Esas No: 2015/191
Karar No: 2015/205
Karar Tarihi: 15.04.2015
Resmi belgede sahtecilik - Yargıtay 21. Ceza Dairesi 2015/191 Esas 2015/205 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet
1-Denizli Cumhuriyet Başsavcılığının 20.06.2008 tarihli iddianamesi ile katılanların babası olan sanık ..."ın 1993 yılında ... Altuntaş Turizm Sanayii ve Ticaret A.Ş"yi aile şirketi olarak kurduğu, eşi sanık ... ile oğlu sanık ..."ın da katılanlarla birlikte şirkette hissedar ve yönetim kurulu üyesi oldukları, 1999-2000-2001-2003-2004-2005 ve 2006 yılı olağan genel toplantılarının katılanlara haber verilmediği ve belirtilen tarihlere ait toplantı tutanaklarının katılanların yerine sanıklarca sahte olarak imzalandığı iddiası ile resmi belgede sahtecilik suçundan kamu davası açıldığı, 26.05.2008 tarihli ekspertiz raporuna göre, 1995-1996-1997-1998 ve 2002 yıllarındaki genel kurul toplantılarındaki imzaların katılanlara ait olduğu ancak 1999-2000-2001-2003-2004- 2005 ve 2006 tarihli tutanaklardaki imzaların katılanların eli ürünü olmayıp sahte oluşturulduklarının belirlenmesi, sanıkların aile şirketi olması nedeniyle karşılıklı güven esasına dayalı olarak imzaların sonradan tamamlanabildiğini bu nedenle katılanların bir kısım toplantılara katılmadıkları halde imzalarını sonradan tamamlamış olabileceklerini savunmaları, katılanların 1997-1998 yıllarından itibaren genel kurullardan haberdar edilmediklerini ve hiçbir toplantıya katılmadıklarını iddia ettikleri halde 2002 yılına ait toplantı tutanağındaki imzaların katılanların eli ürünü olduğunun anlaşılması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30.03.1992 gün ve 80/98 sayılı kararında açıklandığı ve Dairemizin benzer birçok kararında vurgulandığı üzere; belgelerde sahtecilik suçlarında kast, zarar vermek bilinci ve iradesi olarak kabul edilmelidir. Mağdurun önceden verdiği rıza üzerine onun imzasını taklit ederek kullanan fail de mağdura zarar vermek bilinci bulunmayacağından kastın varlığı ileri sürülemez. Ancak doğal olarak, rıza üzerine başkasının imzasını taklit eden failin, mağdura herhangi bir zarar vermeyeceği kanısı ile hareket ettiği sabit olmalıdır. Mağdurun rızasının kastı ortadan kaldırabilmesi için fiilin işlenmesinden önce açıklanması zorunludur. Mağdurun rızası açık olabileceği gibi zımni de olabilir. Özellikle iki kişi arasındaki ilişkiler, böyle bir rızanın varlığını ciddi olarak kabule elverişli olduğu takdirde, bu rızaya dayanarak başkasının imzasını atan kimse de suç kastının varlığı kabul olunamaz.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, katılanların 2002 yılına ait toplantı tutanağını imzalamış oldukları hususu da dikkate alınarak 1999-2006 tarihleri arasında şirkette fiilen görev yapıp yapmadıkları, genel kurul toplantıları dışında şirkete ait başka işlemlerde imzalarının bulunup bulunmadığı, toplantılarda alınan kararların ve yapılan sermaye artırımlarının katılanlar zararına bir durum yaratıp yaratmadığı araştırılıp, imzaların başkaları tarafından tamamlanmasına yönelik açık veya zımni bir rıza gösterilip gösterilmediğinin irdelenmesi, ayrıca anonim şirketlerin genel kurul toplantı ve karar yeter sayısını düzenleyen 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 372. maddesinde "Umumi heyetler bu kanunda veya esas mukavelede aksine hüküm bulunan haller hariç olmak üzere şirket sermayesinin en az dörtte birini temsil eden pay sahiplerinin huzuriyle toplanırlar, ilk toplantıda bu nisap hasıl olmadığı takdirde tekrar toplantıya davet edilirler, ikinci toplantıda hazır bulunan pay sahipleri, temsil ettikleri sermayenin miktarı ne olursa olsun, müzakere yapmaya ve karar vermeye salahiyetlidirler." şeklindeki düzenleme dikkate alınarak, 1999-2006 arası dönemde sanıkların ve katılanların şirketteki konum ve yetkileri ile pay oranlarının ticaret sicilinden sorulup, şirket ana sözleşmesi de bu yönden incelenerek, katılanların belirtilen dönemlerdeki genel kurullara katılma zorunluluğu ve yokluklarında karar alınabilmesinin mümkün olup olmadığı belirlenerek, eylemlerin faydasız sahtecilik yönünden de değerlendirilmesi gerektiği ve sübutu halinde sahteliğe konu olağan genel kurul toplantı tutanaklarının 5237 sayılı TCK"nun 207. maddesinde düzenlenen özel belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilmeden eksik inceleme ile suç vasfında da yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,
2- Kabule göre de;
TCK"nun 43. maddesi uyarınca temel cezadan 1/4 oranında artırım yapılırken cezanın "2 yıl 6 ay" yerine, "2 yıl 4 ay" olarak belirlenmesi,
Yasaya aykırı olup sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün tebliğnamedeki isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 15.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.