Esas No: 2021/5083
Karar No: 2022/6848
Karar Tarihi: 11.10.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/5083 Esas 2022/6848 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/5083 E. , 2022/6848 K.Özet:
Davacı, davalıya ait markaların ciddi bir şekilde kullanılmadığını iddia ederek hükümsüzlüklerini talep etmiştir. Mahkeme, davayı reddetmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi'nin 556 sayılı KHK'nın 14. maddesini iptal etmesiyle, markanın kullanım zorunluluğunun kalmadığı ve TRIPS hükümlerinin uygulanamayacağı belirtilmiş, dolayısıyla marka iptal edilemeyeceği kararı verilmiştir. Dava tarihi itibariyle yürürlükteki yasal düzenlemelere güvenilerek açılan ve haklı bulunulan davada, dayanak yasal düzenlemenin iptali nedeniyle hukuki dayanak kalmadığından davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, davanın reddinin doğru olmadığı belirtilmiştir. Bu nedenle, karar bozulmuştur.
Kanun maddeleri:
- 556 sayılı KHK'nın 14. maddesi
- Anayasa Mahkemesi'nin 14.12.2016 gün ve 2016/148 Esas ve 2016/189 Karar sayılı kararı
- 6100 sayılı HMK'nın 331/1 maddesi
- 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 9. maddesi.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 11.04.2019 tarih ve 2019/52 E. - 2019/23 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının 2006/47209 sicil nolu "TEKNOCEP", 2007/23081 sicil nolu "TEKNOSA CEP", 2007/32642 sicil nolu "TEKNOSA CEP ŞEKİL" markalarının 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi kapsamında ciddi bir şekilde kullanılmadığını ileri sürerek, anılan markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu edilen markaların davacının''TEKNOSA'' ibareli tanınmış markasına "CEP" ibaresi eklenmek suretiyle bir konsept olarak düşünüldüğünü, oluşturulan bu markaların ana ve esaslı unsurunun yine ''TEKNOSA'' ibaresi olduğunu, "CEP" ibaresinin tali nitelikte bulunduğunu, markanın başvuru ve tescilinden başlayarak bu markaların 27.01.2009 tarihine kadar ticaret ve hizmet markası olarak aynen kullanıldığını, 27.01.2009 tarihinden itibaren günümüze kadar da asli ve ayırt edici unsuru olan "Teknosa" ibaresi korunmak suretiyle kullanıldığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamaya ve tüm dosya kapsamına göre; davaya dayanak yapılan 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edildiği, 556 sayılı KHK'nın 14. maddesinin iptali ile iç hukukumuzda markanın kullanılması zorunluluğunun kalmadığı, bu nedenle TRİPS hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı, iptal kararından sonra 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 9. maddesinde de benzer bir hüküm yer almaktaysa da, ancak Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonrası için uygulanabileceğinden dava konusu olaya uygulanma imkanı olmadığı, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı nedeniyle davalının markasını kullanmaması nedeniyle markanın iptaline karar verilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili ve katılma yoluyla davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Mahkemece 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 gün ve 2016/148 Esas ve 2016/189 Karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptaline karar verildiği gerekçesiyle davanın reddine ve yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükteki yasal düzenlemelere güvenilerek açılan ve haklı bulunulan davada, dayanak yasal düzenlemenin yargılama aşamasında Anayasa Mahkemesince iptali nedeniyle hukuki dayanak kalmadığından davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, davanın reddinin doğru olmadığı, 6100 sayılı HMK'nın 331/1 maddesinde "davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği" düzenlenmiş olduğu, somut uyuşmazlıkta mahkemece yapılan incelemeye göre, davanın açılışında davacı tarafın haklı olduğu gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış hükmün bu sebeple davacı taraf yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile kararın anılan BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 11/10/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.