Esas No: 2021/1961
Karar No: 2022/6290
Karar Tarihi: 26.09.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1961 Esas 2022/6290 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/1961 E. , 2022/6290 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 06.06.2018 tarih ve 2014/18 E. - 2018/765 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce verilen 24.12.2020 tarih ve 2018/2559 E. - 2020/1363 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi katılma yoluyla davacı vekili ve davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili asıl davada; davacı ile Özeke ... A.Ş. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesini davalı ...'ın müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, kredi borçlusunun kredi koşullarına uymaması, borcun zamanında ödenmemesi sebebi ile kredi hesaplarının kat edilerek Eyüp 9. Noterliği'nin 21/11/2013 tarihli ihtarnamesinin keşide edildiğini, ihtarnamenin tebliğine rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını, ödenmeyen kredi alacağının tahsilini teminen borçlu firma ve kefil hakkında İstanbul 9. İcra Dairesi'nin 2013/27750 esas sayılı dosyası üzerinden genel haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu ...'ın itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, davalının itirazının iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl davada davalı vekili; dava konusu alacağın dayanağı olarak gösterilen genel kredi sözleşmesi ve hesap kat ihtarından anlaşılacağı üzere, işlemlerin şube tarafından yürütüldüğünü, şubenin merkeze bağlı olmakla birlikte dış ilişkilerinde bağımsız olduğunu, buna karşılık davanın işlemlerde ve icra dosyasında taraf ehliyeti olmayan Ziraat Bankası A.Ş. adına açıldığını, davanın banka merkezi adına açılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, aynı ihtarname ile alacağın asıl borçlu ve kefillerden talep edilmesinin TBK'nın 590/3 maddesinde yer alan yasal düzenlemeye aykırı olduğundan, kefalet alacağının davalı yönünden henüz istenebilir olmadığını, müvekkilinin kefalet sözleşmesindeki yazıların kendi eli ürünü olup olmadığını hatırlamadığını, kefaletin bu yönüyle geçerli olduğunu, eş rızasının sözleşme tarihi sonrasında ve müvekkili yanıltılmak suretiyle alındığını, bu durum fark edilerek tarihin düzeltilmeye çalışıldığını, bu nedenle kefaletin geçersiz olduğunu, asıl borçlu daha önce temerrüde düşürülmeden aynı ihtar ile borçlu ve kefilin temerrüde düşürülmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle müvekkili açısından alacağın muaccel olmadığını, sözleşmedeki kefalet limitinin asıl borçlunun sorumluluğundan fazla olması nedeniyle hükümsüz olduğunu, 70 yaşında ve ağır şeker hastası olan müvekkili yanıltılmak suretiyle alınan imza nedeniyle kefaletin TBK'nın 30. maddesi kapsamında geçersiz olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili; asıl davaya konu kredi sözleşmesi nedeniyle başlatılan takip asıl borçlu şirketin ödeme emrine ilişkin tebligatın usulsüz olduğu yönündeki şikayeti üzerine mahkemece şikayetin kabulüne ve ödeme emrinin iptaline karar verildiğini, karar gereğince borçlu şirkete yeniden ödeme emri tebliğ edildiğini, davalının borca, faize ve tüm ferilerine itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, itirazın haksız ve mesnetsiz olduğunu belirterek, davalı şirketin itirazının iptali ile takibin devamına, alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen dava davalısı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; davacı ile birleşen dosya davalısı Özeke Demir San. ve Tic. A.Ş. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin şirket adına ve kefil olarak şirket yetkilisi olan ... tarafından müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı, şirket yetkilisi olması sebebiyle eş rızası gerekmemesine rağmen eş rızasının da alındığı, bilirkişi incelemesinde kefalet el yazılarının davalının eli ürünü olduğunun belirtildiği, davacı tarafından davalı şirkete kullandırılan kredinin geri ödenmemesi üzerine her iki davalı hakkında icra takibi başlatıldığı, her ne kadar davalı şirket hakkında İstanbul 2. ATM'nin 2016/1215 esas sayılı dava dosyasında iflas kararı verilmiş ise de, söz konusu iflas kararının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/916-2018/838 sayılı kararı ile kaldırıldığı, yargılamanın halen derdest olduğu, iflas dosyasının da kapatıldığı, bilirkişi raporlarına göre davacının her iki davalıdan icra takip tarihi itibariyle 1.445,722,12 TL asıl alacak, 4.417,48 TL işlemiş faiz, 220,87 TL BSMV olmak üzere toplam 1.450.360,47 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama sırasında davaya konu çeklerin davacıya iade edildiği gerekçesiyle de gayri nakdi alacağa ilişkin dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, davalılar vekili ile davacı vekili istinaf etmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince; davalının imzaladığı kefalet sözleşmesinin yasanın aradığı tüm şekil şartlarını taşıdığı ve geçerli olduğu, bilirkişi raporu ile kefalet sözleşmesindeki yazıların davalının eli ürünü olduğu tespit edildiği, kefilin eş rızasına ilişkin tutanağın tarih kısmında 08.01.2013 olarak düzeltme mevcutsa da, eşin tarih düzeltmesine ilişkin ikinci bir imzası alındığı, eş rızasının sözleşme tarihi sonrası başka bir tarihte verildiğine yönelik başkaca bir delil de bulunmadığı, kefalet limitinin asıl borçlunun sorumlu olduğu tutardan fazla olması, kefaletin geçerliliğini etkilemeyeceği, davalı basiretli bir tacir olarak yetkilisi olduğu şirket adına çekilen krediye şahsen de kefil olduğunu, davalının kefalet sözleşmesini hata sonucu imzaladığına yönelik hiçbir delil bulunmadığı, asıl borçlu ile birlikte kefile de kat ihtarı tebliğ edilmiş olup, verilen sürede borcun ödenmediği, asıl borçlu ile birlikte kefile de kat ihtarı tebliği, davalı kefilin temerrüde düşmesi için yeterli olduğu, sözleşmenin 35/b maddesi hükmü ile, "...borçlunun taahhütlerini yerine getirmemesi, banka veya diğer finans kurumlarına olan borçlarını ödemede temerrüde düşmesi.... hallerinde kredinin muaccel hale geleceğinin ve hesabın kat edilmesine bankanın yetkili olduğunun" kabul edilmiş olması nedeniyle, davacının spot kredinin vadesi dolmadan kat ihtarı suretiyle krediyi geri çağırma yetkisinin bulunduğu, uyuşmazlığa konu kredi 11.01.2014 vadeli spot kredi niteliğinde olup, fiilen uygulanan faiz oranının %8,25 olduğu, kredi, vadesinden önce geri çağrılarak takibe konu edildiğinden vade sonuna kadar sorumlu tutulabileceği faiz oranı, krediye fiilen uygulanan %8,25 oranındaki faiz oranı olduğu, sözleşmenin 6/a, 21/c ve 36. maddesi hükmü ile uygulanacak temerrüt faiz oranlarına dair davacı banka yönergesi doğrultusunda, cari akdi faiz oranı olan %11 oranının %100 fazlası olan %22 oranı temerrüt faizi esas alınarak yapılan hesaplama doğrultusunda karar verildiği, kat ihtarındaki tutar, mahkeme açısından bağlayıcı olmayıp, tespit edilecek gerçek alacak tutarı esas alınması gerektiği gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ( katılma yoluyla ) ile davalılar vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, katılma yoluyla davacı vekili ve davalılar vekilinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 74.305,59 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, aşağıda yazılı bakiye 42,80 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 26/09/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.