Esas No: 2021/3640
Karar No: 2022/7625
Karar Tarihi: 01.11.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/3640 Esas 2022/7625 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2021/3640 E. , 2022/7625 K.Özet:
Davalı banka ile davalı ... arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinde davacı kefil olarak yer alan kişi, bankaya verilen bonolar nedeniyle takibe konulmuştur. Davacı, bonoların bankanın hilesiyle alındığını ve borçsuz olduğunu öne sürerek tazminat talep etmiştir. Ancak mahkeme, bonoların geçerli olduğunu ve teminat senedi niteliği taşıdıklarını belirterek davanın reddedilmesine karar vermiştir. İstinaf ve temyiz aşamalarında da bu karar onanmıştır. Kanun maddeleri olarak 6102 sayılı TTK'nın bono veya emre muharrer senetlere dair hükümleri ile HMK'nın 353/b-1, 370/1 ve 372. maddeleri uygulanmıştır.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Manavgat 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 18.04.2019 tarih ve 2018/34 E. - 2019/127 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce verilen 31.12.2020 tarih ve 2019/2533 E. - 2020/1835 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı ... ile davalı banka arasında 08/03/2011 tarihinde genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davacının da müşterek borçlu müteselsil kefil olarak sözleşmede imzası bulunduğunu, sözleşme imzalanırken davalı bankaya 64.000,00 TL ve 10.000,00 TL bedelli keşidecisi davacı, lehtarı davalı ... olan ve davalı bankaya ciro edilmiş iki adet bono verildiğini, davalı bankanın 02/06/2011 tanzim tarihli ve 03/01/2018 vade tarihli bonoları Antalya 14. İcra Müdürlüğünün 2018/298 esas sayılı dosyasında takibe konu ettiğini, takibe konu bonoların munzam sıralı olmadığını, kredi sözleşmesi imzalanırken banka görevlisinin maktu olarak bilgisayardan çıkartarak bonoları imzalattığını, bono tanzim tarihinde davalı ... ile davalı banka arasındaki borç ilişkisinin de sona ermiş olduğunu, bonoların davalı bankanın hileli davranışları ile davacıdan alındığını, ayrıca kredi borçlusu ...' in taşıtı ve taşınmazlarına davalı banka tarafından rehin konulduğunu, davalı bankanın bu şekilde alacağını tahsil edebilecekken davacı aleyhine takip yapmasının doğru olmadığını, zira alacağın öncelikle krediyi kullanan ...' den tahsilinin gerektiğini, davacının kefil olduğu 08/03/2011 tarihli genel kredi sözleşmesi ile davalı bankaya borcu olmadığını ileri sürerek, takibe konu bonolar yönünden borçlu olmadığının tespiti ile %20 oranında tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı banka vekili; icra takibinin Antalya'da, davanın ise Manavgat’ ta açıldığını, Manavgat Mahkemelerinin yetkisiz olduğunu, davalının alacağı rehinle temin edilse dahi, haciz yolu ile takip yapılabileceğini, takibe konu bonoların tahsil edildiğinde kredi borcundan mahsup edilmek üzere davalı bankaya ciro yolu ile teslim edildiğini, bononun illetten mücerret olduğunu, genel kredi sözleşmesi ile ilgisi olmadığını, bankanın iyi niyetli hamil olup, keşideci davacı ile diğer davalı lehtar ... arasındaki şahsi defilerin davalı bankaya karşı ileri sürülemeyeceğini, keşideci davacının bonolardaki imzaları da inkar etmediğine göre, borçlu olmadığına ilişkin iddiaları yazılı delil ile ispatlamak zorunda olduğunu, genel kredi sözleşmesinin cari hesap şeklinde işlediğinden borcun sıfırlanması halinde dahi sözleşmenin sona ermeyeceğini, kefaletnamenin 3.4 maddesine göre, kefilin kefaletten cayma imkanı veren haklardan vazgeçtiğini ve bu maddelere dayanılarak davalıya karşı talepte bulunmayacağını taahhüt ettiğini, davacının kefaletinin geçerli ve süresiz kefalet olup borcun devam ettiğini, tek taraflı beyan ile kefaletten vazgeçilse dahi kefalet sözleşmesinin sona ermeyeceğini, bankanın alacağının devam ettiğini savunarak davanın reddi ile %20 oranında tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Davalı ..., davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, takip tarihi itibariyle davalı bankanın diğer davalı asıl borçlu ...' e kullandırdığı kredilerden dolayı 73.524,37 TL alacağının bulunduğu, takibe konu bonoların 6102 sayılı TTK’na göre bono veya emre muharrer senet şekil şartlarının zorunlu unsurlarını taşıdığı ve geçerli olduğu, davaya konu senetlerin teminat senedi niteliğinde olduğunun ancak yazılı delil ile ispat edilebileceği, davacının bu yönde yazılı bir delil sunmadığı, kaldı ki davalı bankanın senedin lehtarı değil hamili olduğu, senedin diğer davalı -borçlu senet lehdarı olan ... tarafından bankaya cirolanıp teslim edildiği, davacı ile davalı banka arasında kredi sözleşmesinden kaynaklanan senet alışverişi olmadığı, bononun mücerret borç ikrarını içerdiği aksinin ancak yazılı delil ile ispat edilebileceği, davacının bu iddiasını yazılı delil ile ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. .
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; davacının imzaladığı 80.000,00 TL limitli kefalet sözleşmesi ve limitin 120.000,00 TL’ ye arttırılmış olması nazara alındığında diğer davalının 08/03/2011 tarihli çerçeve sözleşmesinden sonra bu çerçeve kapsamında kullanmış olduğu ve ödenmeyen kredi borçlarından davacı kefil sorumludur. Takibe dayanak bonoların, bono vasfı için zorunlu şartları mevcut olup bonoların teminat olarak verildiği yönünde bono üzerinde herhangi bir ibare bulunmadığı gibi bononun teminat için verildiğini ispat yükü davacıya düşmesine rağmen, davacının bu yönde yazılı bir delil de sunamadığı, bu nedenle bonolarının kredinin geri ödenmesi için verildiğinin kabulü gerektiğinden mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddedilmesinin doğru olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin İlk Derece Mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 21,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 01/11/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.