Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/8038 Esas 2022/4957 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/8038
Karar No: 2022/4957
Karar Tarihi: 16.06.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/8038 Esas 2022/4957 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2020/8038 E.  ,  2022/4957 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada ...3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 29.11.2018 tarih ve 2016/188 E- 2018/619 K. sayılı kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin reddine-kabulüne dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce verilen 06.07.2020 tarih ve 2019/1988 E- 2020/781 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 14.06.2022 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı ... vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı Kozanoğlu Mermer İnş. Tur. Yapı Mal. San. Tic. Ltd. Şti' de %20 oranında hissedarı olduğunu, ...' ın uzun yıllar müdür olarak görev yaptığı şirketi zarara uğrattığını, şirketin mal varlığını dava dışı şahısların üzerine devrettiğini, şirkete ait paraları zimmetine geçirerek şirketi zarara uğrattığını, şirketin diğer ortağı ve müdürü ... ve müvekkilleri tarafından ...1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/746 sayılı dosyasında ...'ın şirket müdürlüğü görevinden alınması için dava açıldığını, diğer müdür ...'ün ...'ın, kötü yönetimini bilmesine rağmen yetkilerini kullanıp engellemediğini, şirket hesapları ve defterlerinin müvekkillerinden gizlendiğini, ortaklar arasında güven ilişkisi kalmadığı için davacıların TTK'nın 638/2. maddesi uyarınca şirketten çıkmak amacıyla ...4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/203 Esasında kayıtlı davayı açtıklarını, şirket müdürlerinin çıkma payını sonuçsuz bırakmak için davalı şirkete ait olan Alanya, ...Mah., ... mevkiinde kain tapunun, 801 ada 7 parselde 1, 2, 4, 5, 6, 7 ve ...Mah., 730 ada 18 parselde 23 ve 24 no lu iki adet bağımsız bölümleri 01/06/2015 tarih ve 17600 yevmiye sayılı satış sözleşmesi ile diğer davalı ...'a devrettiklerini, müvekkillerinin, davalılar arasındaki tasarrufun iptali için ...4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/657 esasında kayıtlı davayı açtıklarını, TTK'nın 553. ve 555. (TK.309) maddeleri gereğince devir işlemlerinin geçersiz olduğunu ileri sürerek, davanın kabulü ile davalı ...'a devredilen taşınmazlara ait tapu kaydının iptali ile davalı Kozanoğlu İnş. Mermer ... Ltd. Şti üzerine tesciline, tedbir taleplerinin kabul edilmeyip taşınmazın davalı ... elinden çıkması halinde 2015/203 sayılı davada hükmedilecek olan çıkma payı alacağının davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı ... vekili, müvekkili tarafından gerçekleştirilen taşınmaz alımlarında muvazaa olmadığını, davalı Kozanoğlu Mermer ... Ltd. Şti.'nin ortakları olan ... ile ... müvekkillerine ulaşarak; ...Vergi Dairesi, Sosyal Güvenlik Kurumu, ...Belediye Başkanlığı ve ...ile ... adındaki alacaklılara karşı şirket borçlarının tamamen ödenmesi karşılığında dava konusu taşınmazların tamamını müvekkili adına tescil edilebileceği yönünde teklif sunduklarını, 26/05/2015 tarihinde taşınmazların satımı konusunda protokol imzalandığını, 26/05/2015 tarihinde şirketin yetkilisinin ... olduğunu ve bu kişinin temsile yetkili belgesini ve imza sirkülerini Tapu Sicil Müdürlüğü’ne ibraz etmek suretiyle satışların gerçekleştirildiğini, müvekkillerinin vekili olduğu Ocaklı Tarım ... Ltd. Şti. aracılığıyla 28.05.2015 tarihinde ...’nın Ziraat Bankası ...Şubesindeki ... numaralı hesabına 1.100.000,00 TL. gönderdiğini, ...'nın ise, aynı hesabından ve aynı tarihte Kozanoğlu Mermer İnş. Tur. Yapı Malz. Tic. Ltd. Şti.'nin SGK borçlarına karşılık olarak ödemeler yaptığını, yine, müvekkili tarafından davalı şirketin ...Belediyesi Emlak ve İstimlak Müdürlüğü’ne olan tüm borçlarının 28.05.2015 tarihinde ödendiğini, davaya konu taşınmazlar üzerinde haciz şerhi bulunan alacaklısı ...olan ...2. İcra Müdürlüğü 2009/7430 esas sayılı dosya da alacaklı vekili olan Avukat ...’e davalı şirket borcuna karşılık olarak müvekkilleri adına... tarafından 60.000,00 TL ödendiğini, müvekkillerinin ödemeyi vekili olduğu şirket Ocaklı Tarım .. Ltd. Şti. üzerinden yaptığını, davaya konu taşınmazları ise %18 KDV ödememek için kendi adına tescil ettirdiğini, davaya konu taşımazların alım-satım tarihi itibariyle iskanlarının mevcut olmadığını, müvekkillerinin taşınmazları iskansız olarak satın aldığını, davaya konu bu taşınmazları aldıktan sonra iskanını almaya çalıştığını ve iskan almak içinde alım satım sözleşmesinde yer almayan bedelleri de ödemek zorunda kaldığını, davaya konu alım - satım işleminden sonra 09/07/2015 tarihinde aynı bina kapsamında yer alan ve davalı kozanoğlu şirketine ait olmayan üç nolu bağımsız bölümün ... adlı kişiden satın alındığını, bu hususun bile müvekkillerinin iyiniyetini ortaya koyduğunu, müvekkillerinin ortağı olduğu birkaç şirket ile (Orjin Yapı İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.) adına kayıtlı gelir getiren birçok taşınmaz olduğunu, müvekkillerinin sözkonusu taşınmazları almaya muktedir olduğunu, davacıların davalı şirketten hak etmiş olduğu bir alacaklarının olmadığını, davacıların davalı şirket ortağı olarak davalı şirketten henüz oluşmuş bir alacakları dahi yokken, mevcut olmayan bir alacağın varlığına dayanarak açılan tapu iptali davasının doğrudan reddinin gerektiğini, davalı şirketin borç ödemeden aciz olduğunu, davacıların da davalı şirketin yıllardır bekleyen ve ödenmeyen kamu borçlarının bulunduğunu bilmesi gereken kişiler olduğunu, müvekkillerinin iyiniyetli olarak davalı şirketin tüm kamu ve diğer borçlarını ödediğini, müvekkillerinin davalı şirketin ortakları arasındaki ihtilafları bilmediğini ve açılan davalardan haberdar olmadığını, müvekkilinin iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Davalı şirket, cevap dilekçesi sunmamıştır.
    İlk Derece Mahkemesince, davalı ...'ın taşınmazların devri karşılığında protokolle şirketin tüm kamu ve diğer borçlarını ödeme yükümlülüğü altına girdiği, bu edimini yetkilisi olduğu Ocaklı ... Ltd. Şti. şirketi ve bu şirketin yetkili temsilcileri aracılığıyla yerine getirdiği, bilirkişi raporu ve dosya kapsamından anlaşıldığı üzere davalı ...'ın davalı şirketin borçlarını ödediği, ödenen bedellerin taşınmazların rayiç bedelinin üzerinde olduğu, davalı ...’ın ticaret sicili kayıtlarına güvendiği, taşınmazları rayiç bedeline uygun bir fiyatla edindiği ve aynı taşınmazda davalı şirkete ait olmayan başka bir bağımsız bölüm daha satın aldığı, şirkete ait taşınmazların tamamının satılması için kural olarak ortaklar genel kurulunun en az 2/3'ünün katılımıyla karar alınması gerekli ise de, genel kuruldan karar alınmadan yapılan satım sözleşmesinin şirketin menfaati icabı olup olmadığının ve buna göre de satışın geçersiz olup olmadığının belirlenmesi gerektiği, şekil noksanlığının sözleşmeyi geçersiz kılması genel kural ise de, bu kuralın da 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 2. maddesinde belirtilen dürüstlük ilkesine aykırı düşecek tarzda uygulanamayacağı, dava konusu taşınmazların rayiç değerinin üzerinde satılması, satım yapıldığı dönemde kamusal borçlarda yapılandırma ve indirim imkanlarından yararlanılması hususları göz önüne alındığında davalının iyiniyetli üçüncü kişi olduğu ve satış işleminin davalı şirketin menfaatine uygun olduğu gerekçeleriyle, davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, davalı ...'ın, dava konusu taşınmazları rayiç bedeli üzerinde bir değere tekabül edecek şekilde davalı şirketin borçlarını ödeyerek edindiği, devir tarihinde şirket müdürünün ... olduğu, ticaret sicil kayıtlarında şirket müdürü ...'ün yetkilerinin kısıtlanmasına ilişkin bir kaydın bulunmadığı, davalı ...'ın taşınmazları bir bütün olarak kullanmak amacıyla 09/07/2015 tarihinde, dava konusu taşınmazlar dışında ayrıca dava dışı ... adlı kişiden üç nolu bağımsız bölümü satın aldığı, davalı ...'ın ticaret sicil kayıtlarına ve tapu sicil kayıtlarına güvenerek işlem yapan iyiniyetli üçüncü kişi olduğu, davalı şirketin taşınmazların satış tarihi itibariyle kurtulduğu toplam borç miktarının 1.782.737,52 TL olduğu, taşınmazların satış tarihi itibariyle rayiç değerinin 1.485.000,00 TL olduğu, yapılan satış işlemlerinin davalı şirketin menfaatine olduğu gerekçesiyle, davacılar vekilinin bu hususlardaki istinaf taleplerinin yerinde olmadığı, İlk Derece Mahkemesince dava konusu taşınmazların satımına ilişkin ortaklar genel kurulu kararı bulunmadığı, ancak bu durumun tek başına yapılan satış işlemlerini geçersiz kılmadığı, yapılan satış işlemlerinin şirketin menfaatine olması halinde geçerli olduğu değerlendirmesi yerinde olmakla birlikte davalı şirket satış tarihi itibariyle dört ortaktan oluştuğu, TTK'nın 538. ve 421. maddeleri uyarınca ortaklar genel kurulunca şirkete ait önemli miktarda taşınmazın satımı için %75 oranında hissedarın karar alması gerektiği, taşınmazların satışına ilişkin 26/05/2015 tarihli protokolde, satıcı olarak görünen ... ve ...’ün davalı şirketteki hisse oranının %80 olduğu, kanun koyucu önemli miktarda şirket aktifinin devredilmesinde %75 hisseye sahip ortağın onayını şart koşmuş olup, satıcıların toplam hisse oranının %80 olduğu göz önüne alındığında davacılar vekilinin devre ilişkin ortaklar genel kurul kararının bulunmadığı ve bu nedenle satışların geçersiz olduğu yönündeki istinaf sebeplerinin de yerinde olmadığı, İlk Derece Mahkemesi tarafından davanın yazılan bu gerekçe ile reddi gerekirken belirtilen gerekçe ile davanın reddine karar verildiği, kararın sonucu itibari ile doğru olması nedeniyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca gerekçe yönünden re'sen sebeplerle kabulüne, diğer istinaf sebeplerinin reddi ile mahkemenin bu hatasının yeniden yargılama yapılmasını gerektirmemesi nedeniyle duruşma açılmaksızın İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılması ile kararın gerekçesi değiştirilmek suretiyle yeniden hüküm kurulmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
    Kararı davacılar vekili temyiz etmiştir.
    Dava, davalı şirkete ait taşınmazların şirket yöneticisi tarafından genel kurul kararı alınmaksızın davalı ...’a satılmasına ilişkin işlemin yokluk sebebiyle iptali istemine ilişkindir.
    Bölge Adliye Mahkemesince, dava konusu taşınmazların satımına ilişkin ortaklar genel kurulu kararı bulunmadığı, ancak bu durumun tek başına yapılan satış işlemlerini geçersiz kılmadığı, yapılan satış işlemlerinin şirketin menfaatine olması halinde geçerli olduğu değerlendirmesi yerinde olmakla birlikte davalı şirketin satış tarihi itibariyle dört ortaktan oluştuğu, şirket hissesinin %40'ının dava dışı ...'a, %40'ının dava dışı ...'e, %10'unun davacı ...'a, %10'unun da davacı ...'e ait olduğu, TTK'nın 538. ve 421. maddeleri uyarınca ortaklar genel kurulunca şirkete ait önemli miktarda taşınmazın satımı için %75 oranında hissedarın karar alması gerektiği, taşınmazların satışına ilişkin 26/05/2015 tarihli protokolde, satıcı olarak ... ve ...’ün bulunduğu, bu iki ortağın davalı şirketteki hisse oranının %80 olduğu, kanunkoyucunun önemli miktarda şirket aktifinin devredilmesinde %75 hisseye sahip ortağın onayını şart koştuğu, satıcıların toplam hisse oranının %80 olduğu göz önüne alındığında davacılar vekilinin devre ilişkin ortaklar genel kurul kararının bulunmadığı ve bu nedenle satışların geçersiz olduğu yönündeki istinaf sebepleri yerinde görülmeyerek reddedilmiştir.
    6102 sayılı TTK’nın 643. maddesinin yollamasıyla, TTK 538. maddesi (eTTK 443) uyarınca, şirket tasfiye aşamasında bile olsa, tasfiyeye yol açacak ölçüde şirket aktiflerinin toptan satılması şirket genel kuruluna ait mutlak bir yetkidir. Söz konusu yetkinin genel kurul yerine yönetim kurulu veya yöneticilerce kullanılması yokluk sebebidir.
    Somut olayda, davalı Kozanoğlu ... Ltd Şti hisselerinin %40'ının dava dışı ...'a, %40'ının dava dışı ...'e, %10'unun davacı ...'a, %10'unun da davacı ...'e ait olduğu, münferiden şirketi temsile yetkili müdür ...’ün davalı şirkete ait taşınmazları davalı ...’a satış yoluyla tapudan devrettiği ihtilafsız olup; devre konu taşınmazların şirketin tüm taşınmazları olup olmadığı veya tüm taşınmazları olmamakla birlikte şirketin asli faaliyetini yürütmesini imkansız kılacak ve tasfiyesine yol açacak ölçüde bir yekün oluşturup oluşturmadığı değerlendirilmemiştir. Yapılacak böyle bir araştırma sonrası şirketin tüm taşınmazlarının veya faaliyetini yapmasını engelleyecek ölçüde taşınmazının satıldığının tespiti halinde, söz konusu satışla şirketin dolaylı olarak tasfiyesinin yapılmış olduğu, oysa tasfiye aşamasında dahi aktiflerin toptan satım yetkisinin sadece genel kurulda olduğu dikkate alınarak davanın kabulü ile satış işleminin işleminin yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün açıklanan sebeplerle davacılar yararına bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacılara iadesine, 16/06/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    MUHALEFET ŞERHİ

    Dava, davalı şirket adına kayıtlı taşınmazların diğer davalıya devri işleminin muvazaa nedeniyle iptali ile yeniden davalı şirket adına tescili istemine ilişkindir.
    Davacılar vekili; davalı şirketin müdürleri olan dava dışı ... ve ...’ün şirketi kötü yönettiklerini, zarara uğrattıklarını, müdürlerin görevlerini kötüye kullandıklarını, dolayısıyla TTK’nın 553 ve 555. maddeleri gereğince sorumlu olduklarını, müvekkillerinin TTK’nın 638. maddesi uyarınca şirketten çıkma davası açtıklarını, çıkma paylarını engellemek için şirket adına kayıtlı gayrimenkulleri diğer davalı gerçek kişiye muvazaalı olarak devrettiklerini, devirde genel kurul kararı olmadığı için işlemin yok hükmünde olduğunu iddia ederek, söz konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davalı şirket adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    İlk Derece Mahkemesince muvazaanın ispatlanamadığı, gayrimenkullerin devrinde genel kurul kararının bulunması şartının ileri sürülmesinin TMK madde 2 gereği hakkın kötüye kullanılması sayılacağı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, BAM ise taşınmazların satışını % 80 paya sahip müdürlerin yaptığını, dolayısıyla genel kurul kararının var kabul edilmesi gerektiğini kabul ederek, değişik gerekçe ile davanın reddine karar vermiştir.
    Öncelikle belirtmek gerekir ki davacıların öne sürdüğü vakıalara göre bu davanın iki veçhesi vardır. Bir yönü itibariyle dava muvazaa nedeniyle tapu iptal tescil davasıdır. Kesin hükümsüzlüğe dayalı böyle bir davayı ilgili herkes somut olayda işlemi yapan taraflara karşı açabilir. Bu açıdan bakıldığında dava, doğru kişi tarafından doğru kişilere karşı açılmış ve muvazaa ispatlanamadığından ve isabetli bir şekilde dava reddedilmiş, zaten sayın çoğunluk da bu husus üzerinde durmamıştır.
    Davanın diğer veçhesi muvazaa ispatlanamadığına göre, dava konusu gayrimenkullerin hangi prosedüre uyularak satışı yapılması gerektiği, bu hususta müdürlerin sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, sorumluluk davasında hasım sıfatının kime ait olduğuna ilişkindir.
    Hemen ifade etmek gerekir ki, davacı vekili iddiasını yöneticilerin sorumluluğunu düzenleyen TTK’nın 553 ve 555. maddelerine dayandırıp tapu kayıtlarının iptali ile davalı şirket adına tescilini istediğine göre, davanın sorumluluk davası olduğu hususu tartışmasızdır. Bu durumda dava dışı müdürlerin de davada davalı sıfatı ile yer almaları gerekirken bu yöne dikkat edilmemesi hatalı olmuştur.
    Taşınmazların satışında genel kurul kararına gerek olup olmadığı hususuna gelirsek;
    Anonim şirket genel kurulunun görev ve yetkilerini düzenleyen TTK’nın 408/f maddesine göre önemli miktarda şirket varlığının toptan satışına karar vermek genel kurulun devredilmez yetkileri arasındadır. Yine anonim şirketlerin tasfiyesi bahsinde bulunan TTK’nın 538. maddesine göre önemli miktarda aktiflerin toptan satılabilmesi için genel kurul kararı gereklidir. Limited şirketlerin düzenlendiği TTK’nın 573 ve devamı maddelerinde yukarıda sözü edilen anonim şirketlere ilişkin maddelere muadil bir madde olmadığı gibi anonim şirkete atıf yapan 644. maddede de gerek 408. maddeye, gerekse 538. maddeye herhangi bir atıf bulunmamaktadır. Bu durumda limited şirketlerde önemli miktarda şirket varlığının toptan satışı veya tasfiye sürecinde önemli miktarda aktiflerin toptan satışı için hemen ve doğrudan genel kurul kararına ihtiyaç olduğunu söyleyemeyiz.
    TTK’nın 616/i maddesine göre, limited şirketin feshine karar vermek genel kurulun vazgeçilmez yetkileri arasındadır. Bu halde somut olayda dava konusu şirketin işletme konusuna bakmamız gerekir. Başka bir deyişle davalı şirketin sahip olduğu taşınmazların toptan satımı şirketin amacının gerçekleştirilmesini imkansız kılıp, fesih sonucunu doğuruyor mu? Eğer fesih sonucunu doğuruyor dersek TTK’nın 616/i maddesine göre genel kurul kararı mutlaka aranacaktır.
    Davalı şirketin işletme konusu mermer imalatı olduğuna göre, dava konusu taşınmazların satışı halinde şirketin tasfiye haline gireceğinden söz etmek de mümkün değildir. Dolayısıyla somut uyuşmazlıkta şirkete ait taşınmazların satışı için genel kurul kararına ihtiyaç yoktur. Kaldı ki, BAM kararında da değinildiği üzere satışı yapan müdürler şirketin % 80 hissesine sahip olduğundan dolaylı olarak genel kurul onayı da alınmış varsayılmalıdır.
    Kabule göre de genel kurul kararı alınmadan yapılan satış işlemi sırf genel kurul kararı olmadığı için yoklukla malül olmaz. Bu durumda işlem noksan yani askıda hükümsüzdür. Türk hukukunda genel olarak tüzel kişilerin organlarının bir iradi temsil türü mü yoksa kendine özgü temsil mi olduğu hususu tartışmalı olmakla birlikte, organ temsile de TBK 40 ve devamında yer alan iradi temsile ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanacağı açıkça ifade edilmiştir. (bkz. Hatemi-Serozan-Arpacı, Borçlar Hukukuna Giriş, Birinci Cilt, İstanbul 2008) Doğrusu tüzel kişilerdeki organ temsil de neticede niteliği itibariyle temsil hukukunun bir parçasıdır ve bu bakımdan yetkisiz temsil sorununun da bu çerçevede çözüme ulaştırılması gerekir. Şu hale göre limited ortaklığın temsil organı olan müdürler, genel kurulun özel olarak yetkilendirmesi gereken bir işlemi bu yetkilendirme önceden yapılmaksızın gerkçekleştirmiş olursa bunun hukuki sonucu organın yetkisiz temsilci olarak hareket etmiş kabul edilmesidir.
    Yetkisiz temsilcinin yaptığı işlemin hukuki akıbeti ise işlemin askıda hükümsüz olması, temsil olunanın işleme icazet vermesi ile birlikte işlemin geçmişe etkili olarak geçerli hale gelmesidir. (BK 46/1) Başka bir anlatımla, yetkisiz iradi temsilcinin gerçekleştirdiği işleme sonradan icazet verilerek işlemin geçerli hale geleceğine yönelik prensibin bir tüzel kişilik olan limited ortaklığa uygulanmasında varılacak sonuç, anılan işlemdeki hukuka aykırılığın müdürlere söz konusu işlemi gerçekleştirmek için yetki vermek hak ve yetkisini haiz organ yani genel kurul tarafından icazet verilerek düzeltilebilmesi ve böylelikle işlemin baştan itibaren geçerli hale getirilebilmesi imkanıdır.
    Esasen müdürlerin kendiliğinden yapamayacağı, ancak bir genel kurul kararı ile gerçekleştirilebileceği işlemlere yönelik iznin bir genel kurul kararı ile önceden verilmesi halinde de söz konusu işlemleri şirket adına, şirketi temsilen yapacak olan organ şirketin temsil organı konumundaki müdürlerden başkası değildir. Sonuç olarak çoğunluğun, genel kurul kararı olmadığı için yapılan satış işlemini yoklukla malül saymasının da doğru olmadığı kanaatindeyim.
    Neticede davalı şirket adına kayıtlı taşınmazların satışı için genel kurul kararına ihtiyaç olmadığı ve davanın bu gerekçe ile reddedilmesi gerektiği, netice itibariyle doğru olan BAM kararının onanmasına hükmedilmesi gerektiği, davanın reddedilmesi gerektiğini düşündüğümden işlemi yapan dava dışı müdürlerin sorumluluk davası kapsamında bu aşamada davaya dahil edilmelerinde de hukuki yarar bulunmadığı kanaatinde olduğumdan, genel kurul kararının gerekli olduğu ve genel kurul kararı olmadan yapılan işlemin yoklukla malül olduğu yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

    Hemen Ara