Esas No: 2021/1679
Karar No: 2022/6406
Karar Tarihi: 28.09.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1679 Esas 2022/6406 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/1679 E. , 2022/6406 K.Özet:
Davanın konusu, davacının icra takibi sonucunda borçlu olmadığının tespiti istemidir. Davacı daha önce aynı sebeplerle açtığı menfi tespit davasının harçları yatırılmadığı için usulden reddedildiği ancak kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır. İlk derece ve bölge adliye mahkemesi, derdestlik sebebiyle menfi tespit davası devam ederken bu davanın usulden reddine karar vermiştir. Ancak bu durumun, dava şartı olarak görülerek kesin bir süre verilerek çözümlenmesi gerektiği ve kararın kesinleştirilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Bu şekilde davacının mağduriyetinin önüne geçilebileceği belirtilmektedir.
Kanun Maddeleri: HMK 114. maddesi, HMK 115. maddesi, HMK 353/b-1 maddesi, HMK 370/1. maddesi, HMK 372. maddesi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Çarşamba 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 23.09.2020 tarih ve 2020/232 E. - 2020/248 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi'nce verilen 20.01.2021 tarih ve 2020/1382 E. - 2021/118 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili aleyhine Çarşamba İcra Müdürlüğü'nün 2019/2891 esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığını, ancak müvekkilinin alacaklı görünen tarafa herhangi bir borcunun olmadığını, müvekkili ile davalının akraba olduklarını, müvekkilinin piyasadan olan alacağını tahsil etmek isteyen davalının bunu teklif olarak müvekkiline sunduğunu, davacıyı kendisine borçlandırıp bu vesile ile davacının piyasada olan alacaklarını tahsil etmek istediğini, buna itimat eden davacının ise icra dosyasına konu senedi sadece imza atarak davalıya verdiğini, davalının ise kötü niyetli hareket ederek senedi icraya koyduğunu, müvekkili ile davalının arasında hiçbir ticari ilişki olmadığını, davalının müvekkilini aldatarak senet aldığını, bu hususta tanıklarının olduğunu belirterek öncelikle konu icra takibinin dava sonuna kadar durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, esasa ilişkin ise davanın kabulüne karar verilerek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitini talep ettiği anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, davacının menfi tespit istemli olarak 13/09/2019 tarihinde Çarşamba 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2019/463 esas sayılı dosyası ile dava açtığı, davacının ayrıca 22/09/2020 tarihinde işbu 2020/232 esas sayılı dosyası ile aynı icra dosyasına konu, aynı talepli ve aynı davalıya karşı yine menfi tespit isteminde bulunduğu, işbu menfi tespit davasından daha önce açılan Çarşamba 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2019/463 esas sayılı dosyasının incelenmesinde ise bu dosyanın 25/11/2019 tarihinde harç ve gider avansı eksikliği giderilmediği gerekçe gösterilerek usulden reddine karar verildiği, gerekçeli kararının taraflara tebliğ edilmediği, dolayısıyla kararın kesinleşmediği, Çarşamba 1. Asliye Hukuk Mahkemesine açılan menfi tespit davası henüz devam ederken iş bu davanın açıldığı gerekçesiyle davanın HMK 114. maddesinin (1) fıkrası gereğine derdestlik sebebi ile dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verildiği görülmüştür.
Kararı, davacı vekili istinaf etmiştir.
Bölge adliye mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, mahkeme kararı ve gerekçelerinin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvuru talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 28/09/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞIOY
Dava, davacı aleyhine girişilen icra takibinden ötürü borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacının, işbu davadan önce, davalı aleyhine aynı icra takibinden ötürü ve aynı sebeplere dayalı olarak açmış olduğu menfi tespit davasının gerekli yargılama harçları ve gider avansının yatırılmaması nedeniyle usulden reddedildiği ve kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır. Gerek ilk derece mahkemesi ve gerekse de bölge adliye mahkemesince anılan davanın işbu dava bakımından derdest (görülmekte olduğu) kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de, kanımca, o davada verilen hükmün niteliği de gözetilerek, bu hususun HMK’nın 115. maddesi çerçevesinde giderilebilir bir dava şartı olarak değerlendirilmesi ve gerektiği takdirde kararın kesinleştirilmesi konusunda davacıya kesin süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu yorum biçimi, derdestlik itirazının dava şartı olarak usul kanunumuza alınmasının gerektirici nedenleri olan usul ekonomisi ve aynı taraflar arasında, aynı konuya ilişkin farklı kararlar verilmesinin önüne geçebilmek olarak özetlenebilecek kamu düzeni gerekliliklerine ve dolayısıyla kanun yapıcının amacına uygun niteliktedir. Nitekim, Dairemizin 2016/10077 E., 2018/2633 K. sayılı kararında ve keza Yargıtay 13. HD’nin 2013/17009 E., 2013/24558 K. sayılı kararında da aynı yönde değerlendirmelere yer verildiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın bozulması düşüncesinde olduğumdan, Daire çoğunluğunun aksi yöndeki kararına katılamıyorum.