Esas No: 2021/1470
Karar No: 2022/5781
Karar Tarihi: 13.09.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1470 Esas 2022/5781 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/1470 E. , 2022/5781 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 13.04.2017 tarih ve 2014/15 E- 2017/327 K. sayılı kararın asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi'nce verilen 21.12.2020 tarih ve 2017/4007 E- 2020/2234 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili asıl davada, davacı hakkında toplamda 495.000.- TL tutarlı üç adet senede dayalı olarak İstanbul 10. İcra Müdürlüğü'nün 2012/591 (Eski İstanbul 8. İcra Müdürlüğü 2009/33179) esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, tehditlerle davacının takibe itiraz etmesinin engellendiğini, imzaların davacıya ait olmadığı anlaşıldığından Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduklarını ileri sürerek, İstanbul 10. İcra Müdürlüğü'nün 2012/591 esas sayılı dosyasına konu senetler nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, senetlerin iptaline, davalı aleyhine tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili asıl davada, davacının davalıya borçlu olduğunu, kanuni süresi içinde takibe itiraz etmediğinden takibin kesinleştiğini, davanın tamamen kötüniyetli olarak zaman kazanmak için açıldığını, imzaların davacıya ait olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
Davacı vekili birleşen davada, davacı hakkında 130.000.- TL tutarlı bir adet senede dayalı olarak İstanbul 10. İcra Müdürlüğü'nün 2012/593 (Eski İstanbul 8. İcra Müdürlüğü 2009/31153) esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, tehditlerle davacının takibe itiraz etmesinin engellendiğini, imzaların davacıya ait olmadığı anlaşıldığından Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduklarını ileri sürerek, İstanbul 10. İcra Müdürlüğü'nün 2012/593 (Eski İstanbul 8. İcra Müdürlüğü 2009/31153) esas sayılı dosyasına konu senet nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, senedin iptaline, davalı aleyhine tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili birleşen davada, davacının davalıya borçlu olduğunu, kanuni süresi içinde takibe itiraz etmediğinden takibin kesinleştiğini, davanın tamamen kötüniyetli olarak zaman kazanmak için açıldığını, imzanın davacıya ait olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin 07.12.2015 tarihli raporunda, birleşen davaya konu 30.04.2009 tanzim, 30.06.2009 vade tarihli 130.000.-TL miktarlı senet üzerindeki imzanın davacının eli ürünü olmadığı, asıl davaya konu diğer senetler üzerindeki imzaların davacının eli ürünü olup olmadığına dair tespit yapılamadığının bildirildiği, İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/368 esas sayılı dosyasında asıl davaya konu 29.05.2009 tanzim, 30.06.2009 vade tarihli 135.000.- TL miktarlı, 11.02.2009 tanzim, 20.05.2009 vade tarihli 110.000.- TL miktarlı, 09.01.2009 tanzim, 20.03.2009 vade tarihli 250.000.- TL tutarlı senetler üzerindeki imzaların davacının elini ürünü olmadığının tespit edildiği gerekçesiyle asıl davanın kabulü ile İstanbul 10. İcra Müdürlüğü’nün 2012/591 esas sayılı icra takibine konu 29.05.2009 tanzim, 30.06.2009 vade tarihli 135.000.- TL, 11.02.2009 tanzim, 20.05.2009 vade tarihli 110.000.- TL, 09.01.2009 tanzim, 20.03.2009 vade tarihli 250.000.- TL tutarlı senetler nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, senetlerin iptaline, davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, birleşen davanın kabulüne, İstanbul 10. İcra Müdürlüğü’nün 2012/593 esas sayılı icra takibine dayanak 30.04.2009 tanzim, 30.06.2009 vade tarihli 130.000.- TL tutarlı senet nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının ciranta olduğu ve imzanın davacıya ait olup olmadığını bilebilecek durumda olmadığı anlaşıldığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine, senetteki diğer cirantanın müracaat hakkını önleyecek şekilde karar verilemeyeceğinden senedin iptaline ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, yargılama sırasında Adli Tıp Kurumundan alınan raporda takip ve dava konusu senetlerden 30/05/2009 tanzim, 30/06/2009 vade tarihli, 130.000,00 TL bedelli senetteki imzanın davacının eli ürünü olmadığı, diğer senetler yönünden ise söz konusu imzaların basit tersimli olmaları nedeniyle davacının eli ürünü olup olmadığı yönünde daha ileri bir tespite gidilemediği yolunda görüş bildirildiği, İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi'nce Adli Tıp Kurumu’ndan alınan 04/02/2020 tarihli rapor ve ceza dosyası içerisinde bulunan savcılık aşamasında alınan İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı'nın düzenlediği raporlarda, yine 30/05/2009 tanzim, 30/06/2009 vade tarihli, 130.000,00 TL bedelli senetteki imza yönünden davacının eli ürünü olmadığı, asıl davaya konu üç adet senet yönünden ise herhangi bir tespit yapılmadığının bildirildiği, 01/10/2014 ve 22/05/2014 tarihli İstanbul Polis Kriminal Loboratuvarı raporlarında ise, takip ve dava konusu senetlerdeki imzaların davacı ...'un eli ürünü olmayıp adı geçenin hakiki imzaları model alınmak suretiyle takliden sahte olarak atılmış olduklarının tespit edildiğinden, ilk derece mahkemesince davanın kabulü yönünde verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 32.019,45 TL temyiz ilam harcının temyiz eden asıl ve birleşen davada davalıdan alınmasına,13/09/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Uyuşmazlık, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi, bu kararında temyiz incelemesi sonucunda onanması durumunda Bölge Adliye Mahkemesince hükmedilecek istinaf red harcı ile Yargıtayca hükmedilecek onama harcının maktu mu yoksa nisbi mi olacağına ilişkindir.
T.C. Anayasasının 73/3 maddesinde "Vergi, resim, harç vb. mali yükümlülüklerin Kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı",
492 sayılı Harçlar Yasası'nın 2. maddesinde "Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı",
(1) sayılı Tarifenin III karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde "Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı",
1/e maddesinde "yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, ve Yargıtay'ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı"
2.a maddesinde de "1. fıkra dışında kalan davalarla, taraf teşkiline imkan bulunmayan davalarda verilen esas hakkındaki kararlarla, davanın reddi kararı ve icra tetkik merciilerinin 1. fıkra dışında kalan kararlarında" maktu harç alınacağı düzenlenmiştir.
Bölge Adliye Mahkemelerinde işin esasını hüküm altına aldığı kararlar, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek verdiği ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlardır. Bu kararlar ise, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 6100 sayılı HMK 353/1-b-2,3 maddelerine göre davanın kabulü veya reddi yönünde verilen kararlardır. İlk Derece Mahkemesi Kararının İstinaf incelemesi sonucunda doğru bulunarak verilen "istinaf başvurusunun esastan reddi" kararı davanın esası hakkında verilen ve işin esasına bölge adliye mahkemesince girilip verilmiş ve icra edilecek bir karar değildir. İlk Derece mahkemesi kararı geçerliliğini sürdürmektedir. Bu itibarla konusu belli bir değere ilişkin davada, davalının istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı 1 sayılı Tarifenin III-1-a maddesinde ifade edilen "esas hakkında" karar niteliğinde bulunmadığından Bölge Adliye mahkemesince nisbi değil, maktu karar ve ilam harcının alınması gerekmektedir.
Başvurunun esastan reddinde, aslında davanın esasına girilmemekte, ilk derece mahkemesi kararı doğru bulunduğundan dava hakkında ayrıca karar verilmemektedir. Kanun koyucunun buradaki "esastan" ifadesini, istinaf başvurusu sırasında dilekçeye, harca, süreye vb. şekli hususlara ilişkin bir eksiklik olmaması, istinaf sebeplerinin incelenerek ilk derece kararında usul veya esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamasıdır. (Pekcanıtez-Usul-Medeni Usul Hukukun Sh. 2270 vd)
Keza İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı niteliğinde de değildir. (Pekcanıtez-Atalay-Özekes Sh. 583, Konuralp, Uluslararası Toplantı Sh. 260, Özekes-100 soruda İstinaf ve Temyiz sh. 99)
1) Sayılı Tarifenin III-1-e maddesi tasdik (onama) edilen kararlar için nisbi karar ve ilam harcı alınacağını düzenlemiş olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin kararı niteliğine göre nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi mümkün olmayıp bu nedenle de maktu harç alınmalıdır.
Aksi düşüncenin kabulü T.C. Anayasası'nın 73/3 maddesindeki "Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağına" ilişkin temel hükme de aykırılık teşkil edecektir ki vergi ve harç yükümlülüğü konusunda kıyas veya yorum yoluyla yükümlülük getirilmesi mümkün değildir.
Somut uyuşmazlıkta, nisbi değere tabi bulunan davada, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhinde davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ve nisbi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı hükmedilen karar ve ilam harcı yönünden yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir.
Diğer taraftan davalı, istinaf başvurusunun esastan reddi kararını temyiz etmiş olup, red kararının temyiz incelemesi sonucunda alınması gereken onama harcı (1) sayılı Tarifenin 2.a maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi Kararının, niteliğine göre maktu olmalıdır.
Bu halde, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki nisbi karar ve ilam harcının maktu karar ve ilam harcı olarak düzeltilmesi suretiyle HMK 370/1. maddesi gereğince kararın onanması, Daire onama ilamında da nisbi yerine maktu onama harcına hükmedilmesi gerekirken karar ve ilam harçları konusunda yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.