Esas No: 2020/17064
Karar No: 2022/13322
Karar Tarihi: 15.12.2022
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/17064 Esas 2022/13322 Karar Sayılı İlamı
10. Ceza Dairesi 2020/17064 E. , 2022/13322 K.Özet:
Sanık, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan dolayı hükmün açıklanması suretiyle mahkûm edildi. Ancak, sanığın bilinen son adresine yapılan tebligatın usulüne uygun olmadığı ve kararın kesinleşmediği anlaşıldığı için, verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulamasına ilişkin karar, itiraza konu olabilecek nitelikte olan bir durma kararı olarak kabul edilerek dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verildi.
Kanun Maddeleri:
- 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi
- 6099 sayılı Kanun'la değişik 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesi
- 5237 sayılı TCK'nın 191. maddesi 2. fıkrası
- 6217 sayılı Kanun'un 20. maddesi (14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren son cümle)
- 5271 sayılı CMK'nın 264/2. maddesi
"İçtihat Metni"
Mahkeme : Küçükçekmece 15. Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
Hüküm : Hükmün açıklanması suretiyle mahkûmiyet
Dosya incelendi
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Küçükçekmece 2. Sulh Ceza Mahkemesince sanığın yokluğunda verilen 19/07/2011 tarihli tedavi ve denetimli serbestlik tedbir kararı, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre 05/10/2011 tarihinde sanığa tebliğ edilerek kesinleştirilmiş ise de; tebliğ tarihinde yürürlükte bulunan 6099 sayılı Kanun'la değişik 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinde yer alan, ''(1) Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir. (2) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır." şeklindeki düzenleme ile anılan Kanun'un 35. maddesinde yer alan, "Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. (Değişik fıkra: 11/01/2011-6099 S.K./9.mad.) Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. (Değişik fıkra: 19/03/2003 - 4829 S.K./11. md.) Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır..." şeklindeki düzenleme dikkate alındığında, öncelikle sanığın bilinen en son adresine tebligatın çıkarılarak, önceki adresinde bulunamayan sanığın adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi olup olmadığının araştırılarak, MERNİS adresine Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre tebliğ yapılması gerektiği, MERNİS adresinin olmadığının tespiti halinde ancak 35. maddeye göre daha önce usulüne uygun bir şekilde tebligat yapılan eski adrese tebliğ işlemi yapılabileceği anlaşıldığından, karardaki adrese çıkarılan tebligatın iade edilmesi üzerine daha önce usulüne uygun tebligat yapıldığına ilişkin bir belge bulunmayan aynı adrese 7201 sayılı Kanun'un 35. maddesine göre yapılan tebligat işleminin geçerli olmadığı, sanığa
usulüne uygun tebliğ edilmeyen kararın kesinleşmediği; ve bu karara bağlı 28/12/2012 tarihli 2010/209 esas ve 2011/9798 sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile 05/04/2016 tarihli, 2016/69 esas ve 2016/300 sayılı mahkûmiyet kararının hukuki değerden yoksun olduğu, sanığın yaptığı itirazın, 19/07/2011 tarihli tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin karara yönelik olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme veya bulundurma suçundan dolayı, 5237 sayılı TCK'nın 191. maddesinin 2. fıkrası gereğince verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararların sözü edilen fıkraya 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun'un 20. maddesi ile eklenen son cümleye göre, durma kararı niteliğinde olup itiraza tabi olmaları nedeniyle, 5271 sayılı CMK'nın 264/2. maddesi uyarınca, itirazla ilgili gerekli kararın yetkili ve görevli itiraz merciince verilmesi için, dosyanın diğer yönleri incelenmeksizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 15/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.