Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/1867 Esas 2012/3511 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/1867
Karar No: 2012/3511
Karar Tarihi: 22.05.2012

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/1867 Esas 2012/3511 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davalı kooperatif, kredi borcu nedeniyle müvekkili hakkında icra takibi başlatmış ancak takipte kullanılan senetlere dayanarak borcu olmadığını ve yapılan ödemelerin istirdat edilmesini talep eden davacıya, mahkeme tarafından hak verildiği belirtiliyor. Ancak, dava sürecinde yapılan incelemede, senetlerin metninde ve ilişkili olduğu kredi sözleşmesinde davacının müşterek borçlu olduğunun belirtildiği ortaya çıkıyor. Bu nedenle, dava hükümsüz sayılıyor ve davalı kooperatifin kefil olarak ödediği miktarın tamamını, kullanılan kredinin asıl borçlusundan isteyebileceği belirtiliyor. Ancak, müşterek borçlu ve müteselsil kefil olan diğer davalılar yönünden dava rücu davası olduğundan, kefillerin sorumluluğu her bir kefile düşen pay ile sınırlıdır. Bu nedenle, kredi ile takip konusu yapılan senetler arasındaki bağın kurulması, banka kayıtları üzerinde inceleme yapılması, kooperatif tarafından yapılan ödeme olup olmadığının belirlenmesi gerektiği ve eksik incelemeye dayalı karar verilmesinin doğru olmadığı ifade ediliyor.
Kanun maddeleri: Borçlar Kanunu'nun 487/2. maddesi, 488. maddesinin ikinci cümlesi.
23. Hukuk Dairesi         2012/1867 E.  ,  2012/3511 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki menfi tespit-istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    -K A R A R-
    Davacı vekili, müvekkili hakkında davalı kooperatifçe icra takibi başlatıldığını, takibe konu senetler nedeniyle borcu bulunmadığını, senetlerin sözleşmeye bağlı olarak teminat amacıyla verildiğini, bu senetlere dayanılarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapılamayacağını, buna rağmen dosyaya ödeme yapıldığını savunarak, takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, yapılan ödemelerin istirdatına ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davacı vekili, 26.04.2011 tarihli dilekçesi ile talebini miktar yönünden ıslah etmiştir.
    Davalı vekili, takibe konu senetlerin kredi borcunun ödeme aracı olarak borçlular tarafından müvekkiline verildiğini, senetlerin teminat olarak verildiğinin davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları, toplanan kanıtlar, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı alacaklının senetlerin yetkili hamili olduğunu kanıtlayamadığından kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip hakkı bulunmadığı, senetlerde lehdar Halk bankası olduğundan davacının davalıya borçlu olmadığı, takipten önce ve sonra yapılan ödemelerin iadesini isteyebileceği gerekçesi ile, davanın kabulüne, takip nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespitine ve 6.916,17 TL"nin davacıya iadesine karar verilmiştir.
    Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
    1-Davalı vekilinin temyizi yönünden:
    Dava, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takibe konu senetler nedeniyle borçlu olunmadığı ve yapılan ödemelerin istirdatına karar verilmesi talebine ilişkindir.
    Takip konusu senetlerin metninde, senet bedelinin Türkiye Halk Bankası ... Şubesinden nakden alınan bedele karşılık müşterek borçları olduğu, bu bedeli vadesinde banka şubesi emrine ödeyecekleri ve her birinin zimmetine müşterek ve müteselsil borçlu ve müşterek kefil oldukları yazılıdır. Dosyaya sunulan kredi sözleşmesi incelendiğinde de davacı ve davalının müşterek ve ve müteselsil borçlu ve kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladıkları anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalının senetlerin yetkili hamili olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de yukarıda özetlenen ve tarafların taahhüdünü içeren senet metni ve senetlerin ilişkili olduğu iddia olunan kredi sözleşmesi karşısında varılan sonuç doğru değildir.
    Davalı kooperatifin kefil olarak ödediği miktarın tamamını, kullanılan kredinin asıl borçlusundan isteyebilmesi mümkündür. Ancak, "müşterek borçlu ve müteselsil kefil" olan diğer davalılar yönünden dava, rücu davası olduğundan, B.K."nun 487/2.maddesi atfı gereğince 488. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca kefillerin sorumluluğu her bir kefile düşen pay ile sınırlıdır. Bu durumda, öncelikle kredi ile takip konusu yapılan senetler arasındaki bağın kurulması, gerektiğinde banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak kredi borcunun ödenip ödenmediğinin belirlenmesi, kooperatif tarafından yapılan ödeme olup olmadığı, varsa miktarının, bankacılık konusunda uzman bir bilirkişiden alınacak açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor ile belirlenmesi ve oluşacak uygun dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı, yanılgılı gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    2-Davacı vekilinin temyizi yönünden:
    Bozma nedenine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harçların istek halinde taraflara iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




    Hemen Ara