Esas No: 2011/1539
Karar No: 2011/1438
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2011/1539 Esas 2011/1438 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin kooperatif üyesiyken istifa ederek ayrıldığını, ödemelerin iade edilmemesi üzerine başlattığı icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dâva etmiştir.
Davalı vekili, genel kurulda geri ödemelerin belirlenmesi konusunda yönetim kuruluna yetki verildiğini, yönetim kurulunun da kooperatifin zor durumda olması nedeniyle üç yıl sonra ödeme kararı aldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece üç yıllık erteleme kararı olduğu gerekçesiyle davanın reddine dair verilen ilk hüküm, davacı vekilinin temyizi üzerine, erteleme kararı alma yetkisinin genel kurulda olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği gerekçesiyle 11. Hukuk Dairesi"nce bozulmuştur. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre itirazın 6.030,00 TL asıl alacak, 441,20 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.471,20 TL üzerinden iptaline asıl alacak yönünden % 40 oranında inkar tazminatına fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1. Dava, davalı kooperatiften istifa suretiyle ayrılan davacı ortağın ödemelerinin iadesine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu`nun 17/1. ve anasözleşmenin 15. maddeleri hükümlerinde, kooperatiften ayrılan bir ortağın, ödemiş olduğu aidatın tamamını değil, ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanacak olan masraf hissesi düşüldükten sonra bakiyesinin iadesini talep hakkını haiz olduğu öngörülmüştür. Bu yasal düzenlemeye uyulması gerektiği gibi, aksine uygulamanın, diğer ortakların aleyhine olacağı da kuşkusuzdur. Çıkma payı hesaplanması sırasında, genel giderlere katılmamasının, davacının nedensiz zenginleşmesine yol açacağı da ortadadır. Somut olayda, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, genel giderler payı düşülmeden çıkma payı belirlenmiştir. Bu durumda, mahkemece, davacının ödediği aidat miktarını genel giderlere ilişkin davacıya isabet bölüm düşüldükten sonra çıkma payı olarak faiziyle birlikte geri alabileceği gözetilerek, buna ilişkin konusunda uzman bilirkişiden Yargıtay denetimine elverişli rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, açıklanan yasal düzenleme gözden kaçırılarak hüküm tesisi doğru olmamıştır.
2. Bozma neden ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 31.10.2011 günü oybirliğiyle karar verildi.