Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2022/1724 Esas 2022/5239 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/1724
Karar No: 2022/5239
Karar Tarihi: 24.06.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2022/1724 Esas 2022/5239 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen davada, davacı TMSF'nin Tarişbank'ın genel müdürü olan davalının kredi müşterilerine açtığı kredilerde mevzuata aykırı ve usulsüz işlemler bulunduğunu, borçlunun tüm hacizli ve ipotekli mallarının satıldığını, halen 3.504.763,19 TL banka alacağının kaldığını ileri sürerek bu tutarın faiziyle birlikte tahsilini talep ettiği belirtilmiştir. Davalı vekili ise davayı zamanaşımına uğradığını, kusurun kimin olduğunun açıklanması gerektiğini, müvekkilinin imza ve parafının olmadığını, konuyla ilgisinin açıkça ortaya konulamadığını savunmuştur. Mahkemece, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun bulunduğu, davalının kararların alınmasında kusursuz olmadığını ispat edemediği, davanın zamanaşımına uğramadığı gerekçesiyle asıl dava yönünden kısmen kabul kararı verilmiştir. 5411 sayılı Yasa hükümlerinin geçmişe etkili olduğunun öngörülmesi sebebiyle belirtilen kararların sorumluluk davası açısından yeterli sayılması gerektiği de ifade edilmiştir. Dava ve birleşen
11. Hukuk Dairesi         2022/1724 E.  ,  2022/5239 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen davada İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 24.01.2019 tarih ve 2015/312 E. - 2019/53 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline geri çevrilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra iade edildiği anlaşılmakla duruşma için belirlenen 09.03.2022 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Asıl davada davacı vekili, davalının Tarişbank'ın genel müdürlüğünü yaptığını, kredi müşterileri Ege Örme Ltd. Şti. ile Ege Giyim San. Ltd. Şti.'ne kullandırılan kredilerde mevzuata aykırı ve usulsüz işlemler bulunduğunu, kredi limiti üzerinde kredi kullandırıldığını, teminatların çok zayıf olduğunu, istihbarat raporlarında karşılıksız çek ve protesto kayıtlarına rastlandığı ve likitide ihtiyacını büyük ölçüde banka kredileri ile karşılandığı bildirildiği halde sürekli limit arttırımı ve limit aşımı suretiyle banka riskinin tahsil edilemeyecek hale getirildiğini, borçlunun tüm hacizli ve ipotekli mallarının satıldığını, halen 3.504.763,19 TL banka alacağının kaldığını ileri sürerek bu tutarın 05.12.2001 tarihinden itibaren işleyecek %136 faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Birleşen davada davacı vekili, Tarişbank'ın Alsancak Şubesi müşterisi olan Toskana Deri San. İmal. İth. İhr. A.Ş. ve Toskana Dış Tic. Deri San. A.Ş.'nin olumsuz koşullarına rağmen kredi limitlerinde aşımlar yapıldığını, riskin sürekli büyümesine neden olunduğunu, gerçeği yansıtmayan ekspertiz raporları esas alınarak ipotek tesis edildiğini, kredi teminatı olarak yine bankanın teminat mektubu ve aval kredisi verildiğini, devlet tahvili rehninin yetki alınmadan çözülerek firmaların tasarrufuna bırakıldığını, senetlerin firmaya iade edildiğini, alacağın kredi borçlusundan tahsil edilemeyeceğini ileri sürerek ana para, işlemiş faiz, BSMV toplamından ipotek miktarının düşülüp 15.433.593,05 TL'nin ana para için işleyecek %195 faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin 01.07.1993- 07.07.1997 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi/ genel müdür olarak görev yaptığını, şirket genel kurulunda sorumluluk davası açılması için bir karar alınmadığını, davanın da denetçiler tarafından açılması gerektiğini, müvekkili hakkında alınan ibra kararlarının kesinleştiğini, zarara sebebiyet verdiği ileri sürülen işlemlerin hangisinden, kimin, hangi fiiller ile ve ne oranda sorumlu olduğunun açıklanması gerektiğini, hiçbir banka genel müdürünün şubelerden intikal eden kredilere ilişkin işlemler ile birebir ilgilenemeyeceğini, soruşturma raporunda dahi müvekkiline bir kusur atfedilemediğini, müvekkilin işlemlerde imza ve parafının olmadığının, konuyla ilgisinin açıkça ortaya konulamadığının, dava açılması halinde Bankacılık Kanununun 44. maddesi ile ilgisinin güç göründüğünün raporda belirtildiğini, faiz miktarına nasıl ulaşıldığının belli olmadığını, şüpheli zarar ile müvekkilinin eylemleri arasında bir illiyet bağı kurulamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma, uyulan bozma ilamı, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, TTK'nın yönetim kurulu üyeleri için ispat yükü ters çevrilmiş kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngördüğü, yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul ettiği, TTK’nın 338. maddesinde yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu olduklarının düzenlendiği, yönetim kurulu üyesi/genel müdür olan davalı ve diğer banka yöneticilerinin olumsuz istihbarat raporlarına rağmen yeterli teminat almadan kredi açtıkları, açtıkları kredinin ödenmediği, zarar ile davalı yönetim kurulu üyelerinin özen borcunun ihlali arasında uygun nedensellik bağının mevcut olduğu, davalının söz konusu kararların alınmasında kusursuz olduğunu ispat edemediği, davalı yönünden sorumluluğunun maddi şartlarının gerçekleştiği, 5411 sayılı Yasa hükümlerinin geçmişe etkili olduğunun öngörülmesi sebebiyle davacı TMSF tarafından ibraz edilen 19.10.2006 tarih ve 506 sayılı davaya halef sıfatıyla devam kararının 5411 sayılı Yasa'nın 133. maddesi hükümleri gözönüne alınarak sorumluluk davasının açılması açısından yeterli sayılmasının gerektiği, dava ve birleşen davanın zamanaşımına uğramadığı gerekçesiyle asıl dava yönünden; davanın kısmen kabulüne, 254.628,33 TL asıl alacak ile 1.398.053,61 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.652.681,94 TL'nin asıl alacağa dava tarihinden itibaren işletilecek %136 temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 12.08.2005 tarihinde yapılan 56.128,15 TL ile 21.11.2013 tarihinde yapılan 249,50 TL ödemenin infaz sırasında nazara alınmasına, birleşen dava yönünden; davanın kısmen kabulüne, 2.086.220,15 TL asıl alacak, 8.352.673,84 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 10.438.893,99 TL'den, dava dilekçesinde bahsi geçen 500.000.- TL ipoteğin mahsubu ile belirlenen 9.938.893,99 TL'nin asıl alacağa dava tarihinden itibaren işletilecek %136 temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 09.12.2005 tarihli 239.705,92 TL'lik ödemenin infaz sırasında nazara alınmasına karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili temyiz etmiştir.
    Mahkemece, davalı vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmiş, davalı vekili, ek kararı da temyiz etmiş, Dairemizin geri çevirme kararlarında sonra mahkemece 17.01.2022 tarihli ek karar ile her bir davada (asıl ve birleşen davalar yönünden) alınması gereken peşin nispi temyiz harç miktarının ayrı ayrı hesaplanarak 7 gün içerisinde yatırılması, aksi durumda HUMK 434/3 maddesi uyarınca temyiz isteminden vazgeçilmiş sayılacağına karar verileceği hususları belirtilmek suretiyle 04.06.2021 tarihli düzenlenen muhtıranın davalı vekiline tebliğine rağmen muhtırada belirtilen miktarların davalı vekilince belirtilen yasal süre içerisinde yatırılmadığı gerekçesiyle HUMK 434/3 maddesi uyarınca temyiz talebinin reddine, bu davalı yönünden kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verilmiştir.
    Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, davacı TMSF harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 24/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara