Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1889 Esas 2022/6354 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/1889
Karar No: 2022/6354
Karar Tarihi: 27.09.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1889 Esas 2022/6354 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2021/1889 E.  ,  2022/6354 K.

    "İçtihat Metni"



    MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ



    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Taraflar arasında görülen davada Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 03.10.2019 tarih ve 2016/61 E- 2019/380 K. sayılı kararın davalı ... Belediyesi Başkanlığı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan kabulüne dair Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi'nce verilen 04.12.2020 tarih ve 2020/77 E- 2020/1606 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, müvekkilinin 181063 sayılı, "VİP GÜVENLİK + Şekil" ve 2008/62337 sayılı "VİP SECURITY" ibareli markaların sahibi olduğunu, davalı ...’ye ait bina ve tesislerde güvenlik hizmeti veren davalı şirketin, “VİP Güvenlik” ibaresini müvekkiline ait markalara tecavüz eder şekilde kullandığını, davalı şirketin müvekkili markalarına karşı daha önce de tecavüz teşkil eder davranışlarda bulunduğunu, bu hususta açtıklarını davanın kabulüne karar verildiğini ve kesinleştiğini, davanın açılmasından önce her iki davalıya da ihtarname göndererek marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemlere son verilmesini istediklerini ancak menfi cevap aldıklarını, davalı ...’nin marka hakkının ihlalinden haberdar edilmesine rağmen davalı şirketin tecavüz teşkil eden kullanımlarına sessiz kalmasının marka hakkına tecavüz niteliğindeki fiillere iştirak niteliğinde olduğunu, davalıların eylemlerinin aynı zamanda haksız rekabet de teşkil ettiğini ileri sürerek, davalıların eylemlerinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile durdurulmasına, 1000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline, davalı şirketin internet sitesinin kapatılmasına ve hükmün ilanına karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ... vekili, 556 sayılı KHK’nın 69. maddesi hükmüne göre, davaya konu talepler bakımından müvekkiline husumet yöneltilmesinin doğru olmadığını, davalı şirketçe müvekkiline ait tesislerde kullanılan üniformaların ilgili Yönetmelik gereğince Emniyet Müdürlüğü tarafından onaylandığını ve davacının marka hakkına tecavüz teşkil eder nitelikte olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı şirket yetkilisi, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirketin vaki kullanımlarının davacı yanın marka hakkına tecavüz eder nitelikte olduğu, davalı ...’nin sorumluluğu bakımından ise, 556 sayılı KHK'nın marka hakkına tecavüz fiiline iştirak halini düzenleyen 61/e bendinin 5083 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı, buna göre, davalı ...’nin iştirak fiilinden sorumlu tutulup, tutulamayacağının TBK’nın 61. maddesine göre belirlenmesi gerektiği, anılan maddeye göre, iştirakten sorumlu tutulabilmesi için yardım edenin eylemin tecavüz oluşturduğunu bilmesi veya bilebilecek durumda olması gerektiği, somut olayda, davalı ...’nin dava açılmadan önce davacı tarafça marka hakkına tecavüz eden eylemler konusunda bilgilendirildiği, ancak sorumluluğun diğer davalıya ait olduğunu bildirip, başkaca bir işlem yapmadığı, bu hale göre, eylemin tecavüz teşkil ettiğinin bilinmemesinden söz edilemeyeceği ve vaki tecavüze iştirak nedeniyle sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karara karşı davalı ... vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
    İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan mülga 556 sayılı KHK’nın 64. maddesinin, "Marka sahibinin izni olmaksızın, marka taklit edilerek üretilen ürünü üreten, satan, dağıtan veya başka bir şekilde ticaret alanına çıkaran veya bu amaçlar için ithal eden veya ticari amaçla elde bulunduran kişi, hukuka aykırılığı gidermek ve sebep olduğu zararı tazmin etmekle yükümlüdür. Taklit markayı herhangi bir şekilde kullanmakta olan kişi, marka sahibinin markanın varlığından ve tecavüzden kendisini haberdar etmesi ve tecavüzü durdurmasını talep etmesi halinde veya kullanmanın kusurlu bir davranış teşkil etmesi halinde, sebep olduğu zararı tazmin etmekle yükümlüdür." hükmünü, aynı KHK’nın 69. maddesinin ise, "Marka sahibi, sebep olduğu zarardan dolayı marka sahibine tazminat ödemiş olan kişi tarafından piyasaya sürülmüş ürünleri kullanan kişilere karşı, Kanun Hükmünde Kararnamenin bu bölümünde yer alan davaları açamaz." hükmünü haiz olduğu, uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması için davalı ...'nin eyleminin hangi madde kapsamında yer aldığının belirlenmesi gerektiği, davalılar arasında 28/01/2015 tarihinde “Özel Güvenlik İşine Ait Hizmet Sözleşmesi” imzalandığı ve davalı şirketin marka hakkını ihlal eden kullanımlarının bu sözleşmenin ifası kapsamında davalı ... hizmet birimlerinde de gerçekleştiği ancak davalı ...’nin diğer davalının marka hakkını ihlal eden kullanımlarında ticari ve mesleki amaçla yapılan aktif davranışı, diğer deyişle, mülga 556 sayılı KHK’nın 64. maddesinde tanımlanan nitelikte eylemi bulunmadığı, somut olaydaki konumunun, hizmet alım sözleşmesine istinaden hizmet alan, diğer deyişle, marka hakkını ihlal edenden hizmet satın alan şeklinde olduğu ve belirtilen konumu itibariyle KHK’nın 69. maddesinde tanımlanan ve aleyhine dava açılamayacak kişilerden olduğu, mahkemece, davalı ...’nin tecavüzün varlığını öğrenmesine rağmen sessiz kalmakla tecavüze iştirak ettiğinin kabul edildiği ancak davalı ...’nin hukuken geçerliğiliğini devam ettiren, taraflara hak ve yükümlülükler getiren hizmet alım sözleşmesinin tarafı olduğu, sözleşme kapsamında davalı şirketin kullandığı üniforma ve logoların ilgili birimce "Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik" hükümlerine uygun bulunduğu, bununla birlikte davacı uhdesinde, davalının tecavüzlerinin önlenmesine yönelik kesinleşen Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/116 Esas, 2009/132 Karar sayılı ilamının bulunduğu, davacının söz konusu ilamın icrası yoluyla kullanımları engellenmesinin de mümkün olduğu, belirtilen hususlar karşısında mahkeme gerekçesinin isabetli görülmediği gerekçesiyle, davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle, davalı ... hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı şirket hakkındaki davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    1-) Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti, meni, refi ve maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir.
    İlk derece mahkemesince yukarıda özetlendiği şekilde, davalı şirketin, diğer davalıya ait tesis ve binalarda gerçekleşen vaki kullanımlarının marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğu, davalı Belediyenin dava açılmadan önce bu eylemlerden haberdar edilmesine rağmen bir işlem yapmayarak marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemlere iştirak ettiği gerekçesiyle her iki davalı hakkındaki davanın da kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı ... vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, davalı belediyenin diğer davalı tarafından gerçekleştirilen ve davacının marka hakkına tecavüz teşkil ettiği tartışmasız olan eylemleri bakımından sorumlu olup olmadığı 556 sayılı KHK’nın 64. ve 69. maddeleri çerçevesinde tartışılmış ve nihayetinde yazılı şekilde, davalı şirketin marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemleri davalı belediyeye ait tesis ve mekanlarda gerçekleşse de davalı belediyenin diğer davalının marka hakkını ihlal eden kullanımlarında ticari ve mesleki amaçla yapılan aktif davranışı, diğer deyişle, mülga 556 sayılı KHK’nın 64. maddesinde tanımlanan nitelikte eylemi bulunmadığı, somut olaydaki konumunun, hizmet alım sözleşmesine istinaden hizmet alan, diğer deyişle, marka hakkını ihlal edenden hizmet satın alan şeklinde olduğu ve belirtilen konumu itibariyle KHK’nın 69. maddesinde tanımlanan ve aleyhine dava açılamayacak kişilerden olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüne ve davalı ... hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.
    556 sayılı KHK’nın 64/2 maddesi, “ Taklit markayı herhangi bir şekilde kullanmakta olan kişi, marka sahibinin markanın varlığından ve tecavüzden kendisini haberdar etmesi ve tecavüzü durdurmasını talep etmesi halinde veya kullanmanın kusurlu bir davranış teşkil etmesi halinde, sebep olduğu zararı tazmin etmekle yükümlüdür." hükmünü haiz olup, zikredilen hükümde belirtildiği üzere taklit markayı herhangi bir şekilde kullanmakta olan kişi de maddede sayılan koşullarının gerçekleşmesi halinde sebep olduğu zarardan sorumludur.
    Somut olayda, marka hakkı sahibi olan davacı, davadan önce 12.03.2015 tarihinde davalı belediyeye gönderdiği ihtarnameyle, markasından ve davalı şirketin belediyeye ait tesis ve binalarda gerçekleştirdiği marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemlerden davalı belediyeyi haberdar etmiş ve bu eylemlere derhal son verilmesini istemiştir. Ancak davalı ... tarafından bu eylemlerin durdurulması ve ortadan kaldırılması noktasında herhangi bir girişimde bulunulmadığı gibi, davacıya gönderilen cevabi ihtarnameyle de, sözü edilen eylemler bakımından muhatabın davalı şirket olduğunu bildirmiştir. Bu hale göre, 556 KHK’nın 64/2 maddesinde sayılan tüm koşullar davalı ... bakımından gerçekleşmiş olup, Bölge Adliye Mahkemesince, bu husus gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    2-) Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine,
    27.09.2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara