Esas No: 2021/1143
Karar No: 2022/4967
Karar Tarihi: 16.06.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1143 Esas 2022/4967 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/1143 E. , 2022/4967 K.Özet:
Davalı banka tarafından davacı aleyhine icra takibi başlatılan bir davanın menfi tespit istemiyle sonuçlandığı ancak davacının hangi sözleşmeden ne kadar borcu olduğuna dair yeterince inceleme yapılmadığı gerekçesiyle kararın bozulduğu belirtilmiştir. İlgili kanun maddeleri HMK'nın 373/1 ve diğer ilgili mevzuat hükümleridir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 44. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 28.02.2017 tarih ve 2014/1069 E- 2017/156 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi'nce verilen 03.12.2020 tarih ve 2020/128 E- 2020/391 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı, davalı banka tarafından İstanbul 6. İcra Dairesi’nin 2009/25282 Esas sayılı dosyası ile aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalılar ... ve ... ile 05.11.2007 tarihinde noterden satış protokolü yaparak ve hisselerini devrederek Yama Tekstil Ltd. Şti. ortaklığından ayrıldığını, şirketle bir bağının kalmadığını, takibe konu kredinin ortaklıktan ayrıldığı tarih olan 05.11.2007 tarihinden sonra çekildiği için borçtan sorumlu olmadığını ileri sürerek borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı banka vekili, dava dışı Yama Tekstil Turizm San. ve Dış Tic. Ltd. Şti. ile müvekkili banka arasında kredi genel sözleşmeleri imzalandığını, sözleşmeye istinaden dava dışı şirkete krediler kullandırıldığını, davacının sözleşmeleri müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, davacının icra takibinde talep edilen miktarın tamamından sorumlu olduğunu savunrak davanın reddini istemiştir.
Davalı ..., davaya yanıt vermemiştir.
Davalı ..., davaya yanıt vermemiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davacının, gerçek kişi davalılar ile şirket ortağı olduğu zamanda, bu şirket ortaklığı zamanında davalı bankadan kredi kullandıkları, davacının ve davalı gerçek kişilerin müşterek ve müteselsilen borçlu ve kefil sıfatı ile sözleşmeyi imzaladıkları, ortaklıklarının bilahare sona erdirildiği, borcun ödenmediği, alacaklı banka tarafından icra takibine başlanıldığı, takibin kesinleşmesinden sonra davacının bu davayı açtığı, yapılan imza incelemesinde de sözleşmedeki imzanın davacıya ait olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2- Dava, icra takibinin kesinleşmesi üzerine açılan menfi tespit istemine ilişkindir. Davalı, davacı aleyhine İstanbul 6. İcra Müdürlüğü’nün 2009/25282 takip sayılı dosyasında icra takibi yapmış olup davacı 21.07.2006 ve 18.04.2008 tarihli kredi genel sözleşmelerine dayalı olarak menfi tespit isteminde bulunmuştur. Mahkemece davacının takip tarihi itibariyle borcu belirlenmeden yazılı şekilde karar verilmiştir. Davacının hangi sözleşme nedeniyle, takip miktarından ne miktar borcu olduğu hususlarında banka kayıtları üzerinde bankacı bilirkişice yapılacak inceleme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik tahkikatla karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair temyiz istemlerinin reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 16/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.