Esas No: 2021/3328
Karar No: 2022/7064
Karar Tarihi: 17.10.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/3328 Esas 2022/7064 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/3328 E. , 2022/7064 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 30.11.2017 tarih ve 2016/912 E- 2017/725 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi'nce verilen 25.02.2021 tarih ve 2020/199 E- 2021/160 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile kardeş olan davalılar kollektif şirket ortakları iken davacı dışındaki üç kardeşin 03/05/2013 tarihinde şirket sözleşmesinde yaptıkları tadil ile davacının şirketten çıkarılmasına ve payların yeniden taksimine karar verdiklerini, bu karara karşı müvekkili üç ay içinde itiraz edemediğinden kararın kesinleştiğini ve 18/09/2013 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi'nde ilan edildiğini, ortaklıktan çıkartılmış olan müvekkilinin TTK'nın 262. maddesi ve şirket ana sözleşmesinin 9. maddesi gereği 5 yıl içerisinde eşit taksitlerle ödenmesi gereken payının 3,5 yıldır ödenmediğini, şirketin yaklaşık dört yıldır hiçbir ticari faaliyetinin olmadığını ancak şirket adına kayıtlı bir taşınmazın cebri icra ile satılmak üzere olduğunu, uzun süreden beri faaliyette bulunmayan ve vergi kaydı da silinen dava dışı ortaklığın amacını (işletme konusunu) elde etmesinin imkansız hale geldiğini, infisah sebeplerinin gerçekleştiğinden ortakların sorumluluklarının birinci derece sorumluluk haline geldiğini, taşınmazın alım tarihindeki bedeli ile şimdiki bedeli arasındaki farkın şirket kârı olduğunu ve payı oranında kendisine ödenmesi gerektiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000,00 TL'nin sözleşme gereği ödenmesi gereken tarih itibariyle ticari faizi ile birlikte davalılardan şirket payları oranında tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilleri, davacının şirket ortaklığından çıkarılmasına ilişkin kararın ortakların oybirliği ile alındığını davanın şirket tüzel kişiliği aleyhine açılması gerektiğini, davacının şahsi borcuna karşılık şirketin tek varlığı olan taşınmazın cebri icra yoluyla 1.690.000,00 TL'ye satıldığını, dava konusu uyuşmazlık miktarı belirlenebilir olduğundan kısmi dava açılamayacağını, davacının şahsi menfaatleri doğrultusunda borçlandırıcı işlemler yapmak suretiyle şirketi zarara uğratması sebebiyle ortaklıktan çıkarıldığını, esasa ilişkin de davayı kabul etmediklerini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince; Manisa Ticaret Sicil Müdürlüğü müzekkere cevabına göre Halil İbrahim Kuşçu ve ortakları kollektif şirketinin faal olduğu, TTK'nın 237. maddesine göre kollektif şirketin borç ve taahhütlerinden dolayı 1. derece şirketin sorumlu olduğu, ancak, şirkete karşı yapılan icra takibi semeresiz kalmış veya şirket herhangi bir sebeple sona ermiş ise yalnız ortak veya ortak ile birlikte şirket aleyhine dava açılabileceği veya takip yapılabileceği, ortaklıktan çıkartılan davacının payının ödenmesi için tüzel kişiliği bulunan şirkete karşı dava açmadan doğrudan şirket ortaklarına karşı dava açıldığı, TTK'nın 237/1-2 maddesinde belirtilen şartların oluşmadığı, şirket borçlarından dolayı şirket ortaklarının 2. derecede sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre, vergi dairesine yazılan yazıya verilen cevapta şirketin vergi yükümlülüklerini yerine getirmediği/adresinde bulunmadığından resen terkin ettirildiğinin belirtildiği, Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan yazıya verilen cevapta ise şirketin durumunun faal olduğunun belirtildiği, TTK'nın 237. maddesinin ortakların sorumluluk derecesini düzenleyen ilkesel nitelikte hükümler içerdiği, bu madde uyarınca şirkete karşı yapılan icra takibinin semeresiz kalması veya şirketin herhangi bir sebeple sona ermiş olması halinde ortaklara karşı dava açılabileceği, ortaklıktan çıkarılan davacının şirkete karşı yaptığı herhangi bir icra takibinin bulunmadığı, bunun yanı sıra şirketin halen faal olduğu, bu durumda şirketin sorumluluğuna gidilmeden ortaklara karşı dava açılamayacağından, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kollektif şirketten çıkarılan ortağın çıkma payının diğer ortaklardan tahsili istemine ilişkindir. Her ne kadar çıkarılan ortağın pay bedelinin ödenmesinden kollektif şirket sorumlu ise de somut olayda şirketin bütün ortakları davada temsil edildiği için davanın pasif husumet nedeniyle reddi doğru olmamış bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunu reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 17/10/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.