Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2011/1568 Esas 2011/1046 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/1568
Karar No: 2011/1046
Karar Tarihi: 13.10.2011

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2011/1568 Esas 2011/1046 Karar Sayılı İlamı

23. Hukuk Dairesi         2011/1568 E.  ,  2011/1046 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davalı vekilince ve katılma yoluyla davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    - KARAR -
    Davacı vekili, müvekkilinin 2001 yılında peşin ödeyerek davalı kooperatiften satın aldığı daireye ayrıca masraf yaptığını, kooperatifin diğer ortaklarının aylık aidat ödeyerek daha konforlu dairelere sahip olduklarını, davalı kooperatifin görevlendirdiğini zannettikleri bir kısım kişilerin 02.05.2009 günü müvekkilinin kullanmakta olduğu dairesini yıkmaya kalktıklarını ve dairede oturanların büyük endişeye kapıldıklarını ileri sürerek, söz konusu dairenin dava tarihi itibariyle rayiç değerine yapılan masraflar dahil edilerek geri verilmesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşulu ile 10.000 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, yapılan üye kaydı ile daire satışının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kooperatifin daire satamayacağını, zamanın yönetim kurulu üyelerinin genel kurulda ibra edilmediğini, davacının almış olduğu dairenin tapusunu alamayacağını bilmesine rağmen bu işlere giriştiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının usulüne uygun başvurusu sonucunda, 14.000,00 TL bedel ödemek suretiyle kooperatif üyesi olan, davacıya satılan dairenin bodrum katta yapılan daire olduğu, ancak bu dairenin projeye aykırı olarak yapıldığı, proje tadilatı ile dahi bu yerin yasal hale getirilmesinin imkansız olduğu, bu durumda davacıya ödediği para karşılığı daire tahsisinin mümkün olamayacağı gerekçesiyle, denkleştirici adalet ilkesine göre dava tarihindeki değeri 42.154,00 TL"nin maddi tazminat olarak, davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekilince ve katılma yoluyla davacı vekilince temyiz edilmiştir.
    1-Tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, HUMK"nun 388 nci (HMK"nun 298/3 ncü) maddesi uyarınca kararı, gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu HUMK"nun 389 ncu (HUMK"nun 294/3"ncü) maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HUMK"nun 381/son (HMK"nun 294/4 ncü) fıkra hükmüne dayanılarak zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucu tutanağa geçirilip, tefhim edilmekle, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
    İşte bu gibi hallerde, HUMK"nun 389 ncu (HMK"nun 294/3 ncü) maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyeti ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır. HMK"nun 298/2"nci maddesinde, gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili ya da farklı olması yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa"nın 141 nci maddesi ile HUMK"nun ve HMK"nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
    Somut olayda, kısa kararda manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş olmasına karşın, gerekçeli kararda manevi tazminat talebi ile ilgili bir karar verilmemiş olup, kısa ve gerekçeli karar arasında farklılık ve çelişki yaratılmıştır. Bu durumda, 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararı çerçevesinde, mahkemece, kısa karar ile bağlı kalınmadan, yeni bir kısa ve buna uygun gerekçeli karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
    2-Bozma neden ve şekline göre, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle, davalı vekilinin anılan yöne ilişen bir bölüm temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 13.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.




    Hemen Ara