Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/1119 Esas 2012/3462 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/1119
Karar No: 2012/3462
Karar Tarihi: 15.05.2012

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/1119 Esas 2012/3462 Karar Sayılı İlamı

23. Hukuk Dairesi         2012/1119 E.  ,  2012/3462 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi


    Taraflar arasındaki asıl ve birleşen itirazın iptali davalarının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

    -K A R A R-

    Davacı vekili asıl ve birleşen davalarda, müvekkilinin evsel ve endüstriyel alanda atık su arıtma faaliyeti yürüttüğünü, kooperatif üyesi olan davalı şirketin, almış olduğu bu hizmetin bedelinin tahsili amacıyla hakkında başlatılan icra takibine, haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, davalının itirazının iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili asıl ve birleşen davalarda, davacı tarafın kestiği faturalara yasal süresi içerisinde itiraz ettiklerini, bu nedenle faturaların tek başına borç doğuran belge niteliğinde olmadıklarını, kooperatif üyelerinin parasal yükümlülüklerinin ancak genel kurul kararıyla belirlenebileceğini, bu konuda usulüne uygun olarak alınmış bir genel kurul kararı olmadığını ve talep edilen faizin hukuki dayanağının bulunmadığını savunarak, asıl ve birleşen davaların reddini istemiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davalı şirketin atık sularının davacı kooperatif tarafından arıtıldığı, kooperatifin 02.06.2007 tarihli genel kurulunda işletme bedelleri ve ödenme usulünün belirlendiği, davalı şirket tarafından bildirilen atık su miktarına göre davalı şirketin kooperatife 47.566,41 TL borçlu bulunduğu, genel kurulda faiz miktarının karalaştırıldığı, bu nedenle temerrüt için ayrıca ihtara gerek olmadığı gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davaların kabülüne, iptal edilen kısımlar yönünden icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında da değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.
    Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
    HUMK" nun 381. maddesi gereğince mahkeme, hazır olan tarafların iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Kararın tefhimi en az, aynı yasanın 388. maddesinde belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması
    suretiyle olur. HUMK" nun 388/son maddesi gereğince de istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
    Yine aynı Kanun" un 389. maddesinde de hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunluluğu tekrarlanmıştır. Aynı maddenin son fıkrası gereğince zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli bir süre içinde yazılması mümkündür. Bu gibi hallerde, HUMK" nun 388. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararın birbirine uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratıp " hüküm "le amaçlanan kamu düzeni ve barışını sağlama hedefine ulaşmayı engelleyecek; yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HUMK" nun yukarda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum ortaya çıkaracaktır. Hal böyle olunca, kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki uyumluluğun doğrudan kamu düzenini ilgilendirdiği açık ve gözetilmesi de yasa ile hakime yüklenmiş bir görevdir.
    Temyize konu birleştirilen ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/247 esas sayılı davasında, kısa kararda, (C) bendinin (c) alt bendinde “davanın kabulü ile ... 9. İcra Müdürlüğünün 2007/11692 esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, 9.858,99 TL asıl alacak ile asıl alacağa 05.10.2007 takip tarihinden tahsil gününe kadar yürütülecek değişen oranlarda avans faizi, 5,00 TL matbu evrak gideri, icra gideri ve vekalet ücreti ile birlikte sınırlı olarak iptaline ve hüküm altına alınan alacak miktarının %40"ı üzerinden hesaplanan 3.943,59 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya ödenmesine” şeklinde karar verildiği halde, gerekçeli kararda adı geçen dava ile ilgili herhangi bir hüküm kurulmamış olması, yukarıda açıklandığı üzere; kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olup, kararın öncelikle bu nedenle bozulması gerekmiştir.
    2) Bozma nedenine göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.05.2012 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    KARŞI OY
    Mahkemece, kısa kararda, birleştirilen ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesi" nin 2008/247 esas sayılı dosyasına konu icra dosyalarından ... 9. İcra Müdürlüğünün 2007/11692 sayılı icra dosyası ile ilgili hüküm kurulduğu halde, gerekçeli kararda bu icra dosyası ile ilgili her hangi bir hükme yer verilmemiştir.
    Hüküm davalı vekilince temyiz edilmiş, davacı vekili 25.02.2010 tarihli temyize cevap dilkçesinde, hükümün onanmasına karar verilmesini istemiştir.
    Gerekçeli kararın kısa karara aykırı olması bozma sebebidir. Ancak davacı kendisine tebliğ edilen ve aleyhine bulunan gerekçeli kararı temyiz etmemiş, böylece davalı yararına usüli kazanılmış hak doğmuştur. Kısa karar lehine, ancak gerekçeli karar aleyhine olan davacı gerekçeli kararı temyiz etmediğinden gerekçeli karar kesinleşmiştir.
    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasına karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.








    Hemen Ara