Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/1806 Esas 2012/4187 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/1806
Karar No: 2012/4187
Karar Tarihi: 14.06.2012

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/1806 Esas 2012/4187 Karar Sayılı İlamı

23. Hukuk Dairesi         2012/1806 E.  ,  2012/4187 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki iflas davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm süresi içinde taraf vekillerince duruşmalı olarak temyiz edilmiştir.
    Temyize konu karar niteliği gereği duruşmaya tâbi olmadığından duruşma isteminin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    -K A R A R-
    Davacı vekili, müvekkilinin de içinde bulunduğu ... Grubu olarak, davalı bankadan 2003 yılından bu yana altın alımı yapıldığını, ödemelerin 30, 60 ve 90 gün vadeli olmasına rağmen, 2008 yılı Şubat ayı sonlarında derhal ödeme istendiğini, genel uygulamaya aykırı bu istemin reddedildiğini, bunun üzerine davalı banka tarafından müvekkili hakkında dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma, Türk Parasının Kıymetinin Korunması Hakkındaki 32 sayılı Karar muhalefet suçları isnad edilerek Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulup, arama kararları aldırıldığını; soruşturmaların tamamının müvekkili lehine sonuçlandığını, davalı bankanın bu fiillerinin Borçlar Kanunu’nun 41/2 nci maddesi anlamında ahlaka aykırı olduğunu ve ceza hukuku anlamında suç teşkil ettiğini, bu eylemler sonucunda müvekkili şirketin maddi ve manevi zararlara uğradığını, basında çıkan haberlerle ... Altın Borsasında işlem yapılamaz hale geldiğini, külçe altın ticaretinin durduğunu, Çin"deki ve ..."daki altın borsası üyeliklerinin devredilmek zorunda kalındığını, ulusal ve uluslararası finans kuruluşlarının kredi vermeyi veya mevcut kredileri uzatmayı durdurduklarını, mevcut kredi limitlerini kapattıklarını, İMKB de işlem gören hisse senetlerinin değerinin düştüğünü, büyüme ve yatırım planlarının durduğunu, personel sayısının istifa ve işten çıkarılma neticesinde düştüğünü, marka değerlerinin azaldığını, dolandırıcı ve kaçakçılık iddialarının müvekkili şirketin piyasada iş yapmasını güçleştirip potansiyel yatırımlarını durdurduğunu; doğan bu zararların tazmini ve tahsili amacıyla davalı banka aleyhine ... 7. İcra Müdürlüğü’nün 2010/7427 sayılı dosyasından iflas yoluyla takibe geçildiğini ve takibin, davalının itirazı üzerine durdurulduğu ileri sürerek, itirazın kaldırılmasına ve iflasa karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, müvekkili bankanın muamele merkezinin Fransa’da olduğunu, bu nedenle banka lehine yetkisiz mahkemede ikame edilen davanın reddinin gerektiğini, müvekkili bankanın Anayasanın 36 ncı maddesinde güvence altına alınan hak arama hürriyetine istinaden yasal müracaat hakkını kullandığını, bu girişimin haksız fiil teşkil etmeyeceğini, davacı şirketin maddi ve manevi zarar iddiasının tümüyle haksız ve dayanaktan yoksun bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, Borçlar Kanunu’nun 41 nci maddesi gereğince gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer bir kimseye bir zarar ika eden şahsın o zararı tazmine mecbur olduğunun hükme bağlandığı, şikayet hakkının, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğünün Anayasanın 36 ncı maddesinde “herkes meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde düzenlendiği, kişilerin gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmasını isteme hak ve yetkilerine sahip olduğu, ancak hak arama özgürlüğü diğer özgürlükler gibi sınırsız olmayıp sadece başkasını zararlandırmak için bu hakkın kullanılamayacağı, bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olmasının da zorunlu bulunmadığı, şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf veya dolaylıda olsa varlığının yeterli olduğu, bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğunun kabul edilmesi gerektiği, dava konusu olayda da her iki tarafın da kabul ettiği gibi 27.04.2005 tarihli kıymetli maden konsinye sözleşmeleri gereğince ... grubundaki bir kısım şirketlere teslim edilen altınların mülkiyeti konusunda taraflar arasında karşılıklı çekilen ihtarnamelerden de görüleceği üzere ihtilaf doğmuş olup bu ihtilafla ilgili davalının Anayasada düzenlenen şikayet hakkını kullanmasının hukuka aykırı olarak nitelendirilmesinin ve buna göre davacının maddi ve manevi bir zarara uğramasının mümkün bulunmadığı, davalının takibe yaptığı itirazda haklı olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
    1- 5718 sayılı Yasa’nın 40 ıncı maddesine göre Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder. İİK’nun 154/2 nci maddesi iflas davalarının, davalının muamele merkezinde görüleceği kuralını getirmiştir. Öte yandan iflas hukuku, mülkilik esasının câri olduğu bir hukuk dalıdır. Davalı şirketin muamele merkezinin ...’te olduğu savunulduğuna göre, mahkemenin yargı yetkisi üzerinde durularak varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
    2- Bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) no"lu bentte açıklanan nedenle, hükmün BOZULMASINA, (2) no"lu bentte açıklanan nedenle, tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 14.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




    Hemen Ara