Esas No: 2021/4787
Karar No: 2022/6316
Karar Tarihi: 26.09.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/4787 Esas 2022/6316 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/4787 E. , 2022/6316 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Trabzon 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 24.09.2020 tarih ve 2015/780 E. - 2020/549 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı limited şirketin ortağı olan davalıların her birinden 107.500.- TL olmak üzere toplam 215.000.- TL'lik hisse senedini 2011 yılı Kasım ayında satın aldığını ancak, davalıların ana sözleşme değişikliğine gideceklerinden hisse devrinin de o zaman yapılmasının uygun olacağı gerekçesiyle hisseleri devretmediklerini, müvekkilinin davalılara güvenerek, 12.10.2011, 30.11.2011 ve 29.11.2011 tarihlerinde 18.300, 97.000.- ve 100.000.- TL ödeme yaptığını, hisse devri yapılana kadar da şirket ortağı ve müdürü tarafından imzalanan 200.000.- TL'lik çekin müvekkiline verildiğini, birkaç ay şirketin fiili ortağı olan müvekkiline kâr payı gönderdiklerini, 2012 yılı Temmuz ayında ise şirketin tek mal varlığının zararına satıldığını ancak, satıştan alınan paradan müvekkilinin hissesine düştüğü belirtilen 35.000.-TL zarar miktarı düşüldükten sonra kalan 180.000.- TL'nin ödeneceği belirtilmesine rağmen sadece 28.000.- TL ödeme yapıldığını, davalılardan ödeme yapılması istenildiğinde ise ödemeye yanaşmadıklarını, şirket adına verilen çekin bankaya ibrazında da karşılığının olmadığının anlaşıldığını, şirket hakkında icra takibi yapıldığını ancak, şirketin mal varlığının bulunmadığını, hisse devri imkanı da kalmadığından ihtar çekmeye gerek kalmadan müvekkilinin sözleşmeden döndüğünü ve ifa ettiği edimi geri istediğini, davalıların hisse devri yapacakları vaadiyle müvekkilinden para aldıklarını, davayı davalıların limited şirket ortağı olmaları olgusuna değil, iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde davalıların edimlerini yerine getirmemeleri olgusuna dayandırdıklarını ileri sürerek, 35.000.- TL zarar olarak açıklanan alacak yönünden HMK'nın 107/2 maddesi gereği talep sonucu belirleme hakkı saklı kalmak kaydıyla her bir davalıdan 76.000.- TL'nin paranın ödendiği 30.11.2011 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, ... vekili, görev, yetki, husumet ve zamanaşımı itirazında bulunmuş, davanın usul ve esastan reddini istemiştir.
Diğer davalı, görev ve yetki ve zamanaşımı itirazında bulunmuş, davanın usul ve esastan reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının davadışı Alp-Taş Limitet Şirketi'ne ortak olmak amacıyla şirket hissedarları olan davalılar ... ve ...'a bu şirkete gayri resmi ortak olmak amacıyla para ödemesi yaptığı ve bu ödemeler karşılığında teminat olarak keşidecisi bu şirket olan 200.000,00 TL'lik çek aldığı, davacının bu şirketteki gayri resmi hissedarlık ilişkisinin belirli süreyle devam ettiği, bu sürede her ay hissesine düşen payının kendisine gönderildiği, şirketin bayiliğini yaptığı Burger King'in Samsun ilinde başka bayiler açmış ve açacak olması sebebiyle şirketin işlerinde azalma meydana gelmesi üzerine şirketin bayilik ilişkisinin tasfiye edildiği, davacı teminat amacıyla aldığı çeki tahsil etmeye çalışsa da şirketin tasfiye edilen bayiliği haricinde bir malvarlığının bulunmaması sebebiyle tahsil edilemediği, davadışı şirkete gayri resmi ortak olduğu anlaşılan davacının şirket defterlerinde yapılan bilirkişi incelemesi itibariyle tasfiye sonrasında talep edebileceği bedelin 7.837,55 TL olduğu, davalıların bu bedelden 1/2 oranında sorumluluklarının bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 7.837,55 TL alacağın her bir davalıdan 1/2 oranında dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Karar, taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve özellikle davacının şirketten kâr payı aldığının kabulü ve alacak talebini 02/02/2018 dilekçe ile bilançoda ortaya çıkacak değerin %10 hisse bedeline dayandırmış olmasına göre davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2- 5219 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu karar tarihinde yürürlükte bulunan HUMK'un 42. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı, 5236 sayılı Kanun'un 19. maddesiyle HUMK'a eklenen Ek-Madde 4'te öngörülen yeniden değerlendirme oranı da dikkate alındığında 2020 yılı için 3.920,00 TL'dir. Mahkeme tarafından her bir davalı yönünden davanın kabulüne karar verilen miktar 3.918,78 TL olup yukarıda yazılı madde hükmüne göre temyiz sınırının altında kaldığı anlaşılmaktadır. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi 01.06.1990 gün, 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden davalılar vekillerinin temyiz istemlerinin miktardan reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin temyiz istemlerinin miktar yönünden REDDİNE, dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden davalılara iadesine, 26/09/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davacı, dava dışı limited şirket hisselerini 215.000.00 TL bedelle davalılardan Kasım 2011 tarihinde gayriresmi satın aldığını, davalıların esas sözleşme değişikliği yapacaklarını, bu nedenle resmi işlemlerin daha sonra tekemmül ettirileceğini beyan ettiklerini, şirkete fiilen ortak olduğunu, kısa bir süre kâr payı adı altında kendisine ödeme yapıldığını, Temmuz 2012 tarihinde şirketin yegane mal varlığı olan işyerinin zarar nedeniyle satıldığını akabinde şirketin tasfiye edildiğini, beyanla usulüne uygun limited şirket hisse devri yapılmadığından ödediği bedelin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalılardan tahsili, mümkün görülmediği takdirde şirket tasfiye payından hissesine düşen kısmın ödenmesine karar verilmesini Asliye Ticaret Mahkemesine açtığı dava ile istemiştir.
Asliye Ticaret Mahkemesince, davanın geçersiz limited şirket hisse devri nedeniyle sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ödenen bedelin davalılardan istirdadı istemine ilişkin ve davanın bu niteliğine göre görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, karar Dairenin 22.04.2015 tarihli kararı ile onanmak suretiyle kesinleşmiş, bu aşamadan sonra yargılamaya Asliye Hukuk Mahkemesince devam edilmiştir.
Yargılama sonucunda Asliye Hukuk Mahkemesince, davacının dava dışı şirket ortağı olduğu, şirketin tasfiye edildiği gerekçesiyle tasfiye payına hükmedilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde terditli talepte bulunarak, hisse devir sözleşmesinin geçersiz oluşu nedeniyle ödediği bedelin istirdadı veya şirketin tasfiyesi nedeniyle tasfiye payının tahsilini istemiş olup Asliye Ticaret Mahkemesince davanın geçersiz sözleşme nedeniyle ödenen bedelin istirtadı niteliğinde olduğu kabul edilerek görevsizlik kararı verilmiş, bu karar derecattan geçmek suretiyle kesinleşmiştir.
Artık bu aşamadan sonra görevli Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın, limited şirket hisse devrinin geçersiz olması nedeniyle ödenen bedelin istirdatı niteliğinde görülerek çözümlenmesi gerekirken, yazılı şekilde davacının ortak olduğunun kabulü ile tasfiye payına hükmedilmesi doğru değildir.
Yerel Mahkeme kararının açıklanan nedenle davacı lehine bozulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davacının temyiz isteminin reddi ile kararın onanmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.