Esas No: 2022/5100
Karar No: 2022/6670
Karar Tarihi: 05.10.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2022/5100 Esas 2022/6670 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2022/5100 E. , 2022/6670 K.Özet:
Diyarbakır 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen ve bozmaya uyularak Yargıtayca incelenen bir davada, davacı vekili müvekkilinin borçlu olmadığını belirterek kefil sıfatıyla atılan imzanın müvekkiline ait olmadığını ileri sürmüştür. Davalı vekili ise itirazları dikkate alınarak tazminat talep etmiştir. Mahkeme uyulan bozma ilamı gereği davacının borçlu olmadığının tespiti ile %40 oranında tazminatın davalıdan tahsiline karar vermiştir. Ancak, kötü niyetin gerekçeli kararında yer almadığı için kararın bozulmasına karar verilmiştir. 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğinden önce açılan iş bu davanın dava tarihi itibariyle yürürlükte olan kanun gereğince %40 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Kanun maddeleri ise; 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğinden önce açılan iş bu davanın dava tarihi itibariyle yürürlükte olan kanun gereğince %40 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini düzenleyen madde 55/3 ve gerekçeli kararın açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infaz edilmesi gerektiğini belirleyen HUMK’nun 382 ve devamı maddeleri ile HMK'nın 294 ve devamı maddeleridir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Diyarbakır 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 02.12.2020 tarih ve 2013/194 E. - 2020/423 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili ve katılma yoluyla davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için mahalline geri çevrilen dosyanın eksikliklerin giderilmesinden sonra iade edildiği anlaşılmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine giriştiği icra takibinin dayanağı olan bonodaki kefil sıfatı ile atılmış bulunan imzanın müvekkiline ait olmadığını ileri sürerek müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile %40 tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, borçlu tarafından İcra Hukuk Mahkemesine imza itirazı ve borca itiraz edilmediğini, İcra Hukuk Mahkemesinde yapılması gereken itirazlarının menfi tespit davasının konusu yapılmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, bu nedenlerle davacının açtığı davanın reddine, %40'dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, 11.03.2020 tarihli Adli Tıp Kurulu raporu ile takibe dayanak 30.11.2009 tanzim tarihli bonodan önceki tarihli davacının eli ürünü olan imza örnekleri mukayese edilerek inceleme konusu senetteki imzanın kuvvetle muhtemel ... eli ürünü olmadığı kanaatine varıldığı, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğinden önce açılan iş bu davanın dava tarihi itibariyle yürürlükte olan kanun gereğince %40 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının 30/11/2009 tanzim, 01/01/2010 vade 335.681,00 TL'lik bonodan borçlu olmadığının tespitine, takibe konu alacak tutarı olan 130.690,59 TL'nin yüzde 40'ı oranında kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili ve davacılar vekili katılma yoluyla temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacılar vekilinin bütün, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava bonodan kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir.
Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’un 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Somut dosyada mahkemece, davanın kabulü ile davalı aleyhine kötü niyet tazminatı hükmü kurulmuş ise de, anılan hükmede gerekçe bulunmamaktadır. Bu bağlamda, salt davaya konu bonodaki imzanın davacıya ait olmamasının kötüniyet gerekçesi olamayacağı da gözönüne alınarak anılan hususa ilişkin gerekçeli karar kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin bütün, davalı vekilinin (2.) bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü kararın BOZULMASINA, temyiz harcı davacılardan peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 05/10/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.