Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1874 Esas 2022/6351 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/1874
Karar No: 2022/6351
Karar Tarihi: 27.09.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1874 Esas 2022/6351 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2021/1874 E.  ,  2022/6351 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 43. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 03/05/2017 tarih ve 2014/1245 E- 2017/438 K. sayılı kararın asıl davada davacı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi'nce verilen 08/10/2020 tarih ve 2020/100 E.- 2020/124 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi asıl davada davacı ... vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili asıl davada, müvekkilinin, davalı şirketin 31/01/2012 tarihinde yapılan ortaklar kurulunda alınan 21 sayılı kararla davalı şirkete müdür olarak atandığını ancak zikredilen ortaklar kurulu kararından hiçbir surette haberi bulunmadığı gibi müdürlük görevi kabul ettiğine dair bir beyanının da bulunmadığını, yapılan işlemi davalı şirketin iflasından sonra öğrendiğini ileri sürerek, davaya konu ortaklar kurulu kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.
    Davacılar vekili birleşen davada, müvekkillerinin davalı şirketin ortakları olduğunu, şirket ortaklar kurulunun 31/01/2012 tarihli kararıyla, ...’ın şirkete müdür olarak atanmasına karar verildiğini asıl davanın açılmasıyla birlikte öğrendiklerini ancak müvekkillerince böyle bir karar alınmadığı gibi karar metninde yer alan imzaların da müvekkillerine ait olmadığını ileri sürerek, 31/01/2012 tarih ve 21 sayılı ortaklar kurulu kararındaki imzaların müvekkillerine ait olmadığının tespiti ile kararın iptaline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı şirketçe, cevap dilekçesi sunulmamıştır.
    İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, birleşen dava dosyasının 05/10/2016 tarihli celsede takipsizlik nedeniyle işlemden kaldırıldığı ve 3 ay içinde yenilenmediği, asıl davada davacının, davalı şirkete müdür olarak atanmasına ilişkin 31/01/2012 tarihli ortaklar kurulu kararından haberi bulunmadığı ve anılan kararı kabul etmediğinden bahisle iptalini talep ettiği ancak amaçladığı hukuki sonucu elde etmek için iş bu davayı ikame etmesinde hukuki yararı bulunmadığı zira aynı sonuca istifa etmek suretiyle de ulaşabileceği ve müdürlük görevinin istifayla birlikte kendiliğinden son bulacağı, bu noktada, davacının müdür olarak atandığı tarihten istifa ettiği tarihe kadar müdür olmadığının tespitini istemekte hukuki yararı bulunduğu düşünülebilirse de davacının bu yönde bir talepte bulunmayıp, sadece davaya konu ortaklar kurulu kararının iptalini talep ettiği gerekçesiyle, asıl davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, birleşen davanın ise HMK’nın 150. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
    Karara karşı asıl dosya davacısı ... vekili tarafından tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
    İstinaf Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, mahkemece, davacının şirket müdürlüğünden her zaman istifa edebilecek olması nedeniyle eldeki davayı açmasında hukuki yararı bulunmadığı kabul edilmiş ise de, istifa geçmişe etkili sonuç doğurmayacağından davacının şirket müdürü olarak göründüğü dönem için sorumluluğuna gidilebileceği bu nedenle eldeki davanın açılmasında hukuki yarar bulunduğu, 6762 sayılı Ticaret Kanun'u (TK)'nın 536/4. maddesinin atfıyla limited şirketler hakkında da uygulanacak olan aynı Kanun’un 381. maddesine göre; genel kurul kararının iptaline ilişkin davanın kararın alındığı tarihten itibaren 3 ay içinde açılması gerektiği, bu sürenin hak dürücü süre olduğu, somut olayda, ortaklar kurulu kararının 31/01/2012 tarihinde alındığı, iptal davasının ise 3 aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı, genel kurul kararının iptaline ilişkin asıl davada şirket ortaklarına husumet yöneltilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle, asıl davada, davalı şirket hakkındaki davanın hak düşürücü süre, davalı şahıslar hakkındaki davanın ise pasif husumetten reddine, birleşen davanın ise HMK’nın 150. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
    Kararı, asıl dosya davacısı ... vekili temyiz etmiştir.
    Asıl dava, davalı şirket ortaklar kurulunun, davacının şirket müdürü olarak atanmasına ilişkin 31/02/2012 tarihli kararının iptali istemine ilişkin olup, davacı, anılan kararla iradesi dışında müdür olarak atandığını, bu karara katılımının ve onayının olmadığını iddia etmiştir. İlk derece mahkemesince, yazılı gerekçeyle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, Bölge adliye mahkemesince ise, davacının sözü edilen kararın iptalini istemekte hukuki yararı bulunduğu ancak davanın 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Davaya konu ortaklar kurulu kararının alındığı tarih itibariyle somut olay bakımından 6762 sayılı TTK’nın 536/4. maddesinin yollamasıyla limited şirketler hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun’un 381. maddesine göre, limited şirket ortaklar kurulu kararının iptali davası, ortaklar, idare meclisi ve alınan kararın şahsi mesuliyetlerine mucip olması şartıyla idare meclisi azalarından her biri tarafından kararın alındığı tarihten itibaren 3 ay içinde açılabilir. Ancak genel kurul kararının yokluk ve butlan gibi sebeplerle hükümsüz olduğu hallerde hukuki yararı bulunan ilgililer herhangi bir süreyle bağlı olmaksızın hükümsüzlüğün ve yokluğun tespitine yönelik olarak tespit davası açabilirler.
    6762 sayılı TTK’nın 541. maddesiyle, limited şirket ortaklar kuruluna şirket ortağı olmayan kişileri de şirket müdürü olarak atama yetkisi tanınmıştır. Ancak anılan Yasa hükmüyle ortaklar kuruluna tanınan bu yetki, ortaklar kurulunun, karşı tarafın iradesi olmaksızın alacağı tek taraflı bir kararla istediği kişiyi müdür olarak atayabileceği ve atama kararının alındığı tarihten itibaren hüküm ve sonuç doğuracağı şeklinde yorumlanmamalı, atama kararının, müdür olarak atanan kişinin açık veya zımmi onayına kadar askıda hükümsüz olacağı gözden kaçırılmamalıdır. Buna göre, müdür olarak atanan kişi karara açık veya zımmi bir şekilde onay verirse karar alındığı tarihten itibaren geçerli olacak ancak belirtilen şekilde bir onay bulunmazsa karar en başından itibaren geçersiz kabul edilmesi gerekmektedir. Somut olayda, davacı, müdür olarak atanmasına ilişkin ortaklar kurulu kararına açık veya zımmi bir şekilde onay vermediğini iddia ettiğine göre anılan kararın hükümsüzlüğünün tespiti için herhangi bir süreye bağlı olmadan dava açabilir. Bu nedenle, bölge adliye mahkemesince bu husus gözden kaçırılmak suretiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi isabetli görülmemiştir.
    Bu itibarla, Bölge Adliye Mahkemesince, davacının kararın alınmasından sonra kararı kabul ettiğine ilişkin açık veya zımmi bir onayının olup olmadığının araştırılması, bu bağlamda, davalı şirketin defter ve kayıtları incelenerek davacının şirket adına hareket edip etmediğinin tespit edilmesi, keza ticaret sicilden davaya konu ortaklar kurulu kararının ilanının kim tarafından talep edildiğinin belirlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin asıl davaya ilişkin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesinin asıl davaya ilişkin kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden asıl davada davacı ...'a iadesine, 27.09.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara