Esas No: 2021/1057
Karar No: 2022/6902
Karar Tarihi: 12.10.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1057 Esas 2022/6902 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/1057 E. , 2022/6902 K.Özet:
Davacı, davalı bankanın kurduğu sistem ile vadeli ve opsiyonel altın ve döviz alımı yaptığını, bankaya olan güveni sarsıldığı için hesaplarını kapatmak istediğini ancak uğradığı zararlar nedeniyle tazminat talebinde bulundu. İlk derece mahkemesi, erken kapatma hakkının bulunmadığını, teminatların iade edilmeyeceğini ve manevi tazminat koşullarının oluşmadığını belirterek davacının talebinin sınırlı kabul edilmesine karar verdi. Bölge Adliye Mahkemesi, sözleşme hükümlerine uygun bir şekilde işlem yapıldığını tespit ederek davacının temyiz istemini reddetti ve Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararını onadı. Kanun maddeleri: Türk Borçlar Kanunu'nun 883. maddesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353(1)b-1, 369/1, 371, 370/1 ve 372. maddeleri.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 15.12.2017-07.09.2018 tarihli ve 2014/986 E. - 2017/879 K. sayılı asıl kararı davacı vekili, asıl ve ek karar ise davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan reddine-kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce verilen 12.11.2020 tarih ve 2018/1942 E. - 2020/1166 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 11.10.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin, yatırımlarını davalının kurduğu sistem ile vadeli ve opsiyonel altın ve döviz alımı şeklinde işlemlerle değerlendirdiğini, bankaya olan güveni sarsıldığı için 22.04.2013, 30.04.2013 ve 26.05.2013 tarihlerinde davalı bankaya başvurarak hesaplarını kapatmak istediğini, talebin 02.12.2013 tarihinde davalı tarafından kabul edildiğini, bu süre içinde döviz kurlarındaki artış nedeniyle uğradığı zarara karşılık şimdilik 2.000.- TL, müvekkilinin kredi borçlarını peşin ödeyip kapatma talebi kabul edilmediği için, İş Bankasından 12 ay vade yerine 48 ay aya çıkan vadeli kredi kullanma fırsatını kaçırdığını, bundan dolayı şimdilik 2.000.-TL, davalı bankaya verilen ipoteklerin gecikmeli olarak fek edilmiş veya kaldırılmamış olması nedeniyle şimdilik 2.000.-TL, müvekkilinin İş Bankası ile çalışma konusunda cazip teklif aldığını, ancak bunun mümkün olmaması nedeniyle uğradığı zarara karşılık şimdilik 2.000.-TL, ayrıca müvekkilinin borçlarını ödeyebilmek için taşıt ve taşınmazlarını gerçek değerinin altında sattığını, bu konuda uğranılan zarar için de şimdilik 2.000.-TL tazminat ile davalının eylemleri nedeniyle manevi zarara da uğradığını belirterek, toplam 10.000.-TL maddi tazminat ile 50.000.-TL manevi tazminatın 22.04.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; taraflar arasındaki sözleşmelere göre davacının kullanmış olduğu kredileri erken kapama talep hakkının olmadığını, erken kapama talebi kabul edilse bile müvekkili bankanın erken kapama indirimi yapmak zorunda olmadığını, tesis edilen ipoteklerin tüm kredi borçlarının teminatını teşkil ettiğini, borçların tamamı ödenmeden TMK.nın 883. maddesine göre davacının ipoteklerin fekkini talep etme hakkının bulunmadığını, müvekkili bankanın, davacının fek talebi karşısında ipoteklerin değerini yeniden ekspertizlerini yaptırmak suretiyle güncellediğini ve bu sırada bir kısım ipoteklerin fekkini yaptığını, manevi tazminat talebinin de yerinde olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; sözleşme hükümleri ile bankacılık uygulama ve teamülleri uyarınca, davalı bankanın davacının kredi borcunu erken kapatma talebini kabul etme zorunluluğunun bulunmadığı, ayrıca borç tamamen kapanmadan teminatların iade edilmeyeceği, davacının erken kapama talep tarihi ile hesabın kapatıldığı tarih arasında tahsilat ve kur farkından kaynaklanan zararının 136.502,94 TL olduğu, davacının bu zarara ilişkin talebinin 2.000,00 TL olması karşısında taleple bağlılık ilkesi uyarınca davanın bu talep yönünden bu miktar ile sınırlı olarak kabulüne, diğer zarar kalemleri ile davalı eylemleri arasında illiyet bağının bulunmadığı, manevi tazminat koşullarının da bulunmadığı gerekçesiyle fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili- katılma yoluyla davalı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
İlk derece mahkemesince,ek karar ile, kısmen kabul kararı verilen davada kararın miktar itibariyle kesin olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin kararı istinaf etmemiş sayılmasına karar verilmiştir.
Davalı vekili ek karara karşı da istinaf yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; 24.05.2012 tarihli sözleşme bakımından, sözleşme tarihi itibariyle 6098 sayılı TBK'nın genel işlem koşullarına ilişkin hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı, 03.04.2013 tarihli sözleşme bakımından ise genel işlem koşulları değerlendirildiğinde, sözleşme öncesi gerekli bilgilendirme yapıldığı, 01.04.2013 tarihli bilgilendirme formunun davacı tarafından imzalandığı, dolayısıyla sözleşme hükümlerinin geçerli ve taraflar bakımından bağlayıcı olduğu anlaşılmakla, somut olayda, sözleşme hükümleri gereğince kredinin erken kapatılmasının davalı bankanın kabulüne bağlı olduğu, davacının kur farkına dayalı zararından bankanın sorumlu tutulamayacağı, bu kapsamda davacının İş Bankasından aldığı daha uygun koşullu kredi imkanından faydalanamamasında davalının kusurunun bulunmadığı, serbest piyasa koşullarında taşınmaz ve araçların satış değeri ile rayiç değerleri arasında fark bulunması doğal olup, bu farktan da davalı bankanın sorumlu tutulamayacağı, yapılan işlemlerin sözleşmeler ve bankacılık uygulamalarına uygun olduğu, bu durumda davacının maddi tazminat isteminin tümden reddi gerekirken, kısmen kabulünün doğru olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.'nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü kararın kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 12/10/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.