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; " mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir." şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararının neticeleri itibarıyla maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri
    gözetilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun "Basit Yargılama Usulü" yönünden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
    2) İstanbul Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 2013/9963 DS sayılı dosyasının aslı ya da onaylı örneğinin getirtilerek denetime imkan verecek şekilde bu dosya içerisinde bulundurulması gerektiğinin gözetilmemesi,
    3) UYAP'tan yapılan incelemede; 14/12/2012 tarihli tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının infazına başlayan sanığın, 25/09/2013 tarihli hastane randevusuna katılmadığı, bu nedenle uyarılmasına karar verilerek uyarı yazısının 10/09/2014 tarihinde tebliğ edildiği, 25/09/2013 tarihli hastane randevusuna katılmaması nedeniyle yükümlülüklerine uymaması üzerine mahkûmiyetine karar verildiği görülmüş ise de;
    25/09/2013 tarihli hastane randevusuna katılmaması nedeniyle uyarılan sanığın, aynı yükümlülük ihlali gerekçe gösterilerek dosyasının kapatılmasının usulsüz olduğu, bu halde sanığın kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmamakta "ısrar" ettiği kabul edilemeyeceğinden, sanığın uyarı yazısının tebliğinden sonra yükümlülük ihlali yapıp yapmadığı araştırılarak sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
    4) Sanık hakkında hükmedilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verilirken, adli para cezasının belirlenmesine esas alınan tam gün sayısının gösterilmesi ve daha sonra aynı maddenin 1. fıkrası gereğince bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle adli para cezasına hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, hapis cezasının doğrudan paraya çevrilmesi,
    5) Sanık hakkında hükmedilen adli para cezasının, "taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin" ihtarı yerine, “taksitlerden birinin süresinde ödenmemesi halinde kalanın tamamının sanıktan tahsiline ile hapis cezasına çevrilmesine” denilmek suretiyle 18/06/2014 tarihinde kabul edilip 28/06/2014 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 81. maddesi ile değişik 5275 sayılı Kanun'un 106/3. maddesi hükmü gözetilmeksizin infazı kısıtlar biçimde karar verilmesi,
    Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA,  13/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Hemen Ara