Esas No: 2021/3292
Karar No: 2022/7376
Karar Tarihi: 25.10.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/3292 Esas 2022/7376 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/3292 E. , 2022/7376 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 21.02.2019 tarih ve 2017/1289 E. - 2019/159 K. sayılı kararın davacılar vekili ile davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan reddine-kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi'nce verilen 12.02.2021 tarih ve 2019/898 E. - 2021/147 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, davalı şirket tarafından davacı şirket ve şirket yetkilisi ... hakkında "Bizim ve Besler markalı ürünlerin taklit edilmek suretiyle üretim yapılarak ambalajlandığı ve piyasaya sürüldüğü" iddiasıyla Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunulduğunu, şikayet üzerine savcılık talimatı ile davacı şirkete ait işyerinde aramalar yapıldığını, bir kısım ürünlere el konulduğunu, açılan kamu davası sonucunda Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2015/22 E.-1102 K. sayılı kararı ile davacının beraatine karar verildiğini, kararın Yargıtay tarafından onanmak suretiyle kesinleştiğini, davacının, davalı tarafından yapılan haksız ve kötü niyetli şikayet sebebiyle büyük zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, 1.000.-TL maddi ve 100.000.-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı itirazları olduğunu, davalının Anayasal bir hak olan dilekçe hakkını kullanarak devletin yargı organlarına başvurduğu için sorumlu tutulmaya çalışılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirketin Arge ve kalite müdürünün beyanlarından davalının şikayet sırasında söz konusu ürünlerin kendi ürünleri olduğunu, sahte olmadığını bildiğinin anlaşıldığı, ceza davasında alınan bilirkişi raporunda da ürün ambalajlarının orjinali ile benzer olduğu, taklit olduğuna dair delil bulunmadığının tespit edildiği, davalının yağların kendi ürünü olduğunu bilmesine rağmen, savcılığa verdiği şikayet dilekçesinde ürünlerin içerik olarak halk sağlığını tehlikeye sokacak biçimde sahte olduğunu ileri sürmek suretiyle suçsuzluklarını bile bile davacıları sahte imalat yapmakla suçlayarak, Anayasal hakkı olan şikayet hakkını kötüye kullandığı, davalının Kayseri'deki satış temsilcisi olan davalı tanığı ...'ın; "Biz oraya ürünler sahte diye gitmedik. Düşük fiyat bilgisi geldi diye ziyarete gitmiştik." şeklindeki beyanından piyasada ürünlerin sahte olduğuna dair haber olmadığı, davacının düşük fiyata ürün sattığı bilgisi olduğundan davalı vekilinin Anayasal haklarını kullandıkları şeklindeki beyanına itibar edilemeyeceği, davalının şikayete konu ürünlerin kendi üretimi olduğunu bilmesine rağmen savcılığa verdiği şikayet dilekçesinde, davacıların kendi ürünlerini taklit ettiğini ileri sürdüğü, bu durumun iftira suçu niteliğinde bulunduğu, davanın 8 yıllık ceza zamanaşımı süresi geçmeden 08.03.2017 tarihinde açıldığı, ancak davacılar vekilinin ceza zamanaşımı süresi geçtikten sonra 24.12.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 5.484,60 TL artırdığı, davalının şikayeti nedeniyle davacı şirketin ciddi bir finansman gideri olmadığı, el konulan ürünlerin raf ömrünün geçtiği, bu ürünlerin dava tarihindeki değerinin 6.484,60 TL olduğu, davacı ...'nun davacının şikayet hakkını kötüye kullanması sonucu uzun süre yargılandığı, sahibi olduğu şirkete baskın yapılarak birtakım mallarına el konulduğundan manevi zarara uğradığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile davalıdan alınarak davacı şirkete verilmesine, fazlaya ilişkin talebin zamanaşımı nedeniyle reddine, 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacı şirkete verilmesine, 10.000,00-TL. manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacı ...'na verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili ve davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, dosyada bulunan bilgi ve belgelerden, davalının Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği şikayet dilekçesi ile davacı şirketin "Bizim" ve "Besler" markalı ürünleri yasalara aykırı olarak kullandığı, evsafı bilinmeyen yağların müvekkiline ait markanın bulunduğu taklit ambalajlar içine konulduğu, piyasaya sürülen ürünlerin "Bizim" marka ürünlerin üretim ve parti numaraları kopya edilerek üretildiğinin ileri sürüldüğü, bu şikayet üzerine Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı soruşturma sırasındaki talebi üzerine Kayseri 3. Sulh Ceza Mahkemesince arama ve elkoyma kararı verildiği, yine Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan 13/12/2010 tarihli bilirkişi raporunda davalı şirkette bulunan 18 Lt.'lik yağda katkı maddesi bulunduğunun belirlendiği, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan 17/01/2011 tarihli raporda da ambalaj ve etiketlerin taklit olduğuna dair yeterli delil bulunmadığının tespit edildiği, 18/02/2011 tarihli raporda ise 18 Lt.'lik ambalajın orjinalinden farklı olduğu görüşünün yazılması üzerine ... hakkında Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandığı, Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan kovuşturma sonucunda davacı hakkında CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca beraat kararı verildiği, kararın kesinleştiği, davalı tarafın şikayetinin hak arama özgürlüğü içinde değerlendirilmesi gerektiği, bu özgürlüğün sınırlarının aşılmadığı, şikayet nedeniyle davacıların kişilik hakları zedelenmediği gerekçesiyle ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, haksız şikayet sebebiyle davacının mallarına el konulmasından doğan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Her ne kadar davalının Anayasal şikayet hakkını kullandığından bahisle davanın reddine karar verilmişse de, davacının piyasaya sunduğu malların orijinal ve yasal mallar olduğu, davacının bu malları faturalı olarak satın aldığı, davacının bu malların dahilde işleme rejimi kapsamında başkalarınca piyasaya sunulma ihtimalini bilebilme ihtimalinin bulunmadığı, davalının piyasaya sunulan malların taklit mallar olduğuna ilişkin Cumhuriyet Savcılığına sunduğu gerçeğe aykırı beyanı ve el koyma talebi üzerine davacının malik olduğu mallara el konulduğu Yargıtay HGK'nın 27.03.2013 T. ve 2013/209 E-2013/399 K sayılı içtihadında zikredildiği üzere, sahip olunmayan bir hakka dayalı olarak yapılan şikayet üzerine mallara el konulması nedeniyle davacının maddi bir zarara uğradığı kabul edilerek davacının gerçek zararı tespit edilerek tazminat istemleri hakkında bir karar verilmesi gerekirken hatalı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 25/10/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.