Esas No: 2021/3028
Karar No: 2022/7132
Karar Tarihi: 18.10.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/3028 Esas 2022/7132 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/3028 E. , 2022/7132 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Tüketici Mahkemesi’nce verilen 05/07/2018 tarih ve 2014/534 E. - 2018/704 K. sayılı kararın davacılar vekili ile davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan reddine-kısmen kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce verilen 11/01/2021 tarih ve 2018/2154 E. - 2021/21 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili ile davalı vekili tarafından istenilmekle dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkillerinin murisi...'ın 20/01/2005 tarihinde hastaneye kaldırıldığını ve 24/01/2005 tarihinde vefat ettiğini, ölümünden bir gün sonra yani 25/01/2005 tarihinde müvekkillerinin murisinin davalı banka nezdindeki hesabından dava dışı ... tarafından 29.000,00 Amerikan Doları çekildiğinin öğrenildiğini, konuyla ilgili olarak nitelikli dolandırıcılık suçundan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulduğunu, müvekkilinin öldüğü gün olan 25/01/2005 tarihinde bilinci kapalı olarak hastanede tedavi gördüğü 20/01/2005 tarihinden 24/01/2005 tarihine kadar hesabından para çekilmesi için talimat vermesinin mümkün olmadığını, zira paranın çekildiği ve talimat verildiği denilen gün ölümün gerçekleştiğini, davalı banka müdürünün paranın çekilmesi konusunda yazılı ve imzalı talimat haricinde telefonla da teyit alındığını söylediğini, davalı bankanın kusuru sonucunda müvekkillerinin uğradığı zararın tazmini için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkillerinin murisi...'ın davalı banka nezdindeki şahsi hesabından haksız ve usulsüz olarak çekilen 29.000,00 Amerikan Doları'nın fiili ödeme günündeki TCMB döviz satış kuru üzerinden olay tarihinden avans faiziyle birlikte davacılara ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, husumetin sebepsiz zenginleşen ...'a yöneltilmesi gerektiğini, ayrıca adı geçen şahsın önceki tarihlerde de...'ın hesabından talimat ile para çekme işlemlerini yaptığını, bu durumun bile tek başına o dönemde gerek...'ın gerekse de mirasçıların bu durumdan haberdar olduğunu gösterdiğini, müvekkili banka tarafından talimat gereği işlem yapılmış olup müvekkili bankaya kusur izafe edilmesinin mümkün olmadığını, dava dışı ...'ın 25/01/2005 tarihinde müvekkili bankaya gelerek...'ın yazılı talimatı gereği döviz hesabından 29.000,00 Amerikan Doları'nın kendisine ödenmesini talep ettiğini, bunun üzerine müvekkili banka nezdindeki...'ın imza örneği ile yazılı talimattaki imzanın karşılaştırıldığını ve uyumlu olduğunun görülmesi üzerine talimat sahibi...'ın telefonla arandığını ve arayan kişinin kendisini... olarak tanıttığını, imzanın kendisine ait olduğunu bildirerek talimat gereği işlem yapılmasını istediğini söylediğini, akabinde ...'a ödeme yapıldığını, mirasçıların...'ın vefat ettiğine ilişkin müvekkili bankaya bildirimde bulunmaları gerekmekte olup, bu yönde bildirimde bulunmamaları nedeniyle kusurlu olduklarını, ...'ın vefat ettiği 2005 yılında da KPS sistemi uygulanmadığı için mirasçıların müvekkili bankaya...'ın vefat ettiğini bildirmeleri gerektiğini, ayrıca muris...'ın telefonu başka bir şahsın eline geçmiş ya da çalınmışsa işbu telefon numarasının da artık kullanılmadığının müvekkili bankaya bildirilmesi gerektiğini, bildirimde bulunmayan davacıların bu sebeple de kusurlu olduklarını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davalı banka şubesi 29/10/2013 tarihli ihtarnamenin tebliği ile verilen süre sonunda 07/11/2013 tarihinde temerrüte düşürüldüğü gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 7.250,00 Amerikan Doları'nın 07/11/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte fiili ödeme tarihindeki TCMB döviz satış kuru üzerinden TL'ye çevrilerek davalıdan alınarak veraset ilamındaki miras payları oranında davacılara verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili ve davalı vekili istinaf kanun yoluna başvuruda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi'nce, davacılar vekilinin, istinaf başvurusunun dilekçesinde yer verdiği itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen karar kaldırılarak davanın kısmen kabulü ile 7.250,00 USD'nin 07/11/2013 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa'nın 4/A maddesi gereği işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile veraset belgesindeki payları oranında davacılara verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacı Nigar Başak Zavagar vekili ve diğer davacılar vekili ile davalı banka vekili temyiz etmiştir.
HMK'nın 6763 sayılı Kanun'un 42. maddesi ile değişik 362/1-a maddesi hükmüne göre, Bölge Adliye Mahkemelerinin miktar veya değeri 40.000,00 TL'yi geçmeyen davalara ilişkin verdiği kararlar aleyhine temyiz yoluna başvurulamaz. Bu miktar, HMK'nın Ek 1. maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm tarihi itibarıyla 72.070,00 TL'dir. Dava, davacıların murisinin davalı banka nezdindeki vadesiz döviz mevduat hesabındaki paranın hak sahibi olmayan kişiye ödenmesi sebebiyle uğranılan 29.000,00 Amerikan Doları'nın zararın tazmini istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulü ile 7.250.- Amerikan Doları'nın 07/11/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte fiili ödeme tarihindeki TCMB döviz satış kuru üzerinden TL'ye çevrilerek davalıdan alınarak veraset ilamındaki miras payları oranında davacılara verilmesine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir. Taraf vekilleri tarafından istinaf kararına karşı temyize başvurulmuşsa da talep edilen zarar kalemlerinin dosya kapsamına göre temyiz sınırının altında kaldığı anlaşılmaktadır. HMK'nın 366. maddesi delaletiyle kıyasen uygulanması gereken aynı Kanun'un 346/2. maddesi hükmü uyarınca, kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında Bölge Adliye Mahkemesi'nce bir karar verilmesi gerekmekle birlikte, Yargıtay tarafından da bu yönde karar verilebileceğinden, taraf vekillerinin kesin olan karara yönelik temyiz istemlerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz istemlerinin miktardan REDDİNE, işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesi'ne, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden davacılar ve davalıya iadesine, 18/10/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
1. Dava, 29.000 ABD Doları tazminat alacağının tahsili istemine ilişkindir.
2. Yargılama sonucunda BAM tarafından 7.250 ABD Doları alacak yönünden davanın kabulüne, 22.750 ABD Doları alacak talebi yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir. Kararı hem davacılar, hem de davalı Banka vekili temyiz etmiştir.
3. Hukuk ve adalet anlayışında yaşanan gelişmelere orantılı olarak 1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36.maddesinde “Adil yargılanma hakkı” temel insan hakları arasında sayılmıştır. Adil yargılanma ilkesi kapsamındaki haklardan biri de, “Mahkemeye Erişim Hakkı” dır. Diğer bir anlatımla, “mahkemeye erişim hakkı” adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından birisidir. Mahkemeye erişim hakkı şüphesiz yüksek mahkemeye ulaşma hakkını da kapsar (AYM 23.10.2019 T. ve 2016/73086 BB no’lu). Mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da imkânsız hale getiren uygulamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (..., Adil Yargılanma Hakkı Rehberi, Anayasa Mahkemesi Yayınları, s.31 vd.). Bu bağlamda mahkemeye erişim konusunda yasalarda muğlak bir hüküm bulunması halinde, adil yargılanma hakkını sağlayan hüküm tercih edilmelidir.
4. HMK’nın 362/2.maddesinde temyiz kesinlik sınırı hakkında “Alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur” sözcüğünün, yüksek mahkemeye erişim hakkının zorlaştırılmaması ve “adil yargılanma hakkı” kapsamında yorumlanmasında isabet bulunmaktadır.
5. Somut olayda, davacı tarafın talebi üzerine mahkemece 7.250 ABD Doları alacak yönünden davanın kabulüne, 21.750 ABD Doları alacak yönünden davanın reddine karar verilmiş olup, Bölge Adliye Mahkemesince kurulan 09.12.2021 tarihi itibariyle Merkez Bankası efektif döviz satış kuru 7,46/USD olduğu dikkate alındığın 54.085.- TL miktarı yönünden kabul, 162.255.- TL miktarı yönünden davanın reddi kararı verildiği, bu miktarın ise HMK’nın 362. maddesindeki temyiz sınırının çok üzerinde olduğu, davalı aleyhine hüküm olunan miktar yönünden HMK 362. maddesi uyarınca 2021 yılındaki 78.630.-TL temyiz sınırının altında kaldığı anlaşılıyor ise de, bu tarafın temyizinin de katılma yoluyla temyiz sadedinden işin esasına girilerek incelenmesi gerektiğini düşündüğümden, Daire çoğunluğu tarafından temyiz isteminin miktar yönünden reddine karar verilmesini isabetli bulmuyorum.