Esas No: 2022/862
Karar No: 2022/9097
Karar Tarihi: 21.11.2022
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2022/862 Esas 2022/9097 Karar Sayılı İlamı
1. Ceza Dairesi 2022/862 E. , 2022/9097 K."İçtihat Metni"
T U T U K L U D U R U Ş M A V E T A H L İ Y E T A L E P L İ
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2021/2160 E., 2021/2052 K.
SUÇLAR : Kasten öldürme, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme, suçluyu kayırma
HÜKÜMLER : Karar verilmesine yer olmadığı, istinaf başvurusunun reddi, istinaf başvurusunun esastan reddi kararları
TEMYİZ EDENLER : Katılanlar vekili, katılanlar ... ve ... vekili, sanıklar müdafileri
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Kısmî ret, kısmî temyiz istemlerinin esastan reddi ile hükümlerin onanması
Sanıklar ... ve ... haklarında suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçlarından İlk Derece Mahkemesince verilen beraat kararlarına yönelik istinaf başvurularının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 279 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca reddine ve sanıklar ..., ... ve ... haklarında suçluyu kayırma suçlarından kurulan mahkûmiyetlere ilişkin 5271 sayılı Kanun'un 231 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına yönelik istinaf başvuruları üzerine karar verilmesine yer olmadığına dair kararların temyizlerinin mümkün olmadığı belirlenmiştir.
Sanıklar ... ve ... haklarında kasten öldürme suçları yönünden; İlk Derece Mahkemesince kurulan hükümlere yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararların; 5271 sayılı Kanun'un 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir oldukları, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükümleri temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.
Sanıklar müdafilerinin duruşmalı inceleme taleplerinin, 7079 sayılı Kanun’un 94 üncü maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası gereği takdîren reddine karar verilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
A. Alaşehir Ağır Ceza Mahkemesinin 17.06.2021 Tarihli ve 2021/77 Esas, 2021/150 Karar Sayılı Kararı
1. Sanıklar ... ve ... haklarında suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçlarından, 5271 sayılı Kanun'un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca ayrı ayrı beraatlerine,
2. Sanıklar ..., ... ve ... haklarında suçluyu kayırma suçlarından, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 283 üncü maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ayrı ayrı 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına hükmedilerek 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin beşinci fıkrası gereği ayrı ayrı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına,
3. Sanıklar ... ve ... haklarında kasten öldürme suçlarından, 5237 sayılı Kanun'un 37 nci maddesinin birinci fıkrası delâletiyle 81 inci maddesinin birinci fıkrası, 29 uncu maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci fıkrası, 54 üncü maddesinin birinci fıkrası ve 63 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ayrı ayrı 13 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına, müsadereye ve mahsuba,
Karar verilmiştir.
B. ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin 28.09.2021 Tarihli ve 2021/2160 Esas, 2021/2052 Karar Sayılı Kararı
1. Sanıklar ... ve ... haklarında suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçlarından, İlk Derece Mahkemesince verilen beraat kararlarına yönelik istinaf başvurularının 5271 sayılı Kanun’un 279 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca reddine,
2. Sanıklar ..., ... ve ... haklarında suçluyu kayırma suçlarından İlk Derece Mahkemesince verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlara yönelik istinaf başvuruları hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
3. Sanıklar ... ve ... haklarında kasten öldürme suçlarından İlk Derece Mahkemesince kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik katılanlar vekilleri ile sanıklar müdafilerinin istinaf başvuruları üzerine hükümlerin, 5271 sayılı Kanun’un 303 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca müsadereye ilişkin kısımları düzeltilmek suretiyle aynı Kanun'un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine,
Karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Katılanlar ..., ..., ... ve ... Vekili ile Katılanlar ... ve ... Vekilinin Kasten Öldürme Suçuna İlişkin Temyiz Sebepleri
1. Suçun tasarlanarak, canavarca hisle ve eziyet çektirerek işlendiğine,
2. Sanıklar hakkında kurulan hükümlerde haksız tahrik indirimi ve takdiri indirim sebepleri uygulanmak suretiyle eksik ceza tayin edildiğine,
İlişkindir.
C. Sanık ... Müdafiinin Temyiz Sebepleri
1. Sanığın eyleminin, meşru savunma veya savunmada sınırın aşılması kapsamında kaldığına,
2. Sanık lehine haksız tahrik indiriminin en üst sınırdan uygulanması gerektiğine,
İlişkindir.
B. Sanık ... Müdafiinin Temyiz Sebebi
Sanığın olaya iştirakinin, faillik boyutunda olmadığına ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
1. Sanıklar ... ve ...'un kuzen oldukları, maktul aralarında, olaydan yaklaşık 4 yıl öncesinde maktulün köpeğinin sanık ... tarafından öldürülmesi sebebiyle husumet oluştuğu, olay tarihinden yaklaşık 3 ay önce de maktulün, bağ evlerindeki trafoyu tamir eden sanıklar ... ve ... ile tartışıp silah çektiği, suratlarına yumruk attığı, sanıkları tehdit ettiği ve sanıklara sinkaflı sözlerle hakaret ettiği belirlenmiştir. Olay günü saat 10.00 civarında sanıklar ... ile ...'un, aralarında önceye dayalı husumet husumet bulunan maktul ile olayın meydana geldiği dört yol kavşağında karşılaştıkları, sanık savunmalarına göre maktulün; "Size beraber burada gezmeyeceksiniz demedim mi o. çocukları!" diyerek hakaret içerikli sözler söylemesiyle sanık ...'nin, taraflar arasında 3 ay öncesinde yaşanan olayın da verdiği hiddet ve elemle motosikletten inerek elindeki tüfekle maktulün bağrına vurduğu, bu esnada maktulün motosikletiyle birlikte devrildiği, sanık ...'un motosikleti bırakarak maktulün yanına geldiği ve yere düşmüş olan maktulün karnına ve suratına tekme attığı, akabinde belinden tabancasını çıkardığı, maktulün ...'a yöneldiği, ...'un elinde bulunan tabancayla ateş ettiği, (ancak otopsi raporundan da anlaşılacağı üzere mermi giriş ve çıkış deliğinin maktulün vücudunda tespit edilemediği, mermi kovanının maktulün ayak kısmında bulunan kan birikintisinin içinden çıktığı), sanık ...'nin de yine maktul ile olan husumeti sebebiyle yanında taşıdığı tüfeği ile maktulün kafasına birden fazla kez vurduğu, son olarak tüfeği ile yakın mesafeden maktulün bacağına doğru ateş ettiği ve otopsi raporuna göre maktulün sağ bacağından 13 adet av tüfeği saçması çıkarıldığı, sağ bacak üst ve orta 1/3 posteriorda 22x4,5 cm.'lik alanda bir adet av tüfeği saçma tanesi giriş yarası neticesinde meydana gelen, kas ve sinir dokunun görüldüğü, açık kırıkların ve gastroknemius kasının dışarı protüze izlendiği yaranın tek başına öldürücü mahiyette olduğu, kişinin ölüm sebebinin av tüfeği küçük saçma tanesi yaralanması ve kafa travması müşterek etkisine bağlı kafa kubbe ve kaide kemiklerinde kırık, tibia ve fibulada parçalı kırıklar ile birlikte beyin zarları arasına kanama (subaraknoid kanama) ve büyük damar yaralanması (popliteal arter, posterior tibial arter ve femoral vende kopma) sonucu meydana geldiği saptanmıştır. Olay sonrası sanıklar ... ve ...'un, olay yerinden yaya olarak kaçıp babaları olan temyiz dışı sanık ...'ı aradıkları, ...'ın sanıklar ... ve ...'u alarak hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen akrabaları ...'nın bağ evine götürüp bıraktığı, ...'ın sonrasında temyiz dışı sanıklar ... ve ... ile irtibata geçerek ... ve ... için kıyafet alıp kendilerine götürmelerini istediği, ... ve ...'ın, ...'ın talebini yerine getirerek saat 15.30 civarında sanıklar ... ve ...'un saklandığı eve temiz kıyafet götürdükleri, saat 19.00 civarında yine ...'ın söylemesiyle ...'ın, ... ve ...'u saklandıkları bağ evinden aldığı, seyir hâlindeyken Jandarma görevlilerinin sanıklar ... ve ...'un içerisinde oldukları aracı fark ederek yakaladıkları anlaşılmıştır.
Suç vasfı yönünden; tasarlama hâlinin varlığından söz edilebilmesi için failin eylemi gerçekleştirmeye olay tarihinden önce karar vermesinin, kararında sebat ve ısrar göstermesinin, karar ile icra arasında makul bir süre geçmesinin gerektiği, somut olayda sanıklar ... ve ...'un öncesinde maktul ile yaşadıkları husumet sebebiyle her ne kadar yanlarında silahla dolaştıkları sanıklar tarafından ikrar edilse de dosya arasında bulunan Baz istasyonlarını gösterir HTS kayıtlarının incelemesinde, tanık Zeki'nin duruşmada alınan beyanında olay günü sanıklar ... ve ...'u babası ... ile birlikte üzüm bağına giderken gördüğünü ve babasının ...'ye üzüm bağlarındaki sulama işiyle ilgili talimatlar verdiğini söylemesi, yine Zeki'nin tanıklar ... ve ...'e; "... kendisine dikkat etsin, ... ve ... ona pusu kuracaklar" şeklinde bir söz söylemediğini ifade etmesi, dosya arasında bulunan krokiler nazara alındığında olay yerinin sanıkların bağlarının bulunduğu tarlalar ile evleri arasında, yoğun kullanılan bir kavşak olduğunun anlaşılması, olayın meydana geldiği zaman dilimi ile sanıkların olaydan sonraki eylemleri birlikte değerlendirildiğinde sanıkların öldürme kararını ne zaman verdiğinin şüpheye yer vermeyecek biçimde tam olarak belirlenemediği, dolayısıyla öldürme kararı ile eylemin gerçekleşme anı arasında Yargıtayın istikrarlı uygulamalarında belirtilen makul sürenin geçip geçmediğinin belirlenememesi karşısında sanıkların öldürme kararında sebat ve ısrar gösterdiğinin kanıtlanamadığı, bu sebeple sanıkların eyleminin, 5237 sayılı Kanun'un 81 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen kasten öldürme suçunu oluşturduğu kanaatine varılmıştır.
Faillik yönünden; müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı fail konumundadır. Fiil üzerinde ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının saptanmasında suç ortakların suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır. Suç ortaklarının, suçun işlenmesine yaptıkları katkının diğerinin fiilini tamamladığı durumlarda da müşterek faillik söz konusu olacaktır buna göre her müşterek fail, suçun icrasına ilişkin etkin ve fonksiyonel katkıda bulunmaktadır. 5237 sayılı Kanun'un 37 nci maddesinin birinci fıkrasındaki “Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.” şeklindeki ifadeyle faillik kavramının kapsamı geniş tutulmuş suçun işlenmesini sağlayan hareket üzerinde hâkimiyet kuran herkes fail olarak tanımlanmıştır. Hareket üzerinde hâkimiyet kurmak, suçu birlikte irtikap etme şeklinde gerçekleşebileceği gibi zımnî veya sarih bir iş bölümüne dayalı olarak da hareketi birlikte gerçekleştirmeyi kapsayabilir. Öyle ki, bu anlamda suçu sonuçlayan hareketi yapmayan, fakat bir başkasının bu hareketi yapması için gerekli ortamı hazırlayanlardan her birisi de fail sayılabilecektir. Maktulün kesin ölüm sebebinin belirtildiği otopsi raporunda belirtilen öldürücü darbelerin sanık ... tarafından yapıldığı kabul edilse de sanık ...'un olay sırasında sanık ... ile birlikte fiil üzerinde hâkimiyet sağladığı, taraflar arasında önceye dayalı husumet bulunması sebebiyle sanıkların irade birliği içerisinde maktulden gelecek saldırıya karşı yanlarında silah taşımaya karar verdikleri, olay günü sanık ...'un eşi ile sanık ...'nin beyan ettiği üzere sanık ...'nin, evden çıkmak üzere olan ...'a "Silahını aldın mı?" diye sorduğu, sanıkların sürekli beraber gezdikleri, sanık ... tarafından motosikletiyle birlikte yere düşürülen maktulün sanık ... tarafından yerde tekmelenerek ayağa kalkmasına ve kendisini savunmasına yönelik direncinin kırıldığı, olay esnasında ilk önce sanık ...'un tabancasını ateşlediği dikkate alındığında, sanık ...'un diğer sanık ... ile fikir ve irade birliği içerisinde hareket ederek eylem üzerinde fiili hâkimiyet kurmak suretiyle 5237 sayılı Kanun'un 37 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında olaya katıldığı kabul edilmiştir. (Yargıtay 1. CD. 2014/4090-2015/85, 20/01/2015 tarihli kararı)
Meşru savunma yönünden; sanıkların savunmalarında da belirttikleri gibi maktul ile aralarında önceye dayalı husumetin varlığı ve maktulden gelmesi muhtemel bir saldırıya istinaden her ikisinin de yanlarında silah taşıdıkları sabittir. Yine beyanlarından anlaşılacağı üzere olay günü kavşakta karşılaştıkları, maktulün sanıklara el ederek durdurduğu ve sanıklara sinkaflı sözlerle hakaret ettiği, öncesinde yaşanan olayların verdiği kızgınlıkla sanıkların maktulü darp etmeye başladıkları, her ne kadar sanıklar ... ve ... maktulde silah olduğunu iddia etseler de maktulün ruhsatlı silahının evinde park hâlinde bulunan aracının içinde bulunduğu belirlenmiştir. Her ne kadar sanıklar; "Maktulde silah vardı, heybesine davrandı, heybesinden bir şey çıkarmaya çalıştı." şeklinde savunma yapmış iseler de bu beyanların, eylemlerini meşru savunma kapsamına sokmaya ve suçtan kurtulmaya yönelik bir olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Haksız tahrik yönünden; sanıklar ... ve ... ile maktul arasında eskiye dayalı husumetin bulunduğu, olaydan 3 ay öncesinde maktulün, sanıklar ... ve ...'u, bağ evinin yakınında bulunan trafoyu tamir için geldiklerinde silahla yaraladığı, tehdit ve hakaret ettiği maktulün nikahsız birlikte yaşadığı tanık Ülkiye'nin duruşmada alınan beyanında; "Ölümünden yaklaşık 3 ay kadar önce 2020 yılı temmuz ayında ... ve ... maktule ait bağdaki trafoya geldiklerinde ... ne yapıyorsunuz dedi. ... de kör müsün tamir yapıyoruz dedi. Bunun üzerine ... eve giderek tabancasını alıp ... ve ...'un yanına gitti. Ben herhangi bir şey yapmadım. Çünkü ...'nin bir şey yapmayacağını biliyordum. ..., ... ve ...'a kırgındı. ... tabancasını ... ve ...'a tutarak efelik köpek öldürmekle insana hakaret etmekle olmaz, hale hele sizden hiç bir halt olmaz, s... Gidin, defolun diyerek ... ve ...'u bağdan kovdu. Suratlarına yumruk attı." şeklindeki anlatımlarıyla doğrulanmakla, yine sanıkların olay günü ilk olarak maktül'ün kendilerine yönelik sinkaf içerikli hakarette bulunduklarına yönelik savunmalarının aksine dosyaya yansımış somut delil elde edilememekle, olay günü çıkan kavgada da ilk haksız hareketin maktulden geldiği kabul edilerek bu hususun sanıklar lehine değerlendirilmesi gereken haksız bir fiil olarak kabul edildiği, tahrikin türü ve duydukları hiddet veya şiddetli elemin derecesi gözetilerek uygulama yapıldığı anlaşılmıştır.
2. Sanıkların üzerilerine atılı suçlamayı tevil yoluyla ikrar ettikleri belirlenmiştir.
3. Tanıklar Z.T., Ü.Ö., Z.A.'nın beyanları dava dosyasında mevcuttur.
4. Olay Yeri Görgü Tespit Tutanağı ve olay yeri fotoğrafları dava dosyasında bulunmaktadır.
5. ... Adli Tıp Grup Başkanlığının, 01.02.2021 tarihli otopsi tutanağında;
"Kişide 1 (bir) adet av tüfeği küçük saçma tanesi giriş yarası tespit edilmiş olup, tanımlanan giriş yarasını oluşturan atışın meydana getirdiği yaralanmanın tek başına öldürücü nitelikte olduğu, Dış muayenede 1 numarada tanımlanan av tüfeği giriş yarasını oluşturan atışın elbiseli bölgeye isabet etmiş olması nedeniyle kesin atış mesafesinin kişinin olay tarihinde üstünde olan ve av tüfeği saçma taneleri deliği ihtiva eden yıkanmamış giysilerde atış artıkları analizi ile tespit edilmesinin uygun olduğu, Otopsi sırasında cesetten; sağ bacakta 13 adet av tüfeği saçma tanesi elde edildiği ve suç delili olmaları sebebiyle mühürlü zarf içinde otopsi tutanağı ile birlikte Başsavcılığınıza gönderilmek üzere ... Cumhuriyet Başsavcılığı ilgili birimine teslim edildiği, Kişinin ölümünün av tüfeği küçük saçma tanesi yaralanması ve kafa travması müşterek etkisine bağlı kafa kubbe ve kaide kemiklerinde kırık, tibia ve fibulada parçalı kırıklar ile birlikte beyin zarları arasına kanama (subaraknoid kanama) ve büyük damar yaralanması (popliteal arter, posterior tibial arter ve femoral vende kopma) sonucu meydana gelmiş olduğu"
Şeklinde görüş açıklandığı görülmüştür.
6.... Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliğinin 20/10/2020 tarihli ve AYD-BLS-2020-2270 uzmanlık numaralı uzmanlık raporu, Jandarma Genel Komutanlığı Merkez Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliğinin 04/11/2020 tarihli ve MRK-BYL-2020-4977, 4979 uzmanlık numaralı uzmanlık raporu, Jandarma Genel Komutanlığı Merkez Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliğinin 02/11/2020 tarih ve MRK-KMY-2020-8840 uzmanlık numaralı uzmanlık raporu, ... Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliğinin 22/01/2021 tarih ve AYD-BLS-2021-156 uzmanlık numaralı uzmanlık raporu dava dosyasına eklenmiştir.
7.Sanıkların güncel adlî sicil kayıtları dava dosyasında bulunmaktadır.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
A. Sanıklar ... ve ... Haklarında Suç Delillerini Yok Etme, Gizleme veya Değiştirme Suçlarından Verilen Beraat Kararlarına İlişkin Bölge Adliye Mahkemesi Kararı Yönünden
Sanıklar hakkında mezkûr suçlardan, İlk Derece Mahkemesince verilen beraat hükümlerine yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından katılanlar ... ve ... vekilinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun'un 279 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca “başvuranın buna hakkı bulunmadığının anlaşılması” nedeniyle reddine karar verildiği, bahse konu kararın; aynı Kanun’un 279 uncu maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi uyarınca itiraz yoluna tabi olduğu ve aynı Kanun’un 264 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer verilen; “Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz.” şeklindeki düzenleme de dikkate alınarak kanun yolu incelemesinin itiraz merciince yapılması gerektiği anlaşıldığından, dava dosyasının, incelenmeksizin iadesine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
B. Sanıklar ..., ... ve ... Haklarında Suçluyu Kayırma Suçlarından Verilen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Dair Kararlara İlişkin Bölge Adliye Mahkemesi Kararı Yönünden
Sanıklar hakkında, İlk Derece Mahkemesi kararı ile 5271 sayılı Kanun'un 231 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlara yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği, 5271 sayılı Kanun'un 286 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer verilen; “Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.” şeklindeki düzenleme ile aynı Kanun’un 223 üncü maddesinde tanımlanan hüküm türleri dikkate alındığında, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın hüküm niteliğinde olmaması nedeniyle temyiz incelemesine tabi olmadığı anlaşılmakla, mezkûr temyiz istemi yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
C. Sanıklar ... ve ... Haklarında Kasten Öldürme Suçlarından Kurulan Mahkûmiyet Kararlarına İlişkin Bölge Adliye Mahkemesi Kararı Yönünden
1. Katılanlar Vekillerinin Temyiz Sebepleri
a) Suç Vasfı
i) Tasarlama
1. Kasten öldürme suçu 5237 sayılı Kanun'un 81 inci maddesinin birinci fıkrasında; “Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır." şeklinde düzenlenmiş,
"Nitelikli hâller" başlıklı 82 nci maddesinde;
"(1) Kasten öldürme suçunun;
a) Tasarlayarak,
İşlenmesi hâlinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır."
Şeklindeki düzenleme ile tasarlayarak öldürme, kasten öldürme suçunun nitelikli hâlleri arasında sayılmıştır.
2. Gerek madde metninde, gerekse gerekçesinde tasarlama kavramının tanımına yer verilmemiş, bu konunun açıklığa kavuşturulması, öğreti ve yargısal kararlara bırakılmıştır. Öğretide tasarlamayı açıklama bakımından "soğukkanlılık" ve "planlama teorisi" olarak iki görüş ileri sürülmüştür. Soğukkanlılık teorisine göre, tasarlayarak öldüren şahısta bir soğukkanlılık gözlenmektedir. Bu kişinin başkasını öldürürken hiç heyecan duymamış olması, ondaki ruhsal kötülüğü göstermektedir. Ayrıca fail, öldürme kararını önceden almış olmasına, araya zaman girmiş olmasına karşın, soğukkanlılığını korumuş ve bu karardan vazgeçmemiştir. Planlama teorisine göre ise tasarlama ile işlenen öldürme suçlarında, suç, önceden kararlaştırılmış, hazırlanmış ve planlanmıştır. Bu hazırlık, pusu kurmak, mağduru ya da maktulü bulmak, hile ile öldüreceği yere getirmek şeklinde olabilecektir. Burada fail, önceden aldığı suç işleme kararını gerçekleştirmek için suçta kullanacağı araçları seçip, temin etmekte ve bu suçu nasıl işleyeceği konusunda plan yapmaktadır.
3. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (765 sayılı Kanun) yürürlükte olduğu dönemde, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 09.07.2002 tarihli ve 2002/138 Esas, 2002/301 Karar sayılı kararı ile 03.12.2002 tarihli ve 2002/247 Esas, 2002/414 sayılı kararlarında; "Failin bir kimseye karşı bir suçu işlemeye sebatla ve koşulsuz olarak karar vermesi, suçu işlemeden önce soğukkanlı bir şekilde düşündükten sonra ulaştığı ruhsal sükûnete rağmen kararından vazgeçmeyip ısrarla ve bu akış içerisinde fiilini icraya başlaması hâlinde tasarlamadan söz edilebilir. Tasarlama hâlinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte, ancak tasarladığı suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi fakat bir başka nedenle ve ani bir kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının ne zaman alındığı ve eylemin ne zaman işlendiği mevcut kanıtlarla saptanmalı, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı araştırılmalıdır." sonucuna ulaşılmıştır.
4. Yerleşik yargısal kararlarda kabul edildiği ve tereddütsüz bir şekilde uygulandığı üzere, tasarlamadan söz edilebilmesi için failin, bir kimsenin vücut bütünlüğü veya yaşam hakkına karşı eylemde bulunmaya sebatla ve koşulsuz olarak karar vermiş olması, düşünüp planladığı suçu işlemeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı ruhi sükûnete rağmen bu kararından vazgeçmeyip sebat ve ısrarla fiilini icraya başlaması ve gerçekleştirmeyi planladığı fiili, belirlenmiş kurgu dâhilinde icra etmesi gerekmektedir. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 16.04.2013 tarihli ve 2013/3 Esas, 2013/144 Karar sayılı kararı, 26.06.2012 tarihli ve 2012/67 Esas, 2012/258 Karar sayılı kararı, 12.06.2012 tarihli ve 2012/560 Esas, 2012/227 Karar sayılı kararı, 25.01.2011 tarihli ve 2011/122 Esas, 2011/7 Karar sayılı kararı, 16.02.2010 tarihli ve 2010/251 Esas, 2010/25 Karar sayılı kararı, 02.02.2010 tarihli ve 2010/239 Esas, 2010/14 Karar sayılı kararı, 15.12.2009 tarihli ve 2009/200 Esas, 2009/290 Karar sayılı kararı, 03.10.2006 tarihli ve 2006/30 Esas, 2006/210 Karar sayılı kararı, 13.11.2001 tarihli ve 2001/239 Esas, 2001/247 Karar sayılı kararı ile 28.04.1998 tarihli ve 1998/117 Esas, 1998/155 Karar sayılı kararı da bu doğrultudadır.
5. Tasarlama hâlinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında sükûnetle düşünebilmeye yetecek kadar bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte ve suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi ve fakat bir başka nedenle ve bir başka ani kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının hangi düzeydeki eylem için ve ne zaman alındığı ile eylemin şarta bağlı olmayan bu kararlılıktan ne kadar zaman geçtikten sonra işlendiği mevcut delillerle belirlenmeli, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirme konusu yapılmalıdır.
6. Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanıklarının katılanı öldürme kararını önceden verdiklerine, bu kararı verdikten sonra aradan soğukkanlılığa kavuşacak kadar makul bir süre geçmesine rağmen öldürme kararlarında sebat ettiklerine ilişkin dava dosyasına yansıyan bir durumun bulunmadığı, sanıkların savunmalarından olayın ani bir kastla geliştiği sonucuna varılmakla, olay yerine gitmeden önce yaptıklarına ve içinde bulundukları ruh hâllerine dair herhangi bir delilin dava dosyasında bulunmadığı anlaşılmakla, Mahkemece sanıkların eylemlerinin 5237 sayılı Kanun'un 81 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında kabul edilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.
ii) Canavarca His veya Eziyet Çektirerek
1. 5237 sayılı Kanun’da kasten öldürme fiilinin, “Canavarca hisle veya eziyet çektirerek” gerçekleştirilmesi bu suçun nitelikli hâli olarak düzenlenmiş faildeki ahlaki kötülüğün yoğunluğu ve insani duygulardan yoksunluk, cezanın artırılmasını gerektirir hâl kabul edilmiştir. Eziyet çektirerek öldürme suçun bir işleniş şekli olduğu hâlde, canavarca hisle öldürme failin subjektif durumuyla ilgili bir husustur.
2. Madde metninde, canavarca his kavramının tanımına yer verilmemiş, madde gerekçesinde ise kişinin acıma hissi olmaksızın bir başkasını öldürmesi hâlinde canavarca hisle öldürmenin söz konusu olacağı, öldürmenin vahşi bir yöntemle gerçekleştirilmesinin, canavarca hisle öldürmenin arz ettiği özellik olduğu belirtilerek kişinin yakılarak, uyurken kulağının içine kızgın yağ dökülerek ya da vücudu parçalanarak öldürülmesi, canavarca hisle öldürmeye örnek olarak gösterilmiştir.
3. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun mehazını oluşturan 1889 tarihli İtalyan Ceza Kanunu'nun gerekçesinde, canavarca hisle ilgili olarak insanı ürküten bu yabanıl kötü yürekliliğin, kazanç hırsıyla değil, daha çok kan şehvetiyle suç işleyenlerde olduğu belirtilmiştir. (... ..., Karşılaştırmalı Hukuk Açısından Canavarca His Sevkiyle Adam Öldürme, Yargıtay Dergisi, Ekim-1988, s.468.)
4. Alman Ceza Kanunu’nun 211 inci maddesinin ikinci fıkrasında kasten öldürme suçunun nitelikli hâli olarak sayılan "zevk için öldürme" ise insan yaşamının yok edilmesine yönelik gayritabii memnuniyet, zevk ile öldürme olarak tanımlanmaktadır. (... Hakeri, Kasten Öldürme Suçları, 2007, s.230.)
5. Öğretide, canavarca hisle öldürme, "Bir insan yaşamının ortadan kaldırılmasından duyulan zevki tatmin etmek için öldürme" (Veli ..., İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Baskı, 2012, s.120.); "Kana susamışlık ve olağan dışı vahşi ve insafsız bir zihniyetin hâkimiyeti altında öldürme" (... Hakeri, Kasten Öldürme Suçları, 2007, s.230.); "Öldürmekten haz duymak, acı vererek öldürmekten zevk alma için öldürme" (Zeki Hafızoğulları, Muharrem Özen, Kişilere Karşı Suçlar, 4. Baskı, 2014, s.48.); "Acıma duygusu olmaksızın öldürme" (Nur Centel, Hamide ..., Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, 3. Baskı, 2016, s. 46.); "İnsanın hayvanlığını, vahşiyane hissini ve kan dökme istidadını gösterir şekilde öldürme" (Majno, Ceza Kanunu Şerhi, ...-1980, Cilt 3, s.231.); "Acıma, merhamet duygusu olmaksızın, mağduru fiziksel veya ruhsal acı yaşatarak, vahşice bir yöntemle öldürme" (... Koca, İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 2. Baskı, 2015 s.58.) şeklinde tanımlanmaya çalışılmıştır.
6. Manzini'ye göre failin kasten öldürme eylemi ile onu bu eyleme iten neden arasındaki ölçüsüzlük-oransızlık, eylemin canavarca işlendiğini ortaya koyan en nesnel ölçüttür. (Manzini’ye atfen ... ..., agm. s.469.)
7. Çeşitli yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, sırf öldürmüş olmak için öldürmek, ölenin acı çekmesinden zevk duymak için öldürmek, silahı denemek maksadıyla öldürmek gibi hâller sadist bir duygu ve düşüncenin eyleme egemen olması bakımından “canavarca his ile” öldürmeye örnek oluştururlar. Benzer biçimde belli toplumsal sınıflara ya da farklı inanç veya mezhep gruplarına duyduğu hınç nedeniyle öldürme, canavarca his sevki ile öldürme suçunu oluşturur. 8. Bu açıklamalar ışığında sanıkların, sırf öldürmek için öldürme ya da zevk için öldürme dürtüsüyle hareket ettiklerine dair dava dosyasına yansıyan herhangi bir delilin bulunmadığı anlaşılmakla, Mahkemece sanıkların eylemlerinin 5237 sayılı Kanun'un 81 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında kabul edilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.
b) Eksik Ceza Tayini
i) Haksız Tahrik
Sanık savunmaları ile maktulün yakınlarının tanık sıfatıyla tespit olunan beyanları ve tanık ifadelerine göre sanıkların, maktul tarafından olaydan yaklaşık 3 ay kadar önce sanıklar lehine tahrik teşkil ettiği kabul edilen eylemlere maruz kaldıkları, tarafların yaşadıkları köy ortamında bu davranışların duyulduğu, yine olay günü maktul ile tesadüfen karşılana sanıkların aksi ispat olunamayan savunmalarına göre maktulün kendilerine küfür etmesi karşısında sanıklar lehine haksız tahrik koşullarının oluştuğu anlaşıldığından, hükümlerde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
ii) Takdiri İndirim Sebebi
5237 sayılı Kanun'un 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca takdiri indirim sebebi uygulanması Mahkemenin takdirinde olup Mahkemece, sabıkasız sanıklar lehine, hükmolunan cezanın gelecekleri üzerindeki olası etkileri şeklindeki yerinde, yeterli ve kanunî gerekçeyle takdiri indirim sebebi uygulandığı belirlendiğinden, hükümlerde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
2. Sanık ... Müdafiinin Temyiz Sebepleri
a. Meşru Savunma veya Meşru Savunmada Sınırın Aşılması
Her ne kadar sanıklar, maktulün elini heybesine attığını, kendilerine ateş edeceğini düşünerek atılı suçu işlediklerini savunmuşlar ise de maktulün olay anında silahsız olduğunun anlaşılması ve sanıkların savunmalarına göre maktulün kendilerine yönelik tek somut eylemin hakaretten ibaret olması karşısında sanıklar lehine meşru savunma veya meşru savunmada sınırın aşılması koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla, hükümlerde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
b. Fazla Ceza Tayini
Sanık savunmaları ile maktulün yakınlarının tanık sıfatıyla tespit olunan beyanları ve tanık ifadelerine göre sanıkların, maktul tarafından olaydan yaklaşık 3 ay kadar önce sanıklar lehine tahrik teşkil ettiği kabul edilen eylemlere maruz kaldıkları, tarafların yaşadıkları köy ortamında bu davranışların duyulduğu, yine olay günü maktul ile tesadüfen karşılana sanıkların aksi ispat olunamayan savunmalarına göre maktulün kendilerine küfür etmesi karşısında tahrikin türü ve neden olduğu hiddet veya şiddetli elemin derecesi gözetilerek sanıklar lehine takdir olunan haksız tahrik indirim miktarında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, hükümlerde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
3. Sanık ... Müdafiinin Temyiz Sebebi
Sanık ... tarafından motosikletiyle birlikte yere düşürülen maktulün sanık ... tarafından yerde tekmelenerek ayağa kalkmasına ve kendisini savunmasına yönelik direncinin kırıldığı, olay esnasında ilk önce sanık ...'un tabancasını ateşlediği dikkate alındığında, sanık ...'un diğer sanık ... ile fikir ve irade birliği içerisinde hareket ederek eylem üzerinde fiili hâkimiyet kurmak suretiyle 5237 sayılı Kanun'un 37 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında olaya katıldığı belirlendiğinden, sanık ... hakkında kurulan hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır
V. KARAR
A. Sanıklar ... ve ... Haklarında Suç Delillerini Yok Etme, Gizleme veya Değiştirme Suçlarından Verilen Beraat Kararlarına İlişkin Bölge Adliye Mahkemesi Kararı Yönünden
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 268 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendi uyarınca oy birliğiyle İNCELENMEKSİZİN İADESİNE,
B. Sanıkar ..., ... ve ... Haklarında Suçluyu Kayırma Suçlarından Verilen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Dair Kararlara İlişkin Bölge Adliye Mahkemesi Kararı Yönünden
Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın hüküm niteliğinde olmaması nedeniyle temyiz incelemesine tabi olmadığı anlaşılmakla, katılanlar ... ve ... vekilinin temyiz istemi hakkında, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
C. Sanıklar ... ve ... Haklarında Kasten Öldürme Suçlarından Kurulan Mahkûmiyet Kararlarına İlişkin Bölge Adliye Mahkemesi Kararı Yönünden
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin, 28.09.2021 tarihli ve 2021/2160 Esas, 2021/2052 Karar sayılı kararında katılanlar vekilleri ve sanıklar müdafilerince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,
Hükmolunan ceza miktarları ve tutuklulukta geçirilen süreler dikkate alınarak sanıklar müdafilerinin tahliye taleplerinin REDDİNE,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Alaşehir Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
21.11.2022 tarihinde karar verildi