Esas No: 2012/954
Karar No: 2012/3289
Karar Tarihi: 03.05.2012
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/954 Esas 2012/3289 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Davacının iflasın ertelenmesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde müdahiller T. Ekonomi Bankası A.Ş. ile T. İş Bankası A.Ş. vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin yurtiçinde ve yurtdışında mühendislik, mimarlık, proje ve müşavirlik işleri yaptığını, 1.250.000,00 TL sermayesinin bulunduğunu, inşaat sektöründeki genel olumsuz şartlarla iş yaptığı kamu kurumlarından (TOKİ ve Bayındırlık Bakanlığı) kaynaklanan uygulamalar ve demir fiyatındaki artıştan meydana gelen zararlar, geç ödemelerden kaynaklanan finansman giderleri ve ağır bürokrasiye dayalı faaliyet – maliyet artışlarından dolayı ekonomik anlamda sıkıntıya düştüğünü ve borca batık hale geldiğini, iyileştirme projesi kapsamında sermayenin arttırılacağını, şirkete yeni ortak veya ortaklar alınmasının hedeflendiğini, şirket satışlarının ve kârlılığının arttırılacağını, geciken alacakların tahsil edilerek borç ödenmesinde kullanılacağını, şirketin giderleri üzerinde tasarruf sağlanmasının benimsendiğini, mevcut borçların yapılandırılması için çalışmalar yapıldığını ileri sürerek, müvekkili şirketin borca batık olduğunun tespiti ile iflasın bir yıl süreyle ertelenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, müdahil beyanları, kayyım ve bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamına göre, davacının borca batık bulunduğu ve iyileştirme projesinin uygulanması halinde borca batıklıktan kurtulabileceği gerekçesiyle iflasın 12.04.2011 gününden itibaren bir yıl süreyle ertelenmesine karar verilmiştir.
Kararı, müdahiller T. Ekonomi Bankası AŞ vekili ile T. İş Bankası AŞ vekili temyiz etmiştir.
İflasın ertelenmesini isteyen kooperatif ve sermaye şirketlerinin borca batık durumda bulunması, fevkalade mühletten yararlanmamış olması ve sunacakları iyileştirme projesi kapsamında mali durumlarının ıslahının imkân dâhilinde görülmesi gerekir (İİK.m.179). gerek borca batıklığın ve gerek iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığının tesbiti özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden bu değerlendirmelerin yapılması için bilirkişi görüşüne başvurulmalıdır (HMK.m.266). Hâkim de bu raporla o konudaki özel ve teknik bilgi ihtiyacını giderebilmeli ve raporun hukuka uygunluğunu denetlemelidir.
Davacının sunduğu iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı üzerinde inceleme yapan bilirkişi heyeti kök raporunda “1” olması gereken likidite oranının “0,25” seviyesinde kaldığını, kârlılığın stabil olmayıp yıldan yıla kâr ve zarar şeklinde değiştiğini ve bazı eksikliklerin davacı yanca tamamlanması gerektiğini bildirmiş, 13.07.2010 tarihli ek
raporunda önceki raporda belirtilen eksiklerin giderilmediğini, bilançodaki 1.903,634,00 TL’lik “alacak senetleri” ve 8.667.863,45 TL’lik “sipariş avansları” kalemlerinin kaynağının açıklamaya muhtaç olduğunu, projedeki unsurların hiç biri hakkında somut gelişme bulunmadığını, 03.02.2011 tarihli ek raporda ise iflas erteleme süreci nedeniyle ortak bulunamadığını, ...’daki şantiyeye ilişkin hak edişten 7.300.000,00 TL’nin Şekerbank AŞ’ne olan borç ve risklerin teminatı olmak üzere temlik edildiğini, oysa bu tutarın borç ve riske kıyasla çok fazla olduğunu, TOKİ’deki alacak ve Bakanlıkla devam eden dava hakkında hiçbir bilgi olmadığını belirttikten sonra, projenin gerçekleşebileceği öngörüsünde bulunmuştur.
Kendisine, sahip oldukları özel ve teknik bilgi nedeniyle başvurulan bilirkişilerin, raporlarını düzenlerken somut ve genel kabul görmüş bilimsel verilerden hareket etmeleri beklenir. Bilirkişiler davacı şirketin projesinde gösterdiği unsurların birçoğunun akıbetinin bilinemediğini, teminat işleminin makul sınırları aştığını, ortak bulunamadığını belirttikten sonra, projenin gerçekleşebileceğini öngörmüşlerdir. Bunca olumsuz tesbitten sonra varılan olumlu sonuca hangi mantıkla ulaştıklarını da açıklamaktan kaçınmışlardır.
Dosyanın incelenmesinde davanın açılmasından kısa bir süre sonra, 18.03.2010 günü ihtiyati tedbirle, İİK’nun 179/b maddesindeki tedbirleri dahi aşan tedbirler verildiği ve zaten 12.04.2011 günlü karara kadar, tedbirle bir yıldan fazla süre geçirildiği anlaşılmıştır. Bu bir yıllık sürede şirketin mali raporlarında ciddiye alınır bir düzelme görülmemekle birlikte, dönemsel zararın neredeyse belli bir banda yerleştiği ve sabit kaldığı görülmüştür. TOKİ ile yazışma yapılarak ödemenin akıbeti araştırılmamış, Bakanlıkla devam eden dava hakkında da bir inceleme yoluna gidilmemiştir. Yargılama aşamasında ...’da yaşanan siyasi ve iktisadi karmaşanın gözden kaçırılmış ve olayların projedeki bu unsur üzerindeki etkisi üzerinde durulmamış olması da hatalı değerlendirme ve eksik inceleme niteliğindedir. Yine bilirkişi incelemesinde açıkça vurgulanan alacak senetleri ve sipariş avansları hakkında doyurucu bilgi verilmemiştir.
Dönem bilânçolarında ticari alacakların sürekli biçimde arttığı, bunların tahsili için ne gibi işlemlerin yapıldığı hususu davacı yanca açıklanmamıştır. Davacının ticari borçları 14.062.464,00 TL iken, bankalara olan borçları 1.175.587,00 TL olup, göreceli olarak düşük orandaki bankalarla anlaşmanın mı, yoksa tedarikçi alacaklarının yapılandırılmasının mı iyileşmeye daha fazla katkı sağlayabileceği üzerinde de durulmamıştır. Öte yandan kısa vadeli borçların artışı da değerlendirilmemiştir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ve somut olaya ilişkin veriler bir arada değerlendirildiğinde, davacının yeterli bilgi vermediği, gerekli açıklamaları yapmadığı; bilirkişi raporunun da kendi içindeki çelişkiler nedeniyle hükme esas alınamayacağı anlaşıldığından mahkemece, konusunda uzman bilirkişilerden oluşturulacak yeni bir kuruldan, dava tarihi ve yargılama sürecini de içine alacak şekilde rapor alınması ve varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, infazı ve denetimi kabil olmayacak şekilde “bu dava ile ilgili verilen tüm tedbir kararlarının aynen devamına” yazılmak suretiyle karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harçların istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 03.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.