Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1895 Esas 2022/6467 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/1895
Karar No: 2022/6467
Karar Tarihi: 29.09.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1895 Esas 2022/6467 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2021/1895 E.  ,  2022/6467 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 43. HUKUK

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Taraflar arasında görülen davada İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 27.09.2018 tarih ve 2014/423 E- 2018/927 K. sayılı kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi'nce verilen 10.12.2020 tarih ve 2020/192 E- 2020/424 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacılar vekili, davacı ...’ın temsilcisi olduğu davacı şirketin tarımsal ilaç sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalı ile ticari ilişkinin 2002 yılında davalı şirkete ait bazı ürünlerin Türkiye genelinde satış ve pazarlanmasını yapmak suretiyle başladığını, 2006 yılında yazılı olarak distribütörülük anlaşması imzalandığını, bu tarihten sonra da müvekkili şirketin davalıdan ürün alış cirolarında ciddi artışlar olduğunu, başlangıçta Antalya bölgesinde faaliyet gösteren davacı şirketin davalı şirket ile gelişen olumlu ticari ilişkilere güvenerek bölge müdürlükleri oluşturduğunu, işçi sayısını artırdığını, kampanyalar düzenlediğini bir çok masraf yaptığını, 2012 yılına gelindiğinde davalının Türkiye genelinde davacı şirketin toptan mal verdiği ya da cirosu yüksek bayiilerle doğrudan temasa geçtiğini, davalının 2012 yılı Mart ayından itibaren cirosu yüksek bayilere ziyaret yaparak müvekkili firma ile iş yapmayı bırakıp Dupont A.Ş.’nin kendi satış ağını kuracağı söylentilerinin yayılmasına neden olduğunu, 2012 yılı Aralık ayında 15 toptancı adayı şirketle Antalya’da toplantı yapıp davacıyı davet etmediğini, müvekkilinin bu duruma itirazlarının sonuç vermediğini, cirosunun %80’ini davalının ürünlerinin oluşturduğu ve aradaki ticari ilişkiye güven duyarak ulusal çapta örgütlenen davacı şirketin personel çıkarmaya başladığını, satışlarının düştüğünü, stokta bulunan malların davalıya olan borcuna mahsup edilmek üzere davalıya iade edildiğini, davacı şirketin ticaret yapamaz duruma geldiğini, bakiye alacak için davalıya verilen bonolara dayalı olarak davalı tarafından icra takiplerine girişildiğini, davacı şirketin batma noktasına getirildiğini, davalı tarafça henüz sözleşme feshedilmeden tek satıcılık sözleşmesinin ihlal edildiğini, sözleşmeye aykırı olarak davacı şirketin faaliyet alanının daraltıldığını, rekabet etmeme yasağını aykırı davranıldığını, 01.01.2006 tarihinden 2012 tarihine kadar satın alınan ürünler, satış ve kar tutarları dikkate alındığında, davacı şirketin uğradığı zararların ortada olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 100.000.-TL maddi, 400.000.- TL manevi tazminatın tahsilini talep etmiş, 10.02.2015 tarihli dilekçesinde, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000.-TL maddi tazminatın 90.000.-TL’lik kısmının davacı şirket adına, kalan 10.000.- TL’nin davacı ... adına, 400.000 TL’lik manevi tazminatın 300.000.- TL’lik kısmının davacı şirket adına, kalan 100.000.-TL’nin davacı ... adına davalıdan tahsiline hükmedilmesini istemiştir.
    Davalı vekili, taraflar arasındaki sözleşmede davacının toptancı olarak yetkilendirildiğini, bu yetkinin münhasır olmadığının sözleşmenin 1. maddesinde açıkça belirtildiğini, davacı şirketin müvekkili şirketin distribütörü veya tek satıcısı olmadığını, davacı şirketin 2011 yılında yaptığı alımlar ilişkin borçlarını 2012 yılında ödemediğini, davacının elindeki stokların borcuna mahsuben iade alındığını, bu ürünlerin bir kısmının son kullanma tarihinin geçtiği ve/veya çok yakın olması nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, cari hesap alacağının tahsili için davacı şirket aleyhine başlatılan icra takiplerinin davacı şirket hakkında başkaca alacaklıların yürüttüğü takipler ve bunlar lehine verilen rehinler nedeniyle semeresiz kaldığını, bu kadar haklı nedenlere rağmen müvekkilinin sözleşmeyi feshetmediğini, tazminat koşullarının oluşmadığını, davacı iddialarının ispata muhtaç olduğunu savunmuştur.
    İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamınına göre taraflar arasındaki 01/01/2006 tarihli sözleşmenin herhangi bir sebep göstermeden 90 gün önceden fesih ihbarı ile sonlandırılabileceği, tarafların biri tarafından yapılan haklı bir fesih olmadığı, taraf ticari defter ve kayıtlarında davalının, davacıdan alacaklı olduğu, sözleşme ihlalinin davacı tarafça yapıldığı, davacının sözleşme gereği üzerine düşen edimleri yerine getirmeden herhangi bir zarar ve tazminat talebinde bulunamayacağı, karşı tarafın sözleşmeye aykırı davranması halinde TBK hükümleri gereği seçimlik hakların davacı tarafça kullanılmadığı, davacının uğradığını iddia ettiği zararları ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacılar vekili, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince, taraflar arasındaki sözleşmede davacı şirkete atfen “distribütör” kelimesi kullanılmış ise de sözleşmede açıkça, davacının distribütör atanmasının münhasır nitelikte olmadığı hükme bağlandığından sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olarak kabulü edilemeyeceği, davacı taraf, davalının alt bayiiler ile doğrudan ticari ilişki kurduğu iddiasına dayalı eylemlerin sözleşmeyi ihlal ve aynı zamanda sözleşmenin zımnen feshi anlamına geldiğini ileri sürmüş ise de sözleşmeye aykırılık teşkil ettiği iddia edilen bu eylemlerden dolayı davacı tarafça davalının usulüne uygun olarak temerrüde düşürüldüğü ispat edilemediği gibi, davalının sözleşmeyi feshettiğinin de kanıtlanamadığı, taraflardan biri tarafından yapılan haklı bir fesih bulunmadığı, işbu davayı açmakla davacının sözleşmeyi feshettiğinin kabulü halinde dahi, davalının davacı şirketten cari hesaptan kaynaklanan ödenmeyen ve icra takiplerine konu olan alacaklarının bulunduğu ihtilafsız olup, davacının sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini de ispat edemediği gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
    Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 29/09/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara