Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2011/3010 Esas 2011/3010 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/3010
Karar No: 2011/3010

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2011/3010 Esas 2011/3010 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)23. Hukuk Dairesi         2011/3010 E.  ,  2011/3010 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    -K A R A R-
    Davacı vekili, taraflar arasındaki 06.08.2001 tarihli sözleşme ile davalının G Blok 12 nolu daireyi iş karşılığında vermeyi taahhüt ettiğini, mesken teslim belgesi adı altında belge düzenlenerek müvekkilinin bütün yükümlülüklerini yerine getirdiğinin kabul edildiğini, davalı aleyhine açtıkları tapu iptali ve tescil davasının derdest olduğunu, dava açıldıktan sonra davalı kooperatifin müvekkilinin kooperatif üyesi olduğu ve eksik ödemeleri olduğu gerekçesi ile müvekkiline ihtar çektiğini, şimdiye kadar hiç kimseye aylık %10 gecikme faizi uygulamasının yapılmadığını, bu durumun iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu, bir genel kurul kararı olmadığından gecikmelere BK" nun 84. maddesinin uygulanmasının olanaksız olduğunu, müvekkilinin aldığı dairenin parasını defaten ödediğini, bütün borçlarını yerine getirdiğini ileri sürerek, müvekkilinin davalı kooperatife üye olmadığının ve borcu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, davacının kooperatife dilekçe ile 100 m² lik daire almak istediğini belirterek üye olduğunu, kendisine tahsisli olduğunu iddia ettiği daireyi başka bir üyenin çektiğini, daha sonra davacının 130 m² ye geçmek istemesinden dolayı tekrar üyeliğe alınması yolunda bir karar daha alındığını, kooperatifin üyesi olmadığı yönündeki iddiaların asılsız olduğunu, taşeron belgeleri ve bu konudaki diğer belgelerin olmadığını, bir ara çıkış sebebiyle bir takım ödemelerinin geri verildiğini, davacıya daire tahsisine ilişkin bir yönetim kurulu kararı olmadığını, davacının bir süre düzenli aidat ödemeleri yaptığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davacının üye olarak ödemelerinin bulunduğu, iş karşılığı veya defaten yapılan ödeme karşılığında kooperatifçe kendisine taşınmaz verildiği iddiasının doğrulanmadığı, üye olarak ödeme yapmasının iş karşılığı daire aldığı iddiasını çürüttüğü, çünkü aynı kooperatifte ikinci kez verilmiş bir dairenin de bulunmadığı 23.09.2001 tarihli kur"ada da, boş daire çektiği, üye kayıt talep dilekçesindeki imzanın da davacıya ait olduğu, ayrıca dosyaya getirtilen genel kurul toplantısı hazirun cetvellerinde, davacının üye olarak isim ve imzasının bulunduğu, böylelikle kooperatifin davacıyı üye olarak kabul ettiği, davacının da buna ilişkin ödemeler yaptığı, kooperatifçe iş karşılığı daire verilmesinin taahhüt edilmesi halinde, davacının ikinci kez aidat ödeyerek mükerrer ödeme yapmasının hayatın olağan akışına ters olduğu, tüm bu deliller gözetildiğinde, davacının davalı kooperatifin üyesi olarak kabul edilmesi gerektiği ve Kooperatifler Kanunu"nun 23. maddesi gereğince kooperatif üyelerinin hak ve vecibelerinde eşit olduğundan davacının da diğer üyeler gibi aidat ödeme yükümlülüğü altında olduğu, üyeliğinin peşin ödeme suretiyle gerçekleşen bir üyelik olmadığı, davacının 8.582,00 TL aidat borcu, 9.016,00 TL gecikme faizi olmak üzere toplam 17.598,00 TL borcu bulunduğu gerekçesiyle davacının davalı kooperatifin üyesi olmadığının tespitine ilişkin talebinin reddine, davacının toplam 17.598,00 TL borçlu olduğu anlaşılmakla bakiye 480,00 TL yönünden davalı kooperatife borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    1) Dava, davalı kooperatifin ortağı olmadığının ve bu sebeple ortaklıktan doğan bir borcunun bulunmadığının tespiti istemine islişkindir.
    1163 sayılı Kooperatifler Kanunu" nun 23. maddesi hükmü uyarınca, ortaklar hak ve yükümlülüklerde eşit konumdadırlar. Yönetim kurulu bu ilkenin dışına çıkmak istediği takdirde, bu hususu genel kurul gündemine alarak, genel kurulun tartışmasına açıkça sunması gerekmekte veya genel kurulun yapılan uygulamayı açıkça ya da zımnen benimsemesi icap etmektedir. Bu nedenle, sabit ve peşin ödemeli olarak ortaklığa alınmada bu usule uyulmamışsa, böyle bir ortağın devam eden inşaatların finansmanına katılımı için aidat yükümlülüğü devam .... Açıklanan usule uyulmuşsa, ortaklığa alınmadaki bu farklılık, ortaklığa alındıktan sonra üyelik aidatı istenmesini mümkün kılmaz ise de kooperatifin amacına ulaşıncaya kadar yapılan genel yönetim ve alt yapı giderlerinden ortağın sorumluluğu devam .... Genel kurulca açık yetki verilmedikçe ya da benimsemedikçe, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu" nun 23. maddesine aykırı şekilde yönetim kurulunun diğer ortaklardan farklı statüde ortaklığa kabul kararı vermesine veya akçalı konularda bir ortağı farklı statüde konumlandırmasına geçerli hukuki sonuç bağlanamaz. Bu durumda mahkemece 25.02.2001 tarihli genel kurul tutanağı, 06.08.2001 tarihli iş karşılığı daire sözleşmesi ve 06.09.2008 tarihli mesken teslim belgesi getirtilip kooperatif ve muhasebe konusunda uzman bir bilirkişi kurulundan, davacının peşin ödemeli ortak olup olmadığı, kooperatifte ayrı bir ortaklığının olup olmadığı, birden fazla ortaklığın varlığının tespiti halinde, dava tarihine göre sona eren ortaklığının bulunup bulunmadığı, sona eren ortaklığı varsa bu ortaklığa ait geri ödemelerin diğer ortaklığa ne miktarda, hangi tarihlerde ve ne suretle aktarıldığı hususlarında açıklamalı, denetime elverişli bir rapor alınarak oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, 07.05.2004 tarihinde davacı tarafından yapılan ödemenin öncelikle işlemiş faiz borcundan ve kalan kısmın anapara borcundan düşülmesi gerekirken BK"nun 84. maddesinin yanlış değerlendirilmesi suretiyle işlemiş faiz borcu kalmamasına rağmen işlemiş faiz olarak gösterilen miktardan düşülerek hesaplama yapan bilirkişi raporunun hükme esas alınması da hatalı olmuştur.
    2) Bozma nedenine göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 30.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





    Hemen Ara