Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1442 Esas 2022/6377 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/1442
Karar No: 2022/6377
Karar Tarihi: 27.09.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1442 Esas 2022/6377 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2021/1442 E.  ,  2022/6377 K.

    "İçtihat Metni"



    MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 22. HUKUK DAİRESİ


    TÜRK MİLLETİ ADINA


    Taraflar arasında görülen davada Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 05.07.2017 tarih ve 2011/178 E- 2017/427 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi'nce verilen 22.12.2020 tarih ve 2018/648 E- 2020/1562 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, davalı adına kayıtlı 23/10/2000 tarih ve 2000/D1-3421 sayılı dahilde işleme izin belgesi kapsamında 810 ton şekerin satışına ilişkin teşekküllerine bağlı Eskişehir Şeker Fabrikası ile 16/01/2001 tarihinde 365 ton, 07/05/2001 tarihinde 260 ton ve 28/05/2001 tarihinde 185 ton olmak üzere 3 adet sözleşme imzaladıklarını, bu miktar şekerin davalıca teslim alındığını, T.C Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İstanbul İhracatçılar Birliği Genel Sekreterliğinin Eskişehir Şeker Fabrikasına muhatap 14/02/2011 tarih ve 1545 sayılı yazısında " adı geçen firma adına kayıtlı 2000/D1-3421 sayılı dahilde işleme izin belgesi kapsamında şekar fabrikalarından temin edilen kristal şekerin ihraç edilen mamüller bünyesinde kullanılmayan 810 ton şekere ilişkin teminatların 2006/12 sayılı tebliğin 45.a maddesi çerçevesinde tahsil edilmesi kaydıyla mezkur belgenin taahhüt hesabının müeyyideli kapatıldığı"nın bildirildiğini, bu yazı üzerine Eskişehir Şeker Fabrikasınca hesaplanan müeyyide tutarının 31/03/2011 tarihli yazı ile davalıdan istendiğini, ancak sonuç alınamadığını, firmaya müeyyide uygulanmasını teminen sözleşmenin 7. maddesi gereği yurt içi-yurt dışı fiyat farkı ile bu farka 6183 sayılı Kanunda belirtilen oranlara göre 12/07/2011 tarihi itibariyle hesaplanan faizin ilavesi ile bulunan borcun 842.862,13 TL olup nakte çevrilen teminat tutarı 49.410,56 TL'nin düşümü ile 793.451,57 TL zarar doğduğunu, faiz hesabı yapılırken şekerin teslim tarihleri itibariyle müvekkili aleyhine fiyat farkı ve dolayısıyla zarar doğmuş olması nedeniyle her bir teslim tarihi başlangıç alınmak suretiyle 6183 sayılı Yasaya ilişkin faiz oranlarının uygulandığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 793.451,57 TL'nin asıl alacak olan fiyat farkı ve fiyat farkına uygulanan KDV'den oluşan (141.937,86+11.355,03 = 153.292,89 TL) TL'ye dava tarihinden itibaren 6183 sayılı Yasaya ilişkin faiz oranı üzerinden işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı, cevap dilekçesi sunmamıştır.
    İlk derece mahkemesi, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacı ile davalı şirket arasında dahilde işleme izin belgesi kapsamında şeker satışına yönelik olarak değişik tarihlerde toplamı 810 ton şeker alımı ile ilgili 3 adet sözleşme imzalandığı ve taahhüt edilen şekerlerin davalı tarafa teslim edildiği, T.C Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, İstanbul ihracatçılar Birliği Genel Sekreterliğinin yazısına istinaden davalı şirketin satın aldığı şekerler için fiyat farkı uygulamasının hesaplanarak 31/03/2011 tarihinde asıl alacağa KDV, yasal faiz ve faizin KDV'si de uygulanmak suretiyle belirtilen borcun ödenmesi için çıkartılan tebligatın davacı şirket vekilinin beyanına göre, davalı şirkete taşındığından bahisle tebligat yapılamadan iade edildiği, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin ceza başlıklı 6. maddesinde değişiklik yapılarak ceza sebeplerinden birisi olarak dahilde işleme belgesi Dış Ticaret Müsteşarlığı ve/veya İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliğince iptal edilmesi koşulunun da eklendiği ve eklenen bu madde kapsamında davalı şirkete ceza uygulandığı davacının Eskişehir Şeker Fabrikasına yazdığı 11/03/2011 tarihli yazıda şüpheli alacaklılara aktarılacak alacak miktarının dava dosyası ilgili olarak 103.882,33 TL olarak gösterdiği gibi, sözleşmelerinin ceza başlıklı 6. maddesindeki düzenlemenin, temerrüt için ihtarı ortadan kaldıran bir durum yaratmayacağı belli olduğundan, davacının kayıtlarında ve bilirkişi raporu ile de tesbit edilen 103.882,33 TL davacının asıl alacağı olduğu kabul edilmiş, davalıyı davadan önce TBK. 117. maddesine göre temerrüte düşüren bir tebligat bulunmadığı gibi imzalanan sözleşmelerin içeriğinde davalının temerrüde düşürülmüş sayılmasını gerektirecek hallere ilişkin bir düzenlemenin de yer almadığı görülmüş, davadan önce 31/03/2011 tarihinde davacı tarafından çıkartılan ihtarın davalı şirkete tebliğ edilemediği de dikkate alınmış, davacı vekilinin bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde sözünü ettiği ve sözleşmelerin 5. maddesinde olduğu belirtilen gecikme faizi ve temerrüt iddiasının taraflar arasında imzalanan 3 adet sözleşmede de yer almadığı, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin 6. maddesindeki hükmün, davalı alıcının doğrudan temerrüde düşürülmesini gerektirir bir madde olmadığı görülerek bilirkişi raporunda belirtilen 103.882,33 TL üzerinden davanın kısmen kabulü gerektiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, davacı alacağı olan 103.882,33 TL.'nin dava tarihi olan 12.07.2011 tarihinden itibaren işleyecek 6183 sayılı Yasa ile belirlenen faiz oranı üzerinden işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
    İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı yan her ne kadar taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 11. maddesi uyarınca sözleşmede yazılı adresin yasal adres olduğunu, satıcıya taahhütlü mektupla yeni adres bildirmedikçe sözleşmedeki adresine yapılan tebligatın alıcının kendisine yapılmış sayılacağı, kanunen hüküm ifade edeceği belirtildiğinden tebligatın yapılmış sayılacağını bildirmişse de; davalı şirketin ticaret sicilde kayıtlı adresinin "İstanbul Gaziosmanpaşa Küçükköy Mimar Sinan Cad. No 47/A" olduğu, yargılama sırasında tebligatların bu adrese TK. m. 35'e göre yapıldığı; taraflar arasında düzenlenen sözleşmede davalı şirketin adresinin ayrıca yazılı olmadığı, sözleşme ekinde sunulan belgelerde ise adresin "Mimar Sinan Cad. No 47, 500 Evler/İstanbul" olarak yazılı olduğu, ihtarnamenin bu yazılı adrese ve yasal adrese tebliğe çıkartılmadığı gibi, davacı tarafından sözleşmeye tek taraflı konulan bu hükümle dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanununun 101.maddesi (6098 sayılı TBK'nin 117.m) uyarınca borçlunun usulüne uygun temerrüde düşürülmesi kuralının da bertaraf edilmediği, davadan önce temerrüde düşürülmediği ve mahkemece verilen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1.maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dava, taraflar arasında dahilde işleme izin belgesi kapsamında davalıya satılan mal teslimi sonrasında, davalıdan talep edilen fiyat farkı ve KDV'si ile faizinin tahsili istemine ilişkin olup, ilk Derece Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın davacı vekili tarafından istinaf etmeleri üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Ancak davalı ... San. Tic. Ltd Şirketi’ne dosya üzerinde yapılan incelemede, dava dilekçesi de dahil olmak üzere tüm tebliğlerin mevzuat gereği uygulanması gereken tebligat silsilesi uygulanmaksızın, dava dilekçesinde belirtilen adresten iade geldikten sonra doğrudan Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebligat yapıldığı görülmüştür. Dolayısıyla, davalı ... San. Tic. Ltd Şirketi’ne yapılan tebligat mevcut uygulama şekli itibariyle usulsüzdür.
    T.C. Anayasasının "Hak Arama Hürriyeti" başlıklı 36. maddesi "Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir" hükmünü içermektedir.
    Hükmi şahıslara ne şekilde tebligat yapılacağı, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 12 ve 13. maddelerinde belirlenmiştir. Tebligat adresinin, borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresi olması ve tevziat saatlerinde kapalı olması veya tebligatın alınmasından imtina edilmesi halinde, bu adrese TK'nun 21/1. maddesine ya da koşullarının yerine getirilmesi halinde aynı Kanunun 35/4. maddesine göre tebligatın yapılması gerekir.
    TK'nun 35. maddesine göre davalı şirketin ticaret sicil adresine tebligat yapılabilmesi için, bu adrese daha önce bir tebligatın çıkarılması, borçlu şirketin adresten taşınması veya adresin kapalı olması nedeni ile tebligatın yapılamamış olması gerekir.
    7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35/4. maddesi uyarınca; daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır. Bu durumda, anılan maddeye göre tebligat yapılabilmesi için, tebligat yapılan adresin, tebliğ tarihi itibariyle muhatabın ticaret sicilinde kayıtlı adresi olması zorunludur.
    Öte yandan Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 57. maddesinin ikinci fıkrasında; “Adresini değiştiren kişi yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, adres araştırması yapılmasına gerek kalmaksızın ek-1’de yer alan (6) numaralı örneğe göre düzenlenecek tebliğ evrakının bir nüshası eski adresin kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır.” düzenlemesi yer almaktadır.
    Bu durumda, ilk derece mahkemesince yukarıda belirtilen kanuni düzenlemedeki sıralama yapılmadan doğrudan TK’nun 35. maddesine göre tebligat yapmış olması nedeniyle yargılama, davalı şirketin yokluğunda sonuçlandırılmış olup, davalının Anayasa ile güvence altına alınmış olan savunma hakkı (AY.md. 36) kısıtlanmış olduğundan kararın anılan nedenlerle resen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının resen BOZULARAK KALDIRILMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz istemlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 27/09/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    #########

    Hemen Ara