Esas No: 2021/1387
Karar No: 2022/5755
Karar Tarihi: 12.09.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1387 Esas 2022/5755 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/1387 E. , 2022/5755 K.Özet:
Dava, davacı bankanın dava dışı şirkete kullandırdığı kredi sözleşmelerinden ilk ikisini davacının müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığını, borcun ödenmemesi üzerine asıl borçlu ve davalı hakkında başlatılan icra takibine davalının itirazının haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesi talebiyle açılmıştır. Davalı taraf ise, 27/10/2015 tarihli kredi borcunun tamamının davacı bankaya ödendiğini, 28/05/2014 tarihli kredi sözleşmesindeki kefaletin şekil şartına uygun olmadığını savunarak davanın reddine ve davacı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili ise, 21/06/2019 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiklerini beyan etmiştir. İlk derece mahkemesi feragat nedeniyle davanın reddine, asıl alacağın %20’si oranında kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi, davacının davasının feragat nedeni ile reddine ve dava konusu asıl alacak miktarının %20'si oranında kötü niyet
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Trabzon Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 15.10.2020 tarih ve 2020/129 E. - 2020/327 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan reddine-kabulüne dair Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi'nce verilen 29.12.2020 tarih ve 2020/1214 E. - 2020/1186 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı bankanın 28/05/2014, 27/10/2015, 13/03/2017 tarihli kredi sözleşmeleri ile dava dışı şirkete kullandırdığı kredi sözleşmelerinden ilk ikisini davacının müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığını, borcun ödenmemesi üzerine asıl borçlu ve davalı hakkında başlatılan icra takibine davalının itirazının haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, 27/10/2015 tarihli kredi borcunun tamamının davacı bankaya ödendiğini, 28/05/2014 tarihli kredi sözleşmesindeki kefaletin şekil şartına uygun olmadığını savunarak davanın reddine ve davacı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili, 21/06/2019 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiklerini beyan etmiştir.
İlk derece mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre, HMK'nın 307. ve 311. maddelerine göre feragatın tek taraflı bir işlem olup kesin bir hükmün hukuki sonuçlarını hasıl edeceği, bu nedenle davanın feragat sebebiyle reddi gerektiği, asıl üzerinde durulması gereken hususun davacının dava konusu takibi başlatmakta kötü niyetli olup olmadığı ve bu minvalde reddine karar verilen dava sonucunda davacı tarafın kötü niyet tazminatına mahkum edilip edilmeyeceği, itirazın iptali davasının reddi sonucu olarak kötü niyet tazminatına karar verilebilmesi için takip alacaklısı davacının dava konusu icra takibini başlatmakta haksız olmasının yeterli olmayıp kötü niyetle takip başlatmış olmasının gerektiği, takip başlatılmadan evvel takip miktarı kadar alacaklı olmadığını bilen veya bilmesi mümkün olan yani alacaklı olmadığını bilebilecek imkana sahip olan alacaklı tarafça başlatılan takibin kötüniyetli olduğu, bir başka anlatımla kötü niyetten bahsedebilmek için takip alacaklısının kişisel husumetle, kasten takip borçlusu hakkında takip başlatması şart olmayıp, ağır kusur sayılabilecek, basit bir inceleme ile takip borçlusunun borçtan sorumlu olmadığını tespit edebilecekken basit bir inceleme dahi yapmayarak borçtan sorumlu olmayan takip borçlusu hakkında takip başlatmasının da kötü niyet olarak kabul edileceği, somut olayda davacı takip alacaklısının bir banka, yani tüzel kişi olup kişisel husumet sebebi ile kasten takip borçlusu hakkında haksız takip başlattığından söz edilemeyeceği fakat davacı takip alacaklısının takibe konu kredi sözleşmesi ve bu sözleşmeye bağlı kefalet sözleşmelerinin tarafı, muhafaza edeni olduğu, takip başlatmadan evvel, basit bir inceleme ile davalının kredi veya kefalet sözleşmelerinde imzası bulunup bulunmadığını, dava konusu takip dosyasında yer alan borçtan davalının sorumlu olup olmadığını bilebilecek imkana sahip bir konumda olduğu, buna rağmen elindeki imkanları kullanmayıp takip konusu kredi sözleşmeleri ve bu kredi sözleşmelerine bağlı kefalet sözleşmelerini gerektiği gibi incelemediği ve davalıyı haksız bir şekilde icra tehdit ve baskısı altında bıraktığı, bu durumda davacının dava konusu takibi başlatmakta kötü niyetli olduğunun kabulü ve kötü niyet tazminatına mahkumiyeti gerektiği gerekçeleriyle davanın feragat nedeniyle reddine, asıl alacağın % 20’si oranında kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına karar vermiştir. Kararın taraf vekillerince istinafı üzerine üzerine, davacının harç muafiyeti olmadığından ilk derece mahkemesi kararı bölge adliye mahkemesince re’sen kaldırılmış, harca dair eksiklik davalı tarafından tamamlandıktan sonra yapılan yargılama sonucunda davanın feragat nedeniyle reddine, dava konusu asıl alacak miktarının % 20'si oranında kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, davalı tarafça yatırılan peşin ve nispi harcın davacı taraftan alınarak davalıya verilmesine, Harçlar Kanunun 22. maddesi uyarınca, alınması gereken karar ve ilam harcı ile başvuru harcı toplamının davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle; feragat hususunda yetkilendirilmiş vekil tarafından sunulan dilekçe uyarınca davadan feragat edilmiş olmasına, davadan feragat edilmesinin kötü niyet tazminatına hükmedilmesine engel teşkil etmemesine, kısa kararın aynen gerekçeli kararın hüküm fıkrasına geçirilmiş olması sebebiyle kısa karar gerekçeli karar arasında çelişki bulunmamasına, Harçlar Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca davacı tarafından yatırılmayan eksik harcın davalı tarafça ikmal edilebilecek olmasına, davacının yapılan takip uyarınca kötü niyetli olduğunun anlaşılmasına göre davacı vekilinin tüm istinaf itirazları yerinde olmadığı; davalı vekilinin istinaf itirazlarına gelince, Harçlar Kanunu'nun 32. maddesinde "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır" hükmüne yer verildiği, uyuşmazlık konusu olayda bu hükme istinaden davanın açılması sırasında davacı tarafça yatırılmayan peşin harç ve başvurma harcının davalı tarafından ikmal edildiğinin anlaşıldığı, ancak davalı tarafından yatırılan harçlara yönelik anılan madde hükmünün gerekçeli kararda gözetilmemesi isabetsiz ise de bu hususun yeniden yargılamayı gerektirmediği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, kaldırılan hükmün yerine geçmek üzere, davacının davasının feragat nedeni ile reddine, dava konusu asıl alacak miktarının % 20'si oranında kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Harçlar Kanunu hükümleri uyarınca alınması gereken, karar ve ilam harcı ile başvurma harcının mahsubuyla davalı tarafından fazlaca yatırılan miktarın davalıya iadesine, davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yatırılan yargılama gideri ile karar ve ilam harcı ve başvurma harcı toplamının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 12/09/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.