Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1312 Esas 2022/5549 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/1312
Karar No: 2022/5549
Karar Tarihi: 06.09.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1312 Esas 2022/5549 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2021/1312 E.  ,  2022/5549 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ


    TÜRK MİLLETİ ADINA


    Taraflar arasında görülen davada Gebze Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 25.06.2019 tarih ve 2018/898 E- 2019/609 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi'nce verilen 22.10.2020 tarih ve 2019/2144 E- 2020/1295 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, müvekkili şirket tarafından Solmaz Gümrük Müşavirliği A.Ş. adına 3. Şahıs Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalanan Gebze Lojistik Merkezinde bulunan Dilovası Gümrük Müdürlüğüne bağlı antrepo içerisinde 3. şahıslara ait malların muhafaza edildiğini, 30/09/2017 tarihinde saat 14:05'de bu antrepo içerisinde davalı şirket tarafından yapılan yangın sistemi yenileme çalışmaları sırasında sprinkler sisteminde meydana gelen teknik bir aksaklık nedeni ile antrepo içerisindeki bazı eşyaların dış ambalajında ıslanma meydana geldiğini ve ekspertiz incelemesi yapıldığını; meydana gelen olay nedeni ile müvekkili şirketçe sigortalısına 26/04/2018 tarihinde 15.783,88 EURO hasar tazminatı ödendiğini, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 15.783,88 EURO tazminatın ödeme işleyecek dövize uygulanacak en yüksek faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili, davaya konu somut olayın, 13.09.2017 tarihinde meydana geldiğini, ekpertiz şirketine olay ihbarının 24.11.2017 tarihinde yapıldığını, ilk ekspertizin ise olaydan yaklaşık (2,5) ay sonra, 27.11.2017 tarihinde gerçekleştiğini; müvekkili şirketin değişim öncesi, yangın sistemine erişimi ve sistemdeki suları boşaltması gibi bir eylemi olmadığını; tüm bu işlemlerin sigortalı teknik personeli tarafından yürütüldüğünü, müvekkil şirketin, sigortalının talimatı ve bilgisi dışında işlem yapmasının mümkün olmadığını, ağır kusurlu tarafın bizzat sigortalı Solmaz Gümrük Müşavirlik A.Ş. olduğunu, davacının taleplerini sigortalıya yöneltmesi gerektiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

    Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; olayın meydana gelmesinde davalı şirket çalışanlarının herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, davacının sigortalısı şirket görevlileri tarafından bildirilen ve projede görülen vanaların kapatıldığı, sigortalı şirket yetkilileri tarafından işe başlanması için onay verildiği, haksız fiil sonucu oluşan zararın tazmini için ilgilinin kusurlu olması ya da kanunen kusursuz sorumluluğun öngörülmüş olması gerektiği, davalı çalışanlarının kusurunun bulunmadığı gibi hasarın tazmini için kusursuz sorumluluk da öngörülmediği, hasardan sigortalının sorumlu olduğu, sigortalının talep edemeyeceği tazminatın onun yerine geçen davacı sigortacı tarafından da talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karara karşı, davacı vekili istinaf kanun yoluna başvuruda bulunmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, dava dışı sigortalıya ait antrepoda yangın sistemi yenileme çalışmaları kapsamında davalı şirketin sprinker değişimi işini yapacağı, bu işlemin yapılabilmesi için ilgili vananın kapatılması ve hattaki basınçlı suyun boşaltılmasının gerektiği, antrepoda (8) yangın söndürme hattı ve her hattın da ayrı kapatma ve boşaltma vanasının bulunduğu, dava dışı sigortalı şirket çalışanları tarafından projede görülen vanaların kapatıldığı, suyun boşaltıldığı, bu işlemin bir kaç saat sürdüğü ve su boşaltma işinin bitmesi beklendikten sonra dava dışı sigortalı şirket çalışanlarının onay vermesi üzerine davalı şirket çalışanının sprinker değişimi işine giriştiği, söküm başladığında basınçlı suyun antrepoya aktığı ve bir kısım mallara zarar verdiği, dava dışı sigortalı şirket çalışanlarının kapattığı vana projedeki vana olmasına rağmen bu vananın projede yanlış gösterildiği, bu nedenle de çalışma yapılan hattaki basınçlı suyun değil başka hattaki suyun boşaltılmış olduğu, doğru hattaki vananın kapatılması ve suyun boşaltılması sorumluluğunun dava dışı sigortalı şirket çalışanlarının olduğu, esasen bu işi de onların yaptıkları, davalı çalışanlarının bu işlere dahli bulunmadığı gibi bu konuda görevlerinin de bulunmadığı, bilirkişi raporuna göre dava dışı sigortalı şirket çalışanlarının olayda tamamen kusurlu oldukları, davalı şirket çalışanlarına atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı, hasarın tazmini için kusursuz sorumluluk halinin de öngörülmediği, davalı çalışanlarının eylemi ile zarar arasında illiyet bağının bulunmadığı, hasardan sigortalının sorumlu olduğu, sigortalının talep edemeyeceği tazminatın onun yerine geçen davacı sigortacı tarafından da talep edilemeyeceği, TBK'nun 66. Maddesine göre de davalının sorumluluk şartlarının oluşmadığı gerekçeleriyle HMK.'nun 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 06/09/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.






    MUHALEFET ŞERHİ


    Dava, sorumluluk sigortasından doğan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, dava dışı Solmaz…. A.Ş adına 3. şahıs mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalanan lojistik merkezinki antreponun yangın sisteminin yenileme çalışmalarının davalı şirket tarafından yapıldığı sırada sprinkler sisteminde meydana gelen su fışkırması nedeniyle sigortalının müşterilerine ait emtianın ıslanması ile oluşan zararın davacı tarafından zarar görene ödenmesi üzerine doğan rücuen tazminatın tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili ise, değişim öncesi davalının yangın sistemine erişim ve sistemdeki suları boşaltması gibi bir eylemi olmadığını, tüm işlemlerin sigortalının teknik personeli tarafından yürütüldüğünü, exspertiz raporunun aksine kaynak yapılmasını gerektiren bir durumda bulunmadığını, davalının iş sahibi sigortalının talimatı ve bilgisi dışında işlem yapmasının söz konusu olamayacağını, yangın söndürme sistemine ilişkin palanın elinde bulunmayan davalının hangi vananın hangi hatta ait olduğunu bilmesinin de mümkün olmaması nedeniyle zararın meydana gelmesinde davalının kusuru bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
    İlk derece mahkemesince, dava dışı sigortalı çalışanlarının yangın sistemindeki suyu boşalttıklarını söylemeleri üzerine yangın sisteminin onarımı ve/veya yenilenmesi işine başlayan ve dolayısıyla sigortalı adına iş yapan davalının zararın oluşmasında kusurunun bulunmadığı gibi, kusursuz sorumluluk durumunun da bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, BAM Hukuk dairesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bu karara yönelik davacı temyizi üzerine Dairemizce yapılan inceleme sonucu oy çokluğu ile Karar onanmıştır. Ancak kanaatimce olayla ilgili yapılan değerlendirme ve araştırma yeterli değildir.
    Şöyle ki:
    Yukarıda Belirtildiği üzere, somut olayda dava dışı sigortalı işlettiği antreponun yangın söndürme sisteminin onarımı ve/veya yenilenmesinin yapılması işini davalı şirkete vermiş, davalı şirkette üstlendiği söz konusu onarım ve/veya yenileme işini yaptığı sırada sistemden boşalan su antrepoya mal koyan üçüncü kişilerin zararına sebep olmuş ve mali sorumluluk sigortası gereği davacı üçüncü kişi zararını ödedikten sonra, davalıya rücu etmiş olduğundan öncelikle Davacı ... şirketinin davalıya rücu edip edemeyeceği saptanmalıdır. Bu saptamanın yapılabilmesi için davalının TBK m. 116 kapsamında dava dışı sigortalının yardımcısı olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Hemen belirtmek gerekirse, bu hükmün birinci fıkrasına göre: “Borçlu, borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya da yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna uygun surette bırakmış olsa bile, onların işi gördüğü sırada diğer tarafa verdiği zararı gidermekle yükümlüdür”.
    Bu hükümde yer verilen “… ya da yanında çalışanlar gibi” ibaresi yardımcı şahısların borçlunun birlikte yaşadığı kişiler ile yanında çalışanlardan ibaret olmadığını göstermektedir. Diğer bir ifade ile yardımcı kişiler sınırlı sayıda belirtilmeyip örnek olarak verilmiştir. Hemen belirtmeliyim ki, yardımcı kişi kapsamına, borcun ifasında borçluya yardım edenler girdiği gibi, borcun ifasının tamamen kendilerine bırakılan ve ikame edilen şahıs adı verilen kişilerde girer. Bir kimsenin yardımcı kişi sayılması için, borçlunun emri altında olması veya borçluyla bir sözleşme ilişkisi içinde bulunması da şart değildir. Yardımcı kişi gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilir. Zira, hükümde “gibi” denilmek suretiyle zikredilen kimselerin sınırlı olmadığı açıklanmıştır. Diğer taraftan yardımcı kişinin yardımcı kişi kullandığı durumlarda da borçlu TBK m. 116 uyarınca sorumlu olmalıdır (bu hususta bkz. OĞUZMAN M. Kemal/ÖZ M. Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt-I, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2011, s. 484 vd.).
    Bilindiği üzere davalının dava dışı sigortalının yardımcı kişisi olduğu saptanması halinde, sorumluluk sigortalısının sorumlu olmadığı hasarlardan yardımcının da sorumlu olması söz konusu olamayacağından bu gerekçe ile davanın reddi gerekir.
    Yapılan araştırma ve inceleme sonucu davalının yardımcı kişi olmadığı sonucuna varılması durumunda ise somut olayda belirtilen işlerle iştigal eden davalı şirket, TTK kapsamında tacir olup basiretli hareket etmek durumunda olduğundan, dava dışı sigortalı çalışanlarının sistemden suyu boşalttıklarını beyan etmelerine rağmen, yine de davalının suyun tamamen boşaltılıp boşaltılmadığını, yani borularda su kalıp kalmadığını kontrol etmesi gerekip gerekmediği hususunun da araştırılması gerekirken, araştırılmadan karar verilmesi de doğru olmamıştır. Zira bu husus kusurun belirlenmesinde önem arz etmektedir. Kanaatimce davalının işe başlamadan önce kontrol yükümlülüğünün bulunmadığı düşünülemez. O nedenle bu yönden kusuru bulunduğu düşünülmelidir. Bir an için böyle bir yükümlülüğünün bulunmadığı düşünülse bile suyun akmaya başlaması üzerine zararın oluşmaması için tedbir alması gerektiği gibi, zararın oluşmaya başlaması durumunda ise zararın artmaması için gerekli çabayı göstermesi, göstermemesi durumunda o oranda zarardan sorumlu olacağı TBK m. 114/2 hükmü ile haksız fiil hükümlerine yapılan atıf gereğidir. Hal böyle olmasına rağmen, mahkemece bu yönde de araştırma ve inceleme yapılmamıştır.
    Bu nedenlerden dolayı, BAM Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabullü gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddi doğru olmadığından BAM Hukuk Dairesince verilen kararın BOZULARAK kaldırılması gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun onama yönündeki görüşüne katılmamaktayım.





    Hemen Ara