Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1473 Esas 2022/7208 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/1473
Karar No: 2022/7208
Karar Tarihi: 20.10.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1473 Esas 2022/7208 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2021/1473 E.  ,  2022/7208 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12.HUKUK DAİRESİ


    Taraflar arasında görülen davada İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 19.07.2018 tarih ve 2014/503 E- 2018/844 K. sayılı kararın asıl ve birleşen davada davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne-reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce verilen 01.12.2020 tarih ve 2018/2034 E- 2020/1264 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi asıl ve birleşen davada davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 18.10.2022 günü hazır bulunan davacı ... - birleşen davada da davacı ... vekili Av....ile asıl davada davalı ..., asıl ve birleşen davada davalı ... vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Asıl ve birleşen davada davacılar vekili, müvekkillerinin cerrah olduğunu, davalının kendisini Aristo Sağlık Hizmetleri ve Pleksus Medikal unvanlı şirketlerin sahibi olarak tanıttığını, şirketin yüksek kârlar elde ettiğini söyleyerek müvekkillerinin bilgisizliklerinden yararlandığını ve müvekkillerini şirkete ortak yaptığını ve fakat şirketin borç içinde olduğunu ileri sürerek hisse devir sözleşmelerinin iptali ile verilen paranın iadesini talep etmiştir.
    Asıl ve birleşen davada davalılar vekili, müvekkillerinin aldatma gibi bir kasıtlarının olmadığını, şirketin mali durumu ve demirbaşlarının şirket defterlerinde göründüğünü, davacıların şirket ortağı olarak şirket lehine hiç bir girişimde bulunmadıklarını savunarak davaların reddini istemiştir.
    İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı uyarınca davacıların her ikisinin de doktor ve cerrah oldukları, şirket hisselerini devir almadan önce şirketlerin faaliyet gösterdikleri kliniklerde bizzat operasyon yaptıkları, piyasanın içinde bulunmaları nedeniyle deneyimsizlik gerekçesine dayanmakta iyi niyetli olmadıkları, şirket hisselerini devir almadan önce her iki şirketin ticari defter ve kayıtlarını uzman muhasebeci vasıtasıyla incelemelerinin mümkün olduğu, davacıların şirket hisselerini devir aldıktan sonra kendi müşteri portföylerini de getirerek iş oranını arttırmaları beklenirken bu hususta kendilerinden bekleneni yerine getirmedikleri sonuçta oluşan zarar durumundan davacıların da sorumlu bulundukları gerekçesiyle ispatlanamayan asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesince, davacılarca kendilerinin şirketlerin mali durumuna ilişkin olarak aldatılması suretiyle şirketlere ortak olmalarının sağlandığı ileri sürülmüşse de, bu hususta iddiayı kanıtlamaya yeterli ve elverişli bir delil bulunmadığı, şirketin mali durumuna ilişkin olarak kasten davalılarca aldatıldıklarına dair delil bulunmadığı gibi istemelerine rağmen şirketlerin mali durumuna ilişkin kayıt ve belgelerin davalılarca verilmediği, gizlendiği, ya da gerçeğe aykırı kayıt ve belge verildiği yönünde de delil olmadığı, şirketlerin zarar eder durumda, mali durumlarının zayıf olması, başlı başına aldatma iddiasının varlığını kabule yeterli olmadığı, bu nedenle somut olayda TBK'nın 36. maddesi anlamında aldatmadan söz edilmesi mümkün bulunmadığı, her ne kadar ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş olması sonucu itibariyle doğru ise de, davanın yanlış nitelendirilerek "aşırı yararlanma" hukuksal nedenine dayanılarak karar verilmiş olmasının isabetli olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davada; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun gerekçe yönünden kabulüne, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014/503 Esas-2018/844 Karar sayılı ve 19/07/2018 tarihli hükmünün, HMK'nın 353(1)b-2 maddesi gereği kaldırılmasına, asıl ve birleşen davanın ispatlanamadığından reddine karar verilmiştir.
    Kararı, asıl ve birleşen davada davacılar vekili temyiz etmiştir.
    İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davacılar vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin asıl ve birleşen davada davacılardan alınarak davalı ...'e verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 42,80 TL temyiz ilam harcının temyiz eden asıl ve birleşen davada davacılardan alınmasına, 20/10/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara