Esas No: 2021/2384
Karar No: 2022/6610
Karar Tarihi: 04.10.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/2384 Esas 2022/6610 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/2384 E. , 2022/6610 K.Özet:
Davalı firmanın, müvekkil firmanın hesaplarından 2005-2007 yılları arasında yüklü meblağlarda nakit para çektiği ve davacı firmanın borçlandığını, fakat bu işlemleri diğer ortaklara ve şirket müdürüne bildirmediği iddiası ile açılan davada, ilk derece mahkemesi 252.399,16 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine hükmetmiştir. Davalı vekili tarafından istinaf edilen karar, istinaf mahkemesi tarafından da esastan reddedilmiştir. Temyiz dilekçesi üzerine Yargıtay da bölge adliye mahkemesi kararını onamıştır.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 24. maddesi ise, ortakların şirketten para alma yasağı ile ilgilidir ve borçların tasfiyesi konusunda detaylı açıklamalar içermektedir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Sinop 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 12.03.2020 tarih ve 2019/42 E- 2020/111 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi'nce verilen 28.01.2021 tarih ve 2020/1408 E- 2021/188 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının müvekkil firmanın 2005 yılında %3 ortağı olduğunu, ortak olduğu tarihten itibaren firmadan sık aralıklarla oldukça yüklü meblağlarda nakit para çektiğini ve davacı firmaya borçlandığını, bu havalelerin 2005 yılından 24/01/2007 tarihine kadar devam ettiğini, bu arada şirket müdürü ve büyük ortak olan Şükrü İstanbullu tarafından o tarihlerde diğer ortak ...'e bu hususta hiç bir şekilde bilgiverilmediğini ve onayının almadığı gibi tüm bu para havale işlemlerini başına buyruk olarak davalı lehine tek başına gerçekleştirdiğini, 03/02/2012 tarihinde firmanın tasfiye haline geldikten sonra ...'in tasfiye memuru olarak görevlendirildiğini, şirket vergi borçları ve hesapları araştırılırken bu durumlarla karşılaşıldığını ve davalının şirketten haksız kazanç elde ettiğinin ortaya çıktığını, 01/07/2012 tarihli 6103 sayılı Türk Ticaret Kanun'un 24. maddesinde ortakların şirketten para alma yasağının düzenlendiğini, bu yasa çıkmadan önce bu yasağa aykırı davranan ortakların bu borçlarını 01/07/2012 tarihi olan yürürlük tarihinden itibaren 3 yıl içerisinde firmaya nakdi ödeme yaparak tamamen tasfiye etmek zorunda olduklarını, borcun kısmen veya tamamen başkası tarafından üstlenilmesinin borç için kambiyo senedi verilmesi, ödeme planı yapılması veya benzeri yollara başvurulmasının bu madde anlamında tasfiye sayılmayacağını, bu süre içerisinde tasfiye gerçekleşmemişse bu kişiler hakkında cezai müeyyide uygulanacağının açıkça belirtildiğini, davacı aleyhine cezai başvuru haklarını saklı tuttuklarını, davalının 24/01/2007 tarihine kadar firmadan 333.294,00 TL çektiğini, bu bedellerin hiç bir şekilde iade edilmediğini, müvekkil firmanın maalesef bu tür işlemler neticesinde faaliyet gösteremez hale geldiğini, hatta tasfiye haline geçtiğini, günümüzde oldukça yüklü bir vergi borcu olduğunu, diğer ortakların ne pay ne de firmanın gelirlerinden yararlanamadıklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkil firma hesaplarından davalının hesaplarına geçen 25.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle müvekkil firmaya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 530.574,16 TL'ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davacı tasfiye halinde Sinmed Tıbbi Gereçler San. ve Tic. Ltd. Şirketinin husumet ehliyetinin olmadığını, limited şirketin tasfiye haline gerdikten sonra davacı şirketin muhasebe kayıtlarında borç veya alacak görünmeyen konular ile ilgili tasfiye memurunun herhangi bir istemde bulunmasının mümkün olmadığını, tasfiye memurunun şirketin muhasebe kayıtları ile kesin olarak bağlı olduğunu, davanın 5 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığını, davalı müvekkile ödenen bedelin 333.294,00 TL olarak belirtildiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 25.000,00 TL talep edilmesinin usulen mümkün olmadığını, davacı tarafın fazlaya dair haklarını saklı tutamayacağını, davacının iddiasını, taleplerini genişletmesine izin ve muvafakatlerinin olmadığını, söz konusu para transferlerinin müvekkilin şahsına değil, şirketin Kastamonu şubesinde çalışması nedeniyle şirketin borç ve ödemelerini yapmak için yapıldığını, müvekkilin sosyal ve ekonomik durumunun incelenmesinde Kastamonu şubesinden ayrıldıktan sonra kredi kartı ve nakit borçlarının olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesi, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, bilirkişi raporuna göre davacı firmanın hesaplarından davalıya 252.399,16 TL para aktarıldığı, davalı tarafın para transferlerinin Kastamonu Şubesi işlemlerinden kaynaklandığı iddiasında bulunmuş ise de, davacı firmanın Kastamonu şubesinin bulunmadığı, davalı taraf da iddiasını ispatlamak için Kastamonu Şubesi ile ilgili herhangi bir delilde sunulmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 252.399,16 TL'nin dava tarihi olan 24/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, ilk derece mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli ve denetime açık olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 12.920,38 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 04/10/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.