Esas No: 2021/1665
Karar No: 2022/6383
Karar Tarihi: 28.09.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1665 Esas 2022/6383 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/1665 E. , 2022/6383 K.Özet:
Davalı banka, davacı banka ile dava dışı kişi arasında imzalanan kredi sözleşmesinin kefili olduğu ve kefil olmak için eşinin rızasının olmadığını iddia etmiştir. Davacı banka, kefilin eş rızasının zorunlu olduğunu ve kefilin eşinin kredi sözleşmesine rızasının bulunduğunu belirterek takibin devam etmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, kefaletteki eş rızası koşulunun gerçekleşmediği ve kefalet sözleşmesinin davalıyı bağlamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı banka vekili, bu kararı istinaf etmiş ancak Bölge Adliye Mahkemesi de istinaf talebini esastan reddetmiştir. Davacı banka vekili, Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyiz edilmesini istemiş ancak Yargıtay da kararı onaylamıştır.
Kanun Maddeleri: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 584. maddesi - kefilin eşinin kredi sözleşmesine rızasının zorunlu olduğunu belirtmektedir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Samsun Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 17.09.2020 tarih ve 2017/882 E- 2020/523 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi'nce verilen 30.12.2020 tarih ve 2020/1309 E- 2020/1712 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; davalının, davacı banka ile dava dışı ... arasında imzalanan 11.10.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin kefili olduğunu, kredi borcunun geri ödenmesinde gecikmeler yaşanması üzerine hesabın kat edilip borçlu ve kefile tebligat çıkarıldığını ve akabinde Samsun 9. İcra Dairesi'nin 2016/141000 Esas sayılı takip dosyası üzerinden davalı aleyhine takibe girişildiğini ancak itiraz üzerine takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamını, davalının icra-inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; kredi sözleşmesine şahsi kefalet vermediğini, sadece adına kayıtlı taşınmazın ipoteği için imza verdiğini, ipotek sözleşmesi dışındaki imzaları kabul etmediğini, ayrıca kefalete eşinin rızasının bulunmadığını zira sözleşmedeki imzanın eşine ait olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; 6098 sayılı TBK'nın 584. maddesine göre sözleşmede eş rızasının mutlak surette bulunması gerektiği, davalının kefaletteki eş rızası imzasının eşine ait olmadığı yönündeki iddiası üzerine Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alındığı, raporda imzanın davalının eşine ait olup olmadığı konusunda bir sonuca varılamadığı yönünde bir tespit yapıldığı, davalı, kefaletteki eş rızası imzasının sahteliğini ileri sürdüğünden imzanın aidiyeti konusundaki ispat yükünün davacıya ait olduğu, kefalete eş rızası koşulunun gerçekleşmediği ve kefalet sözleşmesinin davalıyı bağlamayacağı gerekçesiyle ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı Banka vekili istinaf etmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi'nce; davaya konu sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 584. maddesinde yer alan “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır” düzenlemesi gereğince, kefaletin geçerliği için kefilin eşinin rızasının alınmasının zorunlu olduğu, kefilin eşinin kredi sözleşmesine rızasının bulunduğu hususun davacı tarafça kanıtlanması gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı Banka vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davacı banka harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 28/09/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.