Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/700 Esas 2022/6645 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/700
Karar No: 2022/6645
Karar Tarihi: 05.10.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/700 Esas 2022/6645 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2021/700 E.  ,  2022/6645 K.

    "İçtihat Metni"



    MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 44. HUKUK DAİRESİ



    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 20.06.2017 tarih ve 2015/97 E. - 2017/596 K. sayılı kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi'nce verilen 13.11.2020 tarih ve 2020/98 E. - 2020/305 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 04.10.2022 günü hazır bulunan davacılar vekili Av. ... ile davalı Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacılar vekili; müvekkili şirketin 26/12/2011 tarihinde 1 adet Comansa Marka LC5211 model, 15492 seri nolu kule vincini satın almak için davalı ile sözleşme imzaladığını, şirket yetkilisi olarak ...'ün kefil olduğunu, ödemeler için 02/02/2012 tarihli 3.000,00 02/03/2012 tarihli 3.000,00 01//04/2012 tarihi için 3.000,00 TL, 01/05/2012 tarihli 79.500,00 Euro olmak üzere toplamda 88.500,00 Euro'luk senet verildiğini, davalının fatura kesmediğini, vincin eğitim amacıyla kullanılmak üzere Haydarpaşa Teknik Lisesi bahçesine kurulduğunu, 3.000,00 Euro'luk senedin vadesi olan 02/02/2012 tarihinde ödendiğini, senedin ödenmesinden sonra vincin esasen dava dışı İş Leasing'e ait olduğu, senet bedelinin de İş Leasinge aktarılmadığının ortaya çıktığını, İş Leasing Firması yetkililerinin vinci geri almak için işlem başlatacaklarını beyan ettiğini, ihtiaf nedeniyle vincin atıl olarak durduğunu, bunun üzerine müvekkilinin de ödemeleri durdurduğunu, davalının senetleri piyasada kullandığını, davalının sözleşme tarihinden bir yıl sonra 17/12/2012 tarihinde kule vincin mülkiyetini İş Leasingten aldığını, müvekkiline fatura kesmediği gibi senetleri de iade etmediğini, bu kez taraflar arasında 14/01/2013 tarihinde vinç takas sözleşmesi imzaladıklarını, ancak davalının sözleşmenin gereğini yerine getirmediği ve senetleri iade etmeyip icra takibi başlattığını, kule vincin haciz yolu ile 150.000,00 TL 'ye satıldığını, satış işleminden sonra kalan bakiyesini kapatmak için de davacı ... 'ün evine haciz uygulanarak kıymet tespiti yapıldığını, davacının icra mahkemesi yolu ile itiraz ettiğini belirterek aleyhlerine başlatılan icra takibinin durdurulmasını ve borçlu olmadıklarının tespitini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili; davacının davasının süresinde olmadığını, 26.12.2011 tarihli kule vinç satış sözleşmesinin 6. maddesine göre bonoların müvekkiline teslimi ile kule vincin de davacılara aynı gün teslim edildiği, zilyetliğin ve mülkiyetin davacılara geçtiğini, daha sonra taraflar arasında 14.01.2013 tarihli bir sözleşme imzalandığını, sözleşmede davacının kendilerine başka bir vinç vereceğinin kararlaştırıldığını, ancak bu vincin kendilerine teslim edilmediğini, davacıların sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmediklerini, davacıların, dosyaya ibraz ettiği sözleşmeler altındaki imzaları inkar etmedikleri için sözleşme ve borcun varlığını zımnen kabul etmekte olduğunu savunarak davanın usulden, aksi takdirde esastan reddine, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    İlk derece mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacıların iddialarını ispatlayamadığı, bunun yanı sıra 26/12/2011 tarihli ilk sözleşme imzalandığında sözleşmeye konu vincin mülkiyetinin davalıya ait olmadığı iddia edilmiş ise de mülkiyetin satıcıya ait olması hususunun satış sözleşmesinin bir unsuru olmayıp sözleşmenin ifası ile ilgili bir durum olduğu, davalının 26/12/2011 tarihinde mülkiyeti kendisine ait olmayan vinci davacı tarafa teslim etmesinde herhangi bir zapt hali ispatlanamadığından hukuka aykırı bir yön bulunmadığı, kaldı ki sözleşmeye konu vincin mülkiyeti davalıya geçtiğe tarih olan 30/11/2012 tarihinden sonra taraflar arasında aynı vince ilişkin 14/01/2013 tarihinde yeni bir sözleşme imzalandığı, bu sözleşmede de davacı tarafın sözleşmeye konu kule vincin kendilerine 26/11/2011 tarihinde teslim edildiğini kabul ettiği, 26/12/2011 tarihli sözleşmenin hükümsüz kalması ve toplam bedeli 85.500,00 Euro bedelli üç adet bononun davacı tarafa iadesi şartlarının oluşmadığı, bonoların bedelsiz kalmadığı, takibe konu bonolar nedeniyle davacı tarafın borcunu keşideci ve aval veren olarak devam ettiği, ayrıca aval veren ...'ün keşideciye ait şahsi def'ileri lehdara karşı ileri sürülmesinin imkanının bulunmadığı, kötü niyet tazminatı şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karara karşı davacılar vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince; 26.12.2011 tarihli kule vinç satış sözleşmesi'' başlıklı sözleşmede, sözleşme konusu, 1 adet...seri no'lu vincin satışı olarak belirlemiş ise de, davacının sözleşme konusu vincin davalıya ait olmayıp leasing sözleşmesine konu olduğunu bilmesi ve sözleşme kapsamında düzenlenen senetlerden vadesi en son tarihli olan senedin 01.05.2012 tarihli olması, sözleşmenin 4.maddesinde mülkiyetin senetlerin ödenmesine bağlı olarak geçişinin kararlaştırılmış olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sözleşmenin satış vaadi içerdiği, davalı ile dava dışı İş Finansal Kiralama AŞ. arasında finansal kiralama sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin konusunu, eldeki dava kapsamında 26.12.2011 tarihli sözleşmeye konu vinç oluşturduğu, finansal kiralama sözleşmesinde, kiracının kiralama konusu maldaki zilyetliğini bir başkasına devredebileceği yönünde bir düzenleme bulunmadığı anlaşılmış ise de, sözleşmeden sonra ve fakat dava tarihinden önce finansal kiralamadan kaynaklı borcun davalı tarafça ifa edildiği, bu durumun davacının da kabulünde olduğu, mülkiyetin 26.12.2011 tarihinde davalıya geçmiş olduğunun belirtildiği, mülkiyetin devri amacıyla yapıldığı ve mülkiyetin davacıya geçtiği hususunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmadığı, 14.01.2013 tarihli ''kule vinç takas sözleşmesi'' başlıklı sözleşme incelendiğinde, sözleşme konusunun, daha önceki sözleşmenin konusunu oluşturan vinç ile davacı tarafa ait başka bir vincin takas edilmesi olarak belirlendiği, davacının edimin ifasını önerdiğine ilişkin ispat yükünü yerine getiremediği, 26.12.2011 tarihli sözleşmenin hükümsüz kılınmasının şarta bağlandığı ancak bu şartın somut olayda gerçekleşmediği, sözleşmenin hayat bulmaması nedeniyle 26.12.2011 tarihli sözleşmenin hükümsüz sayılamayacağı, dolayısıyla 26.12.2011 tarihli sözleşme kapsamında davalı tarafça davacıya teslim edilen vinç nedeniyle takibe konu senetlere ilişkin olarak davacının davalıya borçlu olduğu, davacının gerek 26.12.2011 tarihli sözleşme imzalanırken sözleşme konusu vincin davalıya ait olmadığını bilmesine rağmen bu durumu ileri sürerek ifadan kaçınmasının ve gerekse taraflar arasında uygulama yeri bulmayan ikinci sözleşmeye dayanarak ifadan kaçınmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğu, somut davada ispat yükü davacı tarafta olup, ispat yükünün ters çevrilemeyeceği gerekçesiyle 6100 sayılı HMK.'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
    Kararı davacılar vekili temyiz etmiştir.
    Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacılardan alınmasına 05/10/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara