Esas No: 2021/16967
Karar No: 2022/6682
Karar Tarihi: 04.04.2022
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/16967 Esas 2022/6682 Karar Sayılı İlamı
4. Hukuk Dairesi 2021/16967 E. , 2022/6682 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 15/03/2022 Salı günü asıl ve birleşen davada davacı vekili Av. ... ile asıl ve birleşen davada davalı vekili Av. ... Akyazı geldiler. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan tarafların vekilleri dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl ve birleşen davalarda davacı vekili; davalı şirketin işlettiği taş ocağından çıkan tozun müvekkiline ait meyve ağaçlarına zarar verdiğini, taş ocağından çıkan atıkların ise dere yatağında birikerek yağış sonrası taşması sonucu meyve ağaçlarının kurumasına, verimlerinin düşmesine, mahsul kaybına ve bir kısım taşınmaz üzerine bu atıkların birikmesine sebebiyet verdiğini belirterek, maddi zararın giderilmesini, müdahalenin men’ini ve işletmenin kal’ini talep etmiştir.
Davalı vekili; tesisin ruhsat ve izinleri çerçevesinde ve çevreye zarar vermeyecek şekilde faaliyet yürüttüğünü, izin sahası dışına bir taşma olmadığını, zararın yoğun yağan yağmur ve kar sularının erimesi ile oluştuğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalının yürüttüğü faaliyetin bir sonucu olarak zarar meydana gelmiş ise de, davalının işletme için gerekli izinlerinin bulunduğu, idarece belirlenen alana pasa döküldüğü, davalı tarafından gerekli tedbirlerin alındığı, bu nedenle bir kusurunun bulunmadığı, dolayısıyla hukuki sorumluluğunun da olmayacağı, işletmeye ruhsat verilmesi ve pasa döküm alanının belirlenmesine ilişkin olarak idarenin sorumluluğunun olduğu gerekçesiyle, davalının asıl ve birleşen davalarda pasif dava ehliyeti bulunmadığından davanın usulden reddine dair verilen 04/05/2016 tarihli ilk karar, Dairemizin 08/10/2019 tarihli ve 2016/14594 esas, 2019/4452 karar sayılı ilamı ile “dosya kapsamından, asıl ve birleşen davalarda davacının taleplerinin davalı tarafından işletilen taş ocağı nedeniyle oluşan zararların tazminine ve dolayısıyla haksız fiil sorumluluğuna dayandığı, davalı şirketin faaliyetinin gerekli ruhsat ve izinlere uygun olmasının sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, haksız eylem faili olarak davalıya husumet düştüğü, bu durumda, işin esasının incelenmesi” gereğine değinilerek kararın bozulmasına karar verilmiş; davalı vekilinin karar düzeltme istemi Dairemizin 29/06/2020 tarihli ve 2020/186 esas, 2020/2395 karar sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyulmuş, davalının yürüttüğü faaliyetin bir sonucu olarak zarar meydana gelmiş ise de, çevre bilirkişi raporlarında davalının işletme için gerekli izinlerinin bulunduğu, idarece belirlenen alana pasa döküldüğü, davalı tarafından gerekli tedbirlerin alındığının belirtildiği, yine davalının dosyaya sunduğu uzman görüşünde yer alan tesiste toz tutma sisteminin bulunup etkin olarak çalıştığı, emisyon izin belgesine sahip olduğu yönündeki tespit dikkate alındığında davalının faaliyetini, ilgili kurumlar tarafından verilen ruhsatlara uygun olarak yerine getirdiği, faaliyetin yürütülmesi sırasında bir kusuru bulunmadığı ve davalının davacının uğradığı zarardan da sorumlu olmadığı gerekçesiyle, asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Asıl ve birleşen davalar, haksız eyleme dayalı maddi tazminat, müdahalenin önlenmesi ve işletmenin kâl’i istemlerine ilişkindir.
Mahkemece her ne kadar bozma ilamına uyulduğu belirtilerek asıl ve birleşen davaların esastan reddi yönünde hüküm kurulmuş ise de; varılan sonucun bozma ilamı ve dosya kapsamına uygun olmadığı anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamında haksız fiilin varlığı tespit edilmiş olup, bu konuda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bozma kararında, tespit olunan davaya konu haksız fiilin faili olan davalının faaliyetinin gerekli ruhsat ve izinlere uygun olmasının sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı ve dava konusu uyuşmazlığın esasının çözümüne gidilmesi gereğine işaret edilmiştir.
Mahkemece ise bozma sonrası dosya kapsamındaki tüm deliller değerlendirilmeden ve başkaca bir inceleme yapılmadan, bozma öncesi husumet yönünden verilen ret kararına ilişkin gerekçenin aynen tekrarlanmasıyla yetinilmiş, bozmanın gereği yerine getirilmeksizin eksik inceleme ile asıl ve birleşen davaların esastan reddine karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; davalı her ne kadar ruhsat içerisinde kendisine gösterilen pasa döküm sahasına döküm yaptığını, gerekli izinlerinin olduğunu savunmakta ise de; tespit raporu, bilirkişi raporları, ilgili kurumlar ve Bakanlıklar tarafından davacıya ait taşınmazlarda yaptırılan inceleme ve denetim sonucunu bildiren raporlar, davalı şirket yöneticileri hakkında çevrenin taksirle kirletilmesi suçundan açılan ceza davası kapsamında yer alan olay yeri tespit tutanakları ve mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporları, Sakarya Valiliği İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından davalı şirket hakkında uygulanan idari para cezaları ve gönderilen uyarı yazıları kapsamında; davalı şirketin çalışma alanı içerisinden dere yatağını oluşturan kollardan ikisinin geçmesi nedeniyle taş ocağından çıkan moloz, çakıl vb atıkların dere yatağına yağışlı havalarda akmasını önlemek için gerekli tedbirlerin alınmadığı, ağaçların zarar gördüğü, dere yatağına yakın bölgelerde stoklanan atıkların yağışlarla birlikte dere yatağına akarak toprakta kalıcı etki bıraktığı değerlendirilmiştir.
Şu halde mahkemece, önceki 08/10/2019 tarihli bozma ilamının gereği yerine getirilerek davacının asıl ve birleşen davalardaki tüm iddia ve talepleri doğrultusunda ayrı ayrı inceleme yapılıp davaya konu parsellerde zararın oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise hangi sebeplerle oluştuğu konusunda gerektiğinde uzman bilirkişiler vasıtasıyla taşınmazlar başında keşif de yapılmak suretiyle dosya kapsamındaki tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle davalının sorumluluğu yönünden zarar kapsamı belirlenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, bozma gereği yerine getirilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru olmamış, bu durum kararın bozulmasını gerektirmiştir.
2-Kabule göre de; davacı yan bozma öncesi 07/04/2016 havale tarihli ıslah dilekçesi ile asıl ve birleşen iki davaya ilişkin toplam talebini 174.260,00 TL ye yükselttiğini bildirmiş, ıslah harcını yatırmış, bozmadan sonra da 2016/456 esas sayılı dosyanın asıl dosya ile ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Bozmadan sonra mahkemece, davacının dilekçesinde hangi dosya için ne miktarda dava değerini ıslah ettiğini ayrı ayrı belirtmediği, bozmadan önceki asıl ve birleşen iki dosyadaki talepler yönünden toplam değer üzerinden tek bir kalemde ıslah yapılamayacağı gerekçesiyle, 07/04/2016 tarihli dilekçenin ıslah dilekçesi niteliğinde olmayıp davacının asıl dosya, birleşen 2011/589 ve birleşen 2011/660 esas sayılı dosyalarda ıslah yapmamış sayılmasına karar vermiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hakimin davayı aydınlatma ödevi” başlıklı 31. maddesine göre, “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu olduğu durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.”
Düzenlemede her ne kadar “açıklama yaptırabilir” denilmişse de bunun, hâkimin davayı aydınlatması için bir “ödev” olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü davayı aydınlatma ödevi sayesinde hâkim, iddia ve savunmanın doğru ve tam olarak anlaşılmasını sağlayacak ve bu şekilde doğru olmayan bir kararın verilmesini önleyecektir.
Şu durumda, mahkemece davacıya asıl ve birleşen davaların her biri yönünden ıslahla talep edilen miktarların ne olduğu konusunda hâkimin aydınlatma ödevi kapsamında açıklama yaptırılması ve taleplerin açıklığa kavuşturulması gerekirken, yazılı şekilde ıslahın yapılmamış sayılmasına karar verilmesi de doğru olmamıştır.
3-Bozma sebebine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3.815,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 04/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.