Esas No: 2011/464
Karar No: 2011/1205
Karar Tarihi: 20.10.2011
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2011/464 Esas 2011/1205 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 18.3.2003 tarihinde ... ili, .... ilçesi, ... köyü, 18929 ada, 1 parsel üzerinde kain 4 numaralı bağımsız bölümün inşa ve satışı için adi yazılı taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapıldığını, 10.7.2006 tarihinde bu taşınmazla, ... evleri, 18983 ada, 1 parselde kain B 23-4 numaralı konutun tapularının değiştirilmesine ve 203.000,-USD’nin ödenmesine ilişkin yeni bir sözleşme akdedildiğini, davalının 11.7.2006 tarihinde 233.755,-TL’lik bir fatura kestiğini ve müvekkilinin keşide ettiği 12.000,-TL’lik on adet bonoyu iade ettiğini, alacağın masaya kaydı için başvurulduğunda, iflas idaresince mülkiyetle sınırlı olmak üzere red kararı verildiğini ileri sürerek, 314.650,-TL alacağın masaya kaydına ve taşınmaz mülkiyetinin müvekkiline devrine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının dayandığı sözleşmenin iflastan on bir gün önce akdedildiğini ve kayyım onayından geçmediğini, davacının ancak 18.3.2003 tarihli sözleşmeye dayalı talepte bulunabileceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, taraflar arasında akdedilen 10.7.2006 tarihli sözleşmenin resmi şekle uygun yapılmadığı ve buna dayalı taşınmaz devri taahhüdünün geçerli olmayacağı, geçersiz sözleşmeye ve haksız iktisap kurallarına göre, herkesin aldığını iade ile mükellef olduğu gerekçesiyle 298.145,50 TL’nin masaya kaydına karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece, geçersiz sözleşmeye göre tarafların aldıklarını iade etmeleri gerektiği değerlendirmesi ve 10.07.2006 tarihli sözleşmenin geçersiz olduğunun tespiti yerindedir. Ne var ki, somut olayda her iki sözleşme davalı tarafından ifa edilmemiş; davacının da bir kısım bono bedellerini ödemediği dosya kapsamına yansımıştır. 10.07.2006 tarihli sözleşme, 18.03.2003 tarihli sözleşmeyle üstlenilen edimlerin konusunu değiştirmiştir. Davalı yanın kısmen dahi ifa ettiği bir edim bulunmamaktadır. Aksine önceki sözleşme kapsamında bedele mukabil alınan bir kısım bonolar davacıya iade edildiği gibi, davalının ek bir borç yükü altına girdiği tartışmasız olup, 10.07.2006 tarihli sözleşme ile taahhüt edilen taşınmaz da masadan çıkartılmamıştır. Bu durumda herkesin aldığını iade etmesi gerektiğine ilişkin ilkenin somut olay bakımından uygulanması ifa edilen ve edilmeyen edimler için farklılık göstermektedir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının ödemeleri, iade edilen bonolar, kesilen fatura ve değiştirilen taşınmazlar bakımından, bunların hangi sözleşme ile ilgili olduğu ve belirlenen tutarın da, iflas tarihine göre saptanıp saptanmadığı, denetime elverişli biçimde gösterilmemiştir. Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler de göz önünde tutularak, anılan eksikliklerin giderilmesi için ek rapor alınması ve varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 20.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.