Esas No: 2021/14564
Karar No: 2022/7425
Karar Tarihi: 19.04.2022
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/14564 Esas 2022/7425 Karar Sayılı İlamı
4. Hukuk Dairesi 2021/14564 E. , 2022/7425 K.Özet:
Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi, bir maddi tazminat davasıyla ilgili olarak verilen ilk derece mahkemesi kararını incelemiş ve temyiz eden davacı vekilinin talebini reddetmiştir. Davacı, sahip olduğu taşınmazın heyelan nedeniyle hasar gördüğünü ve davalıya ait su hatlarındaki sızıntıların bu hasarlara neden olduğunu ileri sürerek 10.000 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur. İlk derece mahkemesi, yapılan incelemeler sonucunda heyelanın doğal bir afet sonucu meydana geldiğini ve davalının bu zarardan sorumlu olmadığını gerekçe göstererek davayı reddetmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi ise, verilen kararın hüküm kurmaya elverişli olmadığını ve eksik inceleme yapıldığını belirterek ilk derece mahkemesi kararını bozmuştur. Kararda, davanın haksız fiilden kaynaklı maddi tazminat istemine ilişkin olduğu ve mahkemenin eksik inceleme yaparak davanın reddine karar vermesinin hukuka uygun olmadığı belirtilmiştir. Kararın gerekçesi olarak HMK'nun 371. maddesi gösterilmiştir. Ayrıca, temyiz harcının 21,40 TL olduğu ve davacıdan bu harcın alınması kararlaştırılmıştır.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Maçka Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki maddi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 01/02/2022 Çarşamba günü taraflar adlarına gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili; davacının Trabzon İli, ...... İlçesi, ..... Mahallesi, 210 ada, 6 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, 29/09/2018 tarihinde meydana gelen heyelan nedeniyle davacıya ait taşınmaz ve üzerindeki evinde hasar meydana geldiğini, heyelana davalıya ait su hattındaki sızıntı ve kaçakların sebebiyet verdiğini, oluşan zararların davalı tarafından giderilmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının tazminat talebine dayanak yaptığı heyelanın davalıya ait su hattından kaynaklanmayıp doğal nedenler uyarınca gerçekleştiğini, davacının taşınmazının heyelan bölgesi sayılan alanda yer aldığını, davaya konu talep ile ilgili davalının sorumluluğunun bulunmadığını savunarak davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince; keşif sonrasında jeoloji mühendisi tarafından düzenlenen 27/02/2020 tarihli raporda; söz konusu toprak kaymasının temel sebeplerinin eğimin ve yağış ile zeminde bulunan su miktarının fazla olması olduğu, kayacın çatlaklı olmasının hem dayanım hem de çatlak boyunca kaymaların meydana gelmesine neden olduğu, davalıya ait su vanasındaki patlağın bulunduğu yerin heyelan alanına 50 mt uzaklıkta olduğu, bu ara mesafede bir kayma olmadığı, patlağın etrafında suyun yaptığı oyma, tahribat veya ize rastlanılmadığı, arazi yolu üzerinde bulunan söz konusu patlağın yolun sevine de zarar vermediği, içme suyundaki sızıntının tamir edilmesi üzerine davaya konu kaymaların meydana geldiği belirtilerek parselde gelişen heyelanın topoğrafyanın eğimli olmasının ve iklim şartlarına bağlı olarak geliştiği, sadece içme suyu hattındaki patlaktan sızan suların etkisiyle meydana geldiğine dair herhangi bir veriye rastlanılmadığı sonucuna varılmış, itiraz üzerine alınan ek raporda da kök rapordaki kanaat değiştirilmemiş olup, ilk derece mahkemesince, heyelanın, içme suyu şebekesindeki tesislerin yapımındaki bozukluk ya da bakımındaki bir eksiklikten değil, taşınmazın bulunduğu alanın ikliminin yağışlı ve nemli olması, topoğrafik yapısının eğimli olması, jeolojik ve jeomorfolojik durum kapsamında doğal afet sonucunda meydana geldiği, mücbir sebep niteliğindeki dava konusu olay ile zarar arasındaki illiyet bağının kesildiğinin sabit olduğu, davalının zarardan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş; bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesince yapılan araştırma ve alınan bilirkişi raporlarının denetime açık, hüküm kurmaya elverişli bulunmasına, dava konusu zarar ile davalının eylemi arasında herhangi bir illiyet bağının tespit edilememesine, hasara sebebiyet veren heyelanın doğal olaylara binaen gerçekleşmiş olmasına göre, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun HMK'nun 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş; karar davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmiştir.Dava, haksız fiilden kaynaklı maddi tazminat istemine ilişkindir.
Dosyanın incelenmesinde, tespit dosyası kapsamında jeoloji yüksek mühendisi ile inşaat mühendisi bilirkişi heyetinden alınan 16/10/2018 tarihli raporda, davaya konu arazinin jeolojik olarak heyelana müsait bir bölge olduğu ve bölgenin halihazırda heyelan bölgesi olarak AFAD tarafından ayrıntılı raporlandığı, söz konusu heyelan bölgesindeki çöken alanın hemen üzerinde kalan fındıklıkta da çökmelerin olduğu ve yeni bir heyelan riski taşıdığı, davacı tarafından iddia edilen davalı TİSKİ’ye ait su borusundan sızan suyun heyelanı tetikleyici nedenlerden biri olabileceği ancak bölgenin halihazırda heyelan bölgesi olması sebebiyle heyelan sebebinin sadece sızan suya bağlanamayacağı, davacıya ait yapının heyelan nedeniyle hasar gördüğü ve hasar miktarının yaklaşık olarak 120.320,00 TL olacağı belirtilmiş, mahkemece keşif sonrası tek jeoloji mühendisinden alınan 27/02/2020 tarihli kök rapor ile 09/07/2020 tarihli ek raporda da, davaya konu arazide gelişen heyelanın topoğrafyanın eğimli olmasının ve iklim şartlarına bağlı olarak geliştiği, sadece içme suyu hattındaki patlaktan sızan suların etkisiyle meydana geldiğine dair herhangi bir veriye rastlanılmadığı kanaati belirtilmiş olup, anılan raporlar sonucu davanın mücbir sebep nedeniyle reddine karar verilerek, davacı vekilinin istinaf talebinin Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmiş olsa da varılan sonuç hüküm kurmaya elverişli olmayıp, eksik inceleme söz konusudur.
Mahkemece, davalıya ait su vanasından kaynaklı davacının iddia ettiği su sızıntısıyla ilgili olarak davaya konu heyelan olayının meydana geldiği tarihten önce onarım ve bakım konusunda davalı tarafından ne gibi işlemlerin yapıldığı sorularak, yine Meteoroloji Genel Müdürlüğü’ne sorularak davaya konu heyelan olayının meydana gelmesinden önce davacının taşınmazını içine alan bölgede hava durumunun ve yağış miktarının ne durumda olduğu tespit edildikten sonra, gelen cevabi yazılarla birlikte davacı tarafından yaptırılan delil tespiti dosyası da temin edildikten sonra jeoloji mühendisi ile jeomorfoloji mühendislerinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden tarafların tüm itirazlarının ve iddialarının irdelendiği, denetime açık, ayrıntılı ve davalı TİSKİ’ye ait su vanasında sızıntı olup olmadığının ve sızıntı varsa bu durumun davacının taşınmazını içine alan bölgede meydana gelen heyelan etkisinin net bir şekilde belirtildiği yeni bir rapor aldırılarak sonucuna göre karar vermek gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 373/1. maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, duruşmada vekille temsil olunmayan davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına ve aşağıda dökümü yazılı 21,40 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 19/04/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.