23. Hukuk Dairesi 2011/1653 E. , 2011/1442 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı, davalı kooperatif ortaklığı devam ederken, tebligat yapılmaksızın ve herhangi bir sebep gösterilmeden ortaklıktan çıkarıldığını öğrendiğini ileri sürerek, çıkarma kararının iptaline karar verilmesini talep ve dâva etmiştir.
Davalı vekili, davacının kooperatif üyesi iken verilen taşıyıcılık işlerini yapmadığını, taşıma komisyonculuğu yaparak anasözleşmenin 10. maddesine aykırı hareketle ortaklık şartlarını kaybettiğini, davanın üç aylık hak düşürücü süre içinde açılmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, kooperatiften çıkarma kararının davacıya noter aracılığıyla tebliğ edilmediği davacının çıkarma kararını 21.05.2006 tarihli genel kurulda öğrendiği ve üç aylık hak düşürücü sürede dava açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece, yönetim kurulunca verilen ihraç kararının 21.05.2006 tarihli genel kurulda bildirildiğine dair tutulan tutanak ihraç kararının tebliği olarak kabul edilmiştir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 16/3 ncü maddesi hükmü uyarınca, çıkarma kararının ortağa tebliğinden itibaren üç ay içinde iptali için dava açılmaz ise ihraç kararı kesinleşir. Dava açmaya ilişkin bu süre, hak düşürücü niteliktedir. Mahkemece, kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Ancak, sürenin başlayabilmesi için kararın tebliği zorunludur. Bu tebliğin noter kanalıyla da yapılması şart değildir. Ortağın haricen öğrenmesi, hatta kararın yüzüne karşı verilmesi sonuca etkili bulunmamaktadır. Bu hususta çekişme olduğu takdirde tebliğin yapıldığını, ihraç kararı veren kooperatif ispat etmek durumundadır. Tebliğ yapılmaması halinde, hak düşürücü sürenin başladığından bahsetmek mümkün değildir. O halde, davacının ihracına ilişkin 20.12.2005 tarihli Yönetim Kurulu kararının, usulüne uygun şekilde davacıya tebliğ edilip edilmediği üzerinde durulup, davanın yasal sürede açılıp açılmadığı tespit edilip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddi yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 31.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.