Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2011/3182 Esas 2011/2879 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/3182
Karar No: 2011/2879
Karar Tarihi: 27.12.2011

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2011/3182 Esas 2011/2879 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)23. Hukuk Dairesi         2011/3182 E.  ,  2011/2879 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    -K A R A R-
    Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olmasına, kooperatife karşı yükümlülüklerini yerine getirmesine ve diğer ortaklara konut tahsis edilmesine rağmen kur"a da isabet eden bağımsız bölümün adına tescil edilmediğini ileri sürerek, 4.kat 11 nolu bağımsız bölümün müvekkili adına tesciline, bu mümkün olmadığı takdirde, şimdilik 5.500.000.000 TL tazminatın temerrüt faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, davanın kesin hüküm nedeniyle reddini istemiştir.
    Mahkemece, davacıya tahsis edilecek başkaca konut kalmadığı, bu nedenle davalının davacıdan eksik olan aidatı tamamlamasını beklemesinin hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davacının tapu iptal ve tescil isteminin feragat nedeniyle reddine, 5.500-YTL. tazminatın davalıdan tahsiline dair verilen kararın, davalı vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi"nce, " davalı vekilince, yargılama sırasında davacının yönetim kurulunun 21.4.2005 tarihli kararı ile ihraç edildiği ve kararın kesinleştiği savunulmuş olup, mahkemece, öncelikle davacının ortaklık sıfatının devam edip etmediği, dolayısıyla aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı denetime elverişli bir şekilde değerlendirilip tartışılmak ve sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken bu savunma üzerinde hiç durulmadan eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı " gerekçesiyle bozulması üzerine, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, davacı hakkında verilen ihraç kararının kesinleşmesi nedeniyle davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    Dava, konut tahsis edilememesi nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
    Mahkemece, bozmaya uyularak davacının ihracına ilişkin yönetim kurulu kararının usulüne uygun tebliğ edildiği ve kararın kesinleşmesi nedeniyle davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili, müvekkiline yapılan tebligatın usulüne uygun olmadığını ileri sürerek kararı temyiz etmiştir.
    Burada öncelikle üzerinde durulması gereken husus, davacının davalı kooperatiften ihracına ilişkin 05.08.2005 tarihli yönetim kurulu kararının davacıya usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği, bir başka deyişle 7201 sayılı Kanunun 21. maddesine göre yapılan tebliğ işleminin usulsüz olup olmadığıdır.
    " Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina" başlıklı 21. maddede; kendisine tebligat yapılacak kimse veya muhatap namına kendisine tebligat yapılabilecek kimselerden hiç birisinin gösterilen adreste bulunmamaları veya tebellüğden imtina etmeleri durumunda yapılacak işlemler açıklanmıştır. Madde dikkatlice incelendiğinde burada iki ayrı halin birlikte düzenlendiği görülecektir. Bunlardan birincisi, kendisine tebligat yapılacak kimse veya muhatap adına tebligatı kabul edebilecek olanlardan (muhatapla birlikte oturan ailesi efradı, daimi memur veya müstahdemi .. vs.) hiçbirisinin "gösterilen adreste bulunmaması", diğeri ise adı geçenlerin "tebellüğden imtina etmeleri" hususlarıdır.
    a)Tebellüğden "imtina edilmesi" (kaçınılması):
    Muhatap veya onun adına tebligatı alabileceği Yasada belirlenenlerin, tebliğ evrakını almaktan imtina etmeleri halinde ne şekilde işlem yapılacağı 21. maddeye paralel olarak Tüzüğün 30. maddesinde düzenlenmiştir.
    Buna göre, ilgilinin adreste bulunmasına rağmen tebliğ evrakını almak istememesi, işi sürüncemede bırakıp keyifiliğe yol açacağından, bir başka deyişle; Tebliğ işlemi muhatabın rızasına terk edilmiş olacağından, bu gibi hallerde Tüzüğün 30. maddesinde "Tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclisi arasından birine veyahut zabıta amir veya memuruna imza mukabilinde teslim eder. Tebliğ memuru Tüzüğe ekli iki numaralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnameyi gösterilen adresteki kapıya yapıştırır. Durumu muhataba duyurmasını mümkünse en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir." hükmüne yer verilmiştir.
    Görüldüğü üzere tebellüğden çekinme halinde muhatap veya onun adına tebliğ yapılabilecek kimselerin tebligat adresinde bulunmaları sebebiyle yapılacak işlem, Tüzüğün 30. maddesinde belirlenenden ibarettir. Tebligat parçasının incelenmesinde tebellüğden imtina edildiğinin açıklanmış olması halinde maddede yazılı olanlara tebliğ evrakının bırakılıp bırakılmadığının iki numaralı ihbarnamenin kapıya yapıştırılıp yapıştırılmadığının ve en yakın komşuya veya yöneticiye ya da kapıcıya haber verilip verilmediginin denetlenmesi sonucu hakim, tebligatın geçerli olup olmadığını tesbit edecektir.
    b)Adreste bulunulmaması,
    Muhatabın adreste bulunmaması halinde PTT memurunun ne şekilde davranacağı Tüzüğün 28. maddesinde yazılıdır. Buna göre; muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiç biri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu ve meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir. Muhatap ölmüşse veya gösterilen adresten devamlı olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tesbit edilememişse, tebliğ evrakı, çıkaran mercie geri gönderilir.
    Anlaşılacağı üzere Tüzüğün 28/2. maddesinde, muhatabın ölmüş olması veya gösterilen adresten devamlı olarak ayrılmış ve yeni adresinin tebliğ memurunca tesbit edilmemiş bulunması halinde tebliğ evrakının iade edileceği yazılıdır.
    Tebligat görevlisinin, tebligat adresinde hiç kimseyi bulamaması ve kendilerine tebligat yapılabilecek kimselerin de o adresi terk etmeleri durumunda, bu adres tebliğ mazbatasındaki mahsus yerine ve tebliğ evrakındaki adresin bulunduğu tarafa yazılır. Eski adresin üzeri çaprazvari birbiçimde çizilir. Yeni adresin tebliğ memurunun tevzi bölgesi içerisinde olması halinde tebligat bu adrese yapılır, yeni adresin aynı PTT merkezinin diğer bir dağıtım bölgesinde veya başka bir PTT merkezinin mıntıkası içinde bulunması durumunda ise tebliğ evrakı yeni adrese tebliğ sağlanması için tebliğ memuru tarafından bağlı olduğu merkeze geri verilir.
    Muhatabın veya onun adına kendisine tebligat yapılabilecek olanların adreste bulunmamaları halinde, tebliğ memuru, "adreste neden bulunulmadığını" bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclis üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek, beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak tevsik etmesi gerekir.
    Burada Tüzüğün 28. maddesi, PTT memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını "tahkik etme" gorevini yüklemiştir. PTT memuru bu tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği için ilgisine imzalatacaktır. Ancak bu suretle yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadıgı, hakim tarafından denetlenebilir. Muhatabın adreste bulunmamakla beraber, orada ikamet ettiği, fakat sadece tevziat saatinde orada bulunmadığı, tevziat saatlerinden sonra aynı gün adrese döneceği beyan edilirse, bu takdirde 2 numaralı ihbarnamenin kapıya yapıştırılması, komşuya haber verilmesi ve tebliğ evrakının zabıtaya veya muhtara bırakılması işlemlerine geçilebilecektir.
    Bu itibarla, Tüzüğün 28. maddesinde yazılı olan ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle muhatabın (ya da muhatap namına tebligatı alabilecek olanların) bu adreste bulunduğu "tevsik edilmeden", Tebligat Kanunu"nun 21. maddesine göre yapılan tebliğ işlemi geçersizdir.
    Özetlenecek olursa, Tebligat Kanunu"nun 21. maddesine göre yapılacak tebliğ işleminin geçerliliği, PTT memurunun yapacağı tahkikata göre muhatabın bu adreste bulunduğunun tesbitine ve bu işlemi tebligat parçasına yazarak maddede belirtilen kişilere imzalatmasına bağlıdır. Gerekli tevsik işlemi Hakimin denetimini sağlayacak ve muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacaktır.
    21. maddeye göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi iki numaralı ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir (Madde: 21/son cümle). Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, PTT memurunun yukarıda yazılı araştırmayı mutlaka yapmasına ve muhatabın o anda adreste olmamakla birlikte tevziat saatlerinden sonra aynı gün döneceğinin beyan edilip, bunun tevsik edilmesine bağlıdır. Eğer, açıklanan durumu beyan eden ilgililer imzadan çekinirlerse, PTT memuru çekinme nedeniyle, araştırma sonucunu kendisi imzalamakla yetinecektir.
    Bu ilkeler Hukuk Genel Kurulu"nun 13.10.1965 gün ve 2/793-360; 16.9.1981 gün ve 7/2371 - 604; 29.12.1993 gün ve 18/778-876; 08.10.1997 gün ve 2/499-783; 02.06.1999 gün ve 18/480-486; 25.01.2006 gün ve 2/772-17; 12.12.2007 gün ve 12/976-973; 11.11.2009 gün ve 12/436-487 sayılı kararlarında da aynen benimsenmiştir.
    Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; ihraç kararının tebliğ belgesinde “ Muhatabın tebliğ adresine gidildi.Muhatabın tatile gittiği komşusu Tahsin Baran tarafından beyan edilmesi üzerine tebliğ evrakı ilgili Yurt Mahalle Muhtarına tebliğ edilerek, tebliğ adresine 2 no’lu haber kağıdı yapıştırıldı, komşusu Tahsin Baran’a haber verildi. Komşusu imzadan imtina etmiştir” denilmiş ve tebliğ memurunca imzalanmıştır. Tebligat
    Kanunu’nun 21’inci maddesine göre kapıya yapıştırma tarihinin tebliğ tarihi kabul edilebilmesi için muhatap sadece tebligatın yapılacağı sırada adreste bulunmamalı ve fakat tevziat saatlerinden sonra aynı gün o adrese döneceği belirli olmalıdır. Bu durumda yapılan tebliğ işlemi, tatile gittiği beyan edilen davacının tevziat saatinden sonra aynı gün adrese döneceği beyan ve tevsik edilmemiş olduğundan, usulsüz olup, ihraç kararının usulüne uygun olarak tebliğ edilmemesi nedeniyle davacının kooperatif üyesi olduğu, buna göre aktif dava ehliyetinin bulunduğu gözetilerek, tazminat istemi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, tebliğ işleminin usulüne uygun olduğu ve bu nedenle ihraç kararının kesinleştiği kabul edilerek davanın reddi doğru değildir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 27.12.2011 aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, peşin harcın istek halinde iadesine, 27.12.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi
    KARŞI OY YAZISI

    Davacı, kooperatiften ihracına ilişkin yönetim kurulu kararının kendisine Tebligat Kanunu"nun 21. maddesine uygun tebliğ edilmediğini ileri sürmüş ise de, davacıya bu konuda yapılan tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 21. ve Tebligat Tüzüğünün 28. maddesine uygun olduğu düşüncesinde olduğumdan yerel mahkeme kararının bozulmasına ilişkin Dairemiz çoğunluğunun aksi yöndeki düşüncesine katılmıyorum.

    Hemen Ara