Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/3154 Esas 2022/7039 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/3154
Karar No: 2022/7039
Karar Tarihi: 17.10.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/3154 Esas 2022/7039 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2021/3154 E.  ,  2022/7039 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 17.09.2020 tarih ve 2019/509 E. - 2020/473 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce verilen 23.02.2021 tarih ve 2020/2005 E. - 2021/248 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, davacının İzmir 31. Noterliği'nin 01.02.2016 tarih ve 2357 yevmiye numaralı sözleşmesi ile dava dışı diğer ortaklar ... ve ... ile birlikte davalı ... Yapı Mimarlık Mühendislik İnşaat Gıda Tarım Hayvancılık San. ve Tic. A.Ş.'yi kurduğunu, şirket kuruluşunun ardından müvekkili ...'un davalı şirket nezdinde bulunan tüm payı olan 400 hisseyi diğer ortak dava dışı ...'a 10.000,00 TL bedel karşılığında devrettiğini ve yönetim kurulundaki görevinden 19.08.2016 tarihli dilekçesi ile istifa ettiğini, davalı şirket genel kurulunun 20.07.2018 tarihinde toplanarak ve devir sözleşmesi doğrultusunda vekil edenin ortaklıktan ayrılmasına ve yönetim kurulundan istifasının kabulüne oybirliği ile karar verildiğini, böylelikle müvekkilinin davalı şirket ile tüm bağlarını kopardığını, ancak davalı şirket tarafından pay devri ve yönetim kurulu değişikliğinin ticaret siciline tescil ettirilmemesi nedeniyle davalı şirketin vergi daireleri ve Sosyal Güvenlik Kurumu başta olmak üzere resmi makamlar nezdinde yaşamış olduğu sıkıntıların müvekkiline sirayet ettiğini, bu nedenle müvekkilinin ticari ve şahsi hayatının sekteye uğradığını, bankalardan kredi alamadığını belirterek, müvekkilinin davalı şirketten 19.08.2016 tarihi itibariyle paylarını devretmek suretiyle ortaklıktan ve yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığının tespitine ve bu hususun ticaret siciline tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı, cevap dilekçesi sunmamış, duruşmalara katılmamış, her hangi bir delil de bildirmemiştir.
    İlk Derece Mahkemesince, 6102 sayılı TTK'nın 598/2. maddesi gereğince, şirket müdürü tarafından tescil yaptırılmaması halinde, ayrılan ortak adının silinmesi için ticaret siciline başvurabileceği, yasanın bu hükmüne göre, davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının olmadığı, hukuki yararın dava şartı olduğu ve HMK 114/1 h ve 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar verilmesinin gerektiği gerekçesiyle davanın hukuki yarara yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle HMK 114/1 h ve 115/2 maddesi gereğince usulden reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesince, davacının yönetim kurulu üyeliğinden istifa ederek ayrıldığının, davalı şirkete karşı açılan davada tespiti ve tescilinin istenmesinde, hukuki yararı bulunmadığından, İlk Derece Mahkemesince, bu istem yönünden hukuki yarar yokluğu nedeniyle, davanın usulden reddine karar verilmesinin doğru olduğu, ancak davada, anonim şirket hisse devrinin tespit ve tescili istendiği halde, ilk derece mahkemesince, hatalı olarak limited şirketlerde uygulanması gereken 6102 sayılı TTK'nın 598/2. maddesi gereğince, şirket müdürü tarafından tescil yaptırılmaması halinde ayrılan ortak adının silinmesi için ticaret siciline başvurabileceği, bu madde hükmüne göre, davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verildiği, oysaki, anonim şirketlerde hisse devrinin tescilinin yapılmasının zorunlu olduğuna ve nasıl yapılacağına ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, sicil memurluğunun, talep halinde tescil işlemini yapabileceğinin, yönetmelikte düzenlendiği, anonim şirketlerde, hisse devrinin tescilinin zorunlu olmaması nedeniyle, davacının hissesini devir ederek, ortaklıktan ayrıldığının davalı şirkete karşı açılan davada tespiti ve tescilinin istenmesinde hukuki yarar bulunmadığından, İlk Derece Mahkemesince hatalı madde hükmüne dayanılmış ise de, neticeden hukuki yarar yokluğundan bu talep hakkında red kararı verilmesinin doğru olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
    2- Davacının anonim şirketin yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığının tespiti ve tescili istemine ilişkindir. 6102 sayılı Kanunun 373. maddesi 1. fıkrasında, "Yönetim kurulu, temsile yetkili kişileri ve bunların temsil şekillerini gösterir kararının noterce onaylanmış suretini, tescil ve ilan edilmek üzere ticaret siciline verir." hükmüne haiz olup, buna göre şirketin yönetim kuruluna, şirketi temsile yetkili kişilerin tescil ve ilanını sağlamak görevi verilmiştir. Dava tarihinden sonra eklenen 3. fıkrasında ise hükmün gerekçesi ve 1. fıkrasıyla uyumlu olarak, "Kamu kurum ve kuruluşları tarafından, ticaret siciline tescil olunan temsile yetkili kişiler ile bunların temsil şekilleri hakkında ticaret sicili kayıtları esas alınır ve şirketten bu kayıtlara ilişkin ticaret sicili müdürlüklerince düzenlenen belgeler ile Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ilan dışında hiçbir belge istenemez." hükmü getirilmiştir.
    Ancak somut olayda davacı, yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin beyanını 19.06.2016 tarihli dilekçesi ile belirtmiş ve 20.07.2018 tarihli genel kurul toplantısında da davacının istifasının kabulüne karar verilerek bu istifadan şirket haberdar edilmişse de, buna rağmen istifanın ticaret siciline kayıt ve tescili sağlanmamıştır.
    İlke olarak istifa tek taraflı yenilik doğuran bir hakkın kullanılmasıdır ve hukuki sonuç doğurması kabule bağlı değildir. İstifa iç ilişkide sonuçlarını şirkete ulaşmakla doğurur. Dış ilişki de ise TTK’nın 39. maddesi uyarınca iyiniyetli üçüncü kişiler açısından istifanın etkisi tescil ve ilan olunmasına bağlıdır. Bu nedenle istifa eden yönetim kurulu üyesinin bu işlemin tescil ve ilanında hukuki yararı vardır (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, 11. Baskı syf.326).
    Hal böyle olunca, SGK ve vergi dairesinin denetimlerinden geçen şirkete ilişkin şirketi temsile yetkili kişilerin tespitinde şirketin ticaret sicili kayıtlarının esas alınacağı anlaşılmaktayken, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmasına rağmen, mahkemece HMK 114/1,h ve 115/2 maddeleri gereğince dava açmakta hukuki yarar bulunmadığından dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi yerinde değildir.
    SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 17/10/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara