Esas No: 2021/2351
Karar No: 2022/6324
Karar Tarihi: 27.09.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/2351 Esas 2022/6324 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/2351 E. , 2022/6324 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 44. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 07.06.2017 tarih ve 2015/585 E. - 2017/602 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi'nce verilen 04.02.2021 tarih ve 2020/225 E. - 2021/95 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalıların ortağı olduğu ortak girişime mal satarak teslim ettiğini, söz konusu satışa ilişkin olarak 3 adet fatura tanzim ederek davalılara gönderdiğini, davalıların fatura içeriğine itiraz etmediklerini, 3.500.000.- TL ödeme yaptıklarını bakiyenin ödenmemesi üzerine 26.11.2014 tarihinde ihtarname gönderilerek bakiye tutarın ödenmesinin talep edildiğini, taraflar arasındaki alacak borç ilişkisinin mal alım satımından kaynaklandığını, borcun ödenmemesi üzerine başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptalini ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilleri, davacının davalıların oluşturduğu iş ortaklığının taşeronu olarak çalıştığını, devam eden iş ve güven ilişkisi nedeniyle davacıya 3.500.000.- TL ödeme yapıldığını, bakiye bedelin ise davacının eksik ifası ve yapmış olduğu imalatlardan kaynaklanan işçilik ve kanundan kaynaklanan prim ve vergi yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle yapılmadığını belirterek, davanın reddini ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; tarafların kayıtları karşılaştırıldığında takibe dayanak yapılan 31.12.2011 tarih 2.664.504,90 TL bedelli ve 30.07.2012 tarih 1.433.095,55 TL bedelli 2 adet faturanın davalıların ortağı olduğu iş ortaklığının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, 3.500.000,00 TL ödeme bakımından da taraf kayıtlarının birbirini doğruladığı, davacı tarafça düzenlenen faturaların tamamının mal satımına ilişkin olduğu, taşeronluk ile ilgili olmadığı, faturaların ortaklığın defterlerinde de mal satışı olarak kabul edilip defterlere işlendiği taraf kayıtları arasındaki uyuşmazlığın 09.08.2012 tarih ve 2.075.593,98 TL bedelli faturadan kaynaklı olduğu, davalı taraf vekilleri bu işlemin dava dışı Şenbay firması tarafından iş ortaklığı adına kesilen 3 adet fatura olduğunu ileri sürdüğü, Şenbay firmasınca düzenlenen fatura bedelleri toplamının 2.075.593,99 TL olduğu, ortaklık kayıtlarında 88 yevmiye no.lu kaydın davacı taraf faturasıyla birebir aynı tutar olmasına karşın, dava dışı şirkete ait 3 adet fatura bedelinin toplamının ise 1 kuruş farklı olduğu, mahsup fişindeki tutar ile ticari defterlerdeki tutarın farklı olmaması gerektiği, iş ortaklığına ait Ağustos 2012 dönemi BA formunda 1.758.977,00 TL olarak davacı adına bildirim yapıldığı, birbirini doğrulayan defter kayıtları uyarınca taraflar arasında satım akdine dayalı olarak kurulan ticari ilişki neticesinde davacının takibe dayanak yaptığı faturalardan ötürü takipte talep edilen tutar kadar 2.673.194,43 TL alacağının olduğu, davacı tarafından takip öncesinde davalılara 26/11/2014 tarihli ihtarnamesi gönderilerek faturadan doğan alacağın 7 gün içinde ödenmesi talep edildiği, ihtarname davalılara 05.12.2014 tarihinde tebliğ edildiği, verilen süre gözetildiğinde davalıların 13.12.2014 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü, ancak takibin 12.12.2014 tarihinde başlatıldığı, takip öncesinde davalıların temerrüdünün gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne takibe itirazın kısmen iptaline, takibin 2.673.194,43 TL üzerinden devamına, icra inkar tazminatına, davalıların kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davalılar, davacının düzenlemiş olduğu faturaları işçilikli kesmesi gerekirken, SSK prim, vergi ve stopaj düzenlemelerinden kaçmak için faturaları işçilik bedelleri olmaksızın kestiğini beyan ettiği, bu konuda davacı ... davalı arasında yapılmış bir sözleşme bulunmadığı, davalının öncelikle bu konuda yapılmış bir sözleşmenin varlığını ispatlaması gerektiği, davacının, fatura düzenlenmesi ve tebliğ edilmesi ödeme talebini içermedikçe temerrüt oluşturmayacağı, TBK’nın 117/1 maddesi uyarınca muaccel borcun borçlusu alacaklının yöntemine uygun ihtarıyla temerrüde düşeceği, somut olayda davacı şirket tarafından düzenlenen 3 adet faturada fatura bedelinin ödenmesi yönünde bir talep bulunmadığından soyut fatura tebliğinin de temerrüt oluşturmayacağı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davalılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, faturaya dayalı olarak başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı, icra takibinde işlemiş faiz talebinde bulunmuş, İlk Derece Mahkemesince davacının işlemiş faiz talebinin reddine karar verilmiş, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf kanun yolu başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince esastan red edilmiştir.
6102 sayılı TTK 1530/4-a maddesinde, sözleşmede ödeme günü veya süresinin belirtilmemesi veya belirtilen sürenin beşinci fıkra hükümlerine aykırı olması durumunda faturanın veya eş değer ödeme talebinin borçlu tarafından alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda borçlunun ihtara gerek kalmaksızın mütemerrit sayılacağı ve alacaklının faize hak kazanacağı düzenlenmiştir.
İcra takibinde istenen işlemiş faizin, açıklanan yasa hükmü kapsamında değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davalı temerrüdünün gerçekleşmediği gerekçesiyle işlemiş faiz yönünden fazlaya ilişkin istemin reddi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, aşağıda yazılı bakiye 91.301,31 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 27/09/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Uyuşmazlık, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince hükmedilecek istinaf red harcının maktu mu yoksa nisbi mi olacağına ilişkindir.
T.C. Anayasasının 73/3 maddesinde "Vergi, resim, harç vb. mali yükümlülüklerin Kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı",
492 sayılı Harçlar Yasası'nın 2. maddesinde "Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı",
(1) sayılı Tarifenin III karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde "Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı",
1/e maddesinde "yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, ve Yargıtay'ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı"
2.a maddesinde de "1. fıkra dışında kalan davalarla, taraf teşkiline imkan bulunmayan davalarda verilen esas hakkındaki kararlarla, davanın reddi kararı ve icra tetkik merciilerinin 1. fıkra dışında kalan kararlarında" maktu harç alınacağı düzenlenmiştir.
Bölge Adliye Mahkemelerinde işin esasını hüküm altına aldığı kararlar, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek verdiği ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlardır. Bu kararlar ise, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 6100 sayılı HMK 353/1-b-2,3 maddelerine göre davanın kabulü veya reddi yönünde verilen kararlardır. İlk Derece Mahkemesi Kararının İstinaf incelemesi sonucunda doğru bulunarak verilen "istinaf başvurusunun esastan reddi" kararı davanın esası hakkında verilen ve işin esasına bölge adliye mahkemesince girilip verilmiş ve icra edilecek bir karar değildir. İlk Derece mahkemesi kararı geçerliliğini sürdürmektedir. Bu itibarla konusu belli bir değere ilişkin davada, davalının istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı 1 sayılı Tarifenin III-1-a maddesinde ifade edilen "esas hakkında" karar niteliğinde bulunmadığından Bölge Adliye mahkemesince nisbi değil, maktu karar ve ilam harcının alınması gerekmektedir.
Başvurunun esastan reddinde, aslında davanın esasına girilmemekte, ilk derece mahkemesi kararı doğru bulunduğundan dava hakkında ayrıca karar verilmemektedir. Kanun koyucunun buradaki "esastan" ifadesini, istinaf başvurusu sırasında dilekçeye, harca, süreye vb. şekli hususlara ilişkin bir eksiklik olmaması, istinaf sebeplerinin incelenerek ilk derece kararında usul veya esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamasıdır. (Pekcanıtez-Usul-Medeni Usul Hukukun Sh. 2270 vd)
Keza İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı niteliğinde de değildir. (Pekcanıtez-Atalay-Özekes Sh. 583, Konuralp, Uluslararası Toplantı Sh. 260, Özekes-100 soruda İstinaf ve Temyiz sh. 99)
1) Sayılı Tarifenin III-1-e maddesi tasdik (onama) edilen kararlar için nisbi karar ve ilam harcı alınacağını düzenlemiş olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin kararı niteliğine göre nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi mümkün olmayıp bu nedenle de maktu harç alınmalıdır.
Aksi düşüncenin kabulü T.C. Anayasası'nın 73/3 maddesindeki "Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağına" ilişkin temel hükme de aykırılık teşkil edecektir ki vergi ve harç yükümlülüğü konusunda kıyas veya yorum yoluyla yükümlülük getirilmesi mümkün değildir.
Somut uyuşmazlıkta, nisbi değere tabi bulunan davada, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhinde davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ve nisbi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı hükmedilen karar ve ilam harcı yönünden yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir.
Bu halde, Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı aleyhinde hükmedilen karar ve ilam harcının maktu karar ve ilam harcı olması gerektiğinden kararın davalı yararına bu nedenle bozulması gerekirken davalının temyiz itirazlarının bu yönden reddine karar verilmesine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.