Esas No: 2021/11832
Karar No: 2022/4762
Karar Tarihi: 14.03.2022
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/11832 Esas 2022/4762 Karar Sayılı İlamı
4. Hukuk Dairesi 2021/11832 E. , 2022/4762 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki sigorta tahkim yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyeti'nce başvurunun reddine dair verilen karara karşı davacı vekilince itiraz edilmesi üzerine İtiraz Hakem Heyeti tarafından verilen 20/10/2020 tarih 2020/İHK-19640 sayılı itirazın reddine dair verilen kararın süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, davacı yayaya davalı nezdinde ... poliçesi olan aracın çarpması sonucu oluşan trafik kazasında davacının yaralanarak malul kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak olarak şimdilik 5.000,00 TL geçici işgöremezlik tazminatı, 10.000,00 TL sürekli işgöremezlik tazminatı ve 100,00 TL bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 15.100,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; ıslah dilekçesi ile talebini 232.052,81 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetince, Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/417 Esas-2020/105 Karar sayılı dosyasında alınan 26/08/2019 tarihli kusur raporuna göre sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olmadığı gerekçesiyle başvurunun reddine karar verilmiştir. Anılan karara karşı davacı vekili tarafından itiraz edilmesi üzerine İtiraz Hakem Heyetince davalı vekilinin itirazının reddine karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, davalı nezdinde ... poliçesi olan aracın kendisine çarparak dizinden yaralanmasına sebep olduğunu, Hacettepe Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının 05/12/2019 tarihli raporuna göre kaza nedeniyle %18 malul kaldığını, geçici işgöremezlik süresinin 9 ay olduğunu, 3 ay süre ile de bakıcı ihtiyacının olduğunu iddia etmiş bu sebeple maddi tazminat isteminde bulunmuştur. Dosya kapsamında trafik kazası tespit tutanağı bulunmadığı, sigortalı araç sürücüsünün davacının kaygan ve buzlu zeminde kendisinin düşerek yaralandığı, aracı ile davacıya çarpmadığı iddiasında bulunduğu, ancak sigortalı araç sürücüsünün yargılandığı Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/1484 Esas 2018/480 Karar sayılı dosyasında sürücünün bu iddiasına itibar edilmeyerek sürücünün taksirle yaralama suçundan 2.240,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın 30/03/2018’de kesinleştiği, ceza davasında kusur raporu alınmadığı anlaşılmıştır.
Davacının Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/417 Esas-2020/105 Karar sayılı dosyası ile sigortalı araç sürücüsüne karşı maddi ve manevi tazminat davası açtığı, bu dosya kapsamında makine mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan 26/08/2019 tarihli kusur raporuna
göre sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olmadığı, davacı yayanın meydana gelen olayda yerdeki kaygan ve eğimli zeminde dikkatsizliği nedeniyle kayarak dengesini kaybedip yere düşüp yaralandığı kanaatine varıldığı, söz konusu rapor mahkemece benimsenerek davanın reddine karar verildiği görülmüştür. Uyuşmazlık Hakem Heyetince anılan davada mahkemece alınan 26/08/2019 tarihli kusur raporu benimsenerek, sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olmadığı kabul edilmek suretiyle davacının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru biçimde belirlenmesi gereklidir. Söz konusu belirlemenin ise, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Somut olayda; kaza neticesinde davacının maruz kaldığı yaralanmaya ilişkin olarak alınan Hacettepe Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 05/12/2019 tarihli raporda, davacının kaza nedeniyle oluşan maluliyeti %18 olarak belirlenmiştir. Anılan bu raporun, kaza tarihi itibariyle uygulanması gereken Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmesi usule uygundur. Ne var ki; raporda kaza ile illiyet bağı kurulacak nitelikte tespitler yapılmadığı, davacının dizinde meydana gelen maluliyetin araç çarpması nedeniyle mi yoksa davalı tarafın iddia ettiği gibi davacının kaygan zeminde düşmesi sonucu mu oluştuğu hususunda değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Şu durumda İtiraz Hakem Heyetince; davacının yaralanmasına ilişkin tüm tedavi ve hastane evraklarının ilgili yerlerden temin edilmesinden sonra, davacının muayenesi yapılmak suretiyle, davacının dizinde meydana gelen maluliyetin araç çarpması nedeniyle mi yoksa davalı tarafın iddia ettiği gibi davacının kaygan zeminde düşmesi sonucu mu oluştuğu hususunda değerlendirme yapılarak, kazadaki yaralanma ile maluliyet arasındaki illiyet bağı bulunup bulunmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalından olay tarihinde yürürlükte olan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun rapor alınarak, davacının kaza nedeniyle sürekli çalışma gücü kaybı bulunup bulunmadığı ve varsa oranı konusunda ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; davacının yaralanmasının araç çarpması sonucu oluşacağının rapor edilmesi durumunda, dosyanın tarafların kusur durumu ile ilgili Adli Tıp Kurumu, İTÜ Kürsüsü veya Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek konusunda uzman bilirkişi kuruluna tevdii ile ve kazanın oluş şekline göre, ceza dosyasındaki ifadeler, tanık beyanları ile Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/417 Esas 2020/105 Karar sayılı dosyasında alınan 26/08/2019 tarihli kusur raporu da değerlendirilmek suretiyle olaydaki kusur oranlarının duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti ve meydana gelebilecek çelişkilerin giderilmesi yönünden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınması, ondan sonra dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilip varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 14/03/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.