Esas No: 2012/1626
Karar No: 2012/4289
Karar Tarihi: 19.06.2012
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/1626 Esas 2012/4289 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalılar vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalılar vekili Av. ..... gelmiş davacı tarafından gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR-
Davacı vekili; müvekkili ile davalılar arasında yapılan 03.01.1997 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca davalılara ait taşınmazlar üzerinde yapılacak konutların % 50 sinin verilmesinin, daha sonra ise davalılara 26.000.00 TL nakit ödeme yapılarak yapılacak konutların % 45’inin verilmesinin kararlaştırıldığını, sözleşme sonrası yapılan imar planlarında taşınmazlardan birinin jeolojik sakıncalı alan içinde kalması, diğerinin konut yapılacak alan dışına çıkarılması nedeniyle konut yapılamadığını, sözleşmenin geriye etkili olarak feshine ilişkin mahkeme kararın kesinleşmesine rağmen ödenen 26.000.00 TL"nin aynen iade edildiğini, fesih davasında ödenen miktarın değerinin denkleştirici adalet ilkesine göre 486.210.61 TL olarak belirlendiğini ileri sürerek, şimdilik 275.000.00 TL"nin faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, müvekkillerine ait taşınmaz üzerinde uzun yıllar konut yapılamamasının davacının kusurundan kaynaklandığını, müvekkillerinin, ödenen 26.000,00 TL"sını davadan önce davacıya iade ettiklerini, davacının, imarsız alana özel imar çıkaracağını belirterek müvekkillerini uzun yıllar oyaladığını, taşınmazın imar öncesi durumunu incelemeden sözleşme imzalayan davacının basiretli tacir gibi davranmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davacı ile davalı arsa malikleri arasında 1997 yılında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde yapılacak konutların % 45"inin arsa maliklerine ait olduğunun kararlaştırılarak 26.000.00 TL"nin davacı tarafından davalılara ödendiği, imar izninin alınmaması nedeniyle edimin yerine getirilemediği, sözleşmenin mahkeme kararıyla geriye etkili olarak feshedildiği, ödenen miktarın denkleştirici adalet ilkelerine göre iadesinin gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile 275.000.00 TL"nin faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle her ne kadar davadan önce vefat ettiği anlaşılan davalılardan ..."na husumet yöneltilmesi yerinde değilse de yargılama sırasında yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu"nun 124. maddesi uyarınca, dava dilekçesinde tarafın yanlış gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması veya maddi bir hatadan kaynaklanması hallerinde karşı tarafın rızası aranmaksızın taraf değişikliği yapılabileceğine göre davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca davacı yüklenicinin arsa maliklerine 1997 yılında ödediği 26.000 TL’nin güncel değerinin denkleştirici adalet ilkesine göre güncel değerinin tahsili istemine ilişkindir. Yanlar arasında 03.01.1997 tarihinde düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesiyle, davacı yüklenici davacılara ait 562 ve 397 parsel sayılı taşınmazlar
üzerinde yapacağı konutların %45 inin yanı sıra 26.000 TL’sını davalılara vermeyi, konutların %65’ini ise imalatı karşılığı almayı yüklenmiş, sözleşmenin kuruluş aşamasında, arazi vasfında olan parsellerde, imar durumunun belirgin ve yasal hale gelmesinden 5 ay sonra yüklenicinin projeyi tasdik ettirerek inşaata başlayacağı ve inşaat ruhsatının alınmasından itibaren de 50 ay içinde bitirilerek teslim edileceği, süresi içinde inşaata başlanmaması halinde arsa sahiplerinin sözleşmeyi feshedecekleri kararlaştırılmıştır.
Arsa vasfında olmayan taşınmazların 2004 yılında kesinleşen imar durumuna göre, konut dışı kentsel alan ve jeolojik sakıncalı alan içinde kaldığı ve bu tarih itibariyle taşınmazlar üzerinde sözleşmede belirlenen nitelikte konut yapılamayacağı kesinleşerek sözleşmenin ifası yanlar açısından imkansız hale gelmiştir. Davacıların, istemi üzerine mahkemece her iki tarafın kusuruyla imkansız hale gelen sözleşmenin geriye etkili feshine ve taşınmazlar üzerindeki satış vaadi şerhinin terkinine ilişkin verilen karar 17.03.2010 tarihinde kesinleşmiştir. Sözleme geriye etkili olarak feshedildiğinden her bir yan aldığını iadeyle yükümlüdür. Davalılar, sözleşme nedeniyle ödenen miktarı 04.08.2009 tarihinde iade etmiş, bu miktar davalı tarafından ihtirazi kayıtla kabul edilmiştir. Somut olayda, taraflar arasında başlangıçta geçerli şekilde kurulan bir sözleşme bulunduğu, davacının ifa beklentisiyle dava konusu miktarı davalılara ödediği, sonradan meydana gelen imkansızlık nedeniyle baştan itibaren geçerli şekilde kurulan sözleşmenin feshedildiği anlaşıldığına göre, ödenen miktarın aradaki sözleşme hükümlerine göre iadesi gerekir. Başlangıçta geçerli bir şekilde kurulan ancak sonraki imkansızlık nedeniyle ifa edilemeyen sözleşme nedeniyle yapılacak iadelerin sözleşmeye göre belirlenmesi gerekeceğinden sebepsiz zenginleşmede uygulanacak hesaplama tarzının bu tür olaylarda uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Bu durumda, mahkemece, imar planları incelenerek sözleşmenin ifasının hangi tarihte imkansız hale geldiğinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra, ifa imkansızlığından itibaren tarafların verdiklerini geri isteyebilecekleri de dikkate alınarak, davacı yüklenicinin ifa imkansızlığından sonra davalıları, verilen paranın iadesi konusunda BK. nın 101. maddesine uygun şekilde temerrüde düşürüp düşürmediği belirlenerek, temerrüt olgusunun varlığı halinde ödenen miktarın bu tarihten itibaren faiziyle, temerrüt olgusunun bulunmaması halinde ise, ödenen miktarın dava tarihinden itibaren faizine hükmedilebileceği göz önüne alınarak bir karar verilmesi gerekirken, sebepsiz zenginleşme ve baştan itibaren geçersiz sözleşmelerde uygulanabilecek hesaplama tarzına göre belirlenen güncellenmiş miktarın tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalılar lehine takdir olunan 900,00TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.